AY DÜŞLERİ
Nihat Sami BANARLI “ Bir sanat eserini, onun ne uykusuz gecelere: ne öldürücü zihin yoruşlarına; ne halsiz bırakıcı kalp çarpıntılarına mal olduğunu düşünmeden okumak, dinlemek, seyretmek hatta zevk almak mümkündür.” Diyor.
Değerli dostum İsmail BİNGÖL, “Halsiz bırakıcı kalp çarpıntıları ve öldürücü zihin yoruşlarıyla” vücuda getirilen güzel bir eser daha kazandırdı bize… Yirmi yılı aşkın bir süredir yazdığı şiirlerden seçtiklerini “AY DÜŞLERİ ” adlı kitapta topladı. Daha önce yayımladığı sayısız makale, deneme ve röportajlarla şehir irfanına mühim katkıda bulunan şairimiz, bu eseriyle de şiir vadisindeki maharetini taçlandırmış oldu.
İsmail BİNGÖL, şüphesiz makale yazarı olarak da bizim için kıymet ifade eden seçkin bir kalemdir. Ancak, şiiri müstesna bir sanat olarak kabul etmiş ve ona çok ayrı bir üstün değer vermiş; kelimelerin sırrını bir âşık hasretiyle arayıp duran biz okuyucular için şiir kitaplarının ayrı bir değeri var. Tam da hemşehri bir şairin şiir soluğunu özlemiştik ki, “AY DÜŞLERİ, şiir göğümüze parlak bir mehtap gibi doğuverdi.
Çoğu kez “Bu gök kubbenin altında söylenmedik ne kaldı ki…” sözünü sanatsal tembelliğimize mazeret yaparız. Hâlbuki şiirin, kıyamete dek tüm şairlere yetecek tükenmez hazine değerinde konuları var. Bunlar hiçbir zaman tükenmez. Aksine yeni yaşantı tarzı, değişen zaman ve koşullar şiire taptaze konular armağan eder, yeni sözcükler, imgeler bağışlar. Bunun yanı sıra, zaman eski sözcüklere yeni anlamlar kazandırır. Eski anlamlar için şairler yepyeni kalıplar, kelimeler ihdas eder. Böylece şiir, kâinatın en kadim ve en taze sanatı olarak yaşamaya devam eder. Şair, genellikle söylenmemişi arayan adamdır. Biraz da söylenememişi… Bazen de söylenmişe yeni şekiller bulandır.
AY DÜŞLERİ’Nİ okurken bunları düşündüm. Kelimelerle yıllara dayanan dostluklar kurmuşsa şair, işi kolaydır. Şair eli değmeyen sözcük öksüz kalır. Bir öksüzün başını şefkatle okşamasını biliyorsa şair, ortaya ses ve anlamın sarmaş dolaş olduğu besteler çıkıverir.
Birçok şiirinde İsmail BİNGÖL, bunu başarıyor. Kelimelerin kulağına sihirli sesiyle “Gece sırları” üflüyor, onlarla bihakkın sırdaş oluyor. Ay düşleri görebilmek için “Yüzünü geceye dönüyor.” Ve ne güzel söylüyor:
Özendim ışık alıp ışık satanlara…
Ve yüzümü geceye döndüm.
Bu dizeleri gerçekten sevdim. Ve şu soruyu da:
Bildin mi bu mısralar
Neyi hikâye ederler
Bildin mi
Gece kuşları nereye giderler…
Bu dizeleri okuyunca, kanat kuşanıp gece kuşlarının gittiği yere gidesi geliyor, ruhun!
Kitabı okurken daha birçok mısraın altını çizdim. Hepsini buraya alırsam, onlar kadar kıymetli diğer dizelere haksızlık etmiş olurum.
Erzurum’daki tüm kitapçılarda satışa sunulan AY DÜŞLERİ’Nİ okuyucularıma öneriyorum. Zaman ayırıp bu güzel eseri okumalısınız. Okumaya zaman ayırmayan, yazara değer vermeyen, estetik haz kabiliyeti olmayan toplum, kelimenin tam anlamıyla geri bir toplumdur. Israrla ve hoyratça görsel medya tüketicisi olmaya yüz tutan toplumu, tekrar kitabın, şiirin dünyasına çekmemiz lazım.
Bunu öncelikle yazar ve şairler eser vererek, okurlar da bu eserlere sahip çıkarak yapabilirler. İsmail BİNGÖL ve diğer eser veren dostlarımızı bu tarihi görevlerini yerine getirdikleri için kutlayalım ve okuyucular olarak biz de görevimizi asla unutmayalım. Edebi estetiği önemseyelim. Şehrin kalkınma davasını maddi ve manevi cepheli düşünelim. Kültür ve sanat gelişimini kuşun diğer kanadı olarak görelim.
Erzurum’un gelecek elli yılda küresel kültür ve edebiyat merkezleri arasında yer alması öncelikli hedeflerimiz arasında yer alsın.
Değerli dostum İsmail BİNGÖL’Ü güzel eseri için tekrar tebrik ediyorum, kitaba adını veren AY DÜŞLERİ şiiriyle köşemi süslemek istiyorum:
AY DÜŞLERİ
Düşünce bir şahikadan üstümüze
Bedirlenmiş ayın
Manzarası ipekten kesilmiş aksi
Duyulur nazenin bir ruhun
Geceyi yırtan endişe yüklü sesi
Bir kopuştur
Yürek yangınlarını denizlere sürükler
Bir ağlayıştır
Kırılgan gövdelere
Yeni hüzünler ekler
Her ay düşünde
Sızınca katmerlenmiş acılar tenlere
Çekilir üstümüzden gökyüzü
Derinleşir yerin damarları
Dökülür
Her ay düşünce hayal kırıklıklarımız
Başımızdan aşağı
Belimizi bükünce
Mahrumiyetin ve mahkûmiyetin esareti
Boz dağlarda çılgın bir sevda çiçeği açar
Alır götürür ay ışığı düşlerini
Kendi acısıyla kavrulan rüzgâr
Yorulurum bir kuşku cehenneminde
Daralan ruhumdan çektiklerimi yorumlamaktan
Sevdam gökyüzünde asılı kalır
|