Vahdet Nafiz Aksu

ANA SAYFABUGÜNKÜ ERZURUMYEREL YAZILAR MAKALE / FIKRA / ÖYKÜ ERZURUM YAZILARI KİTABITÜM ŞİİRLERİM PDF

serbest  şiirlerimheceyle şiirlerim heceyle rübailer sesli şiirlerim resimli şiirlerimşiir sunuları

 

Vahdet Nafiz Aksu

E-KANAL CANLI YAYIN

TRT'DEKİ SÖYLEŞİLERİM

USTALARDAN SESLİ ŞİİRLER

ŞİİR VİDEOLARI -VNA

HER ŞEYİN BAŞLADIĞI ŞEHİR

ÖNERİLER/ETKİNLİKLER

STRATEJİK HEDEFLER

BELGELERLE ERMENİ ZULMÜ

NET KÜTÜPHANE

100 TEMEL ESER

TARİH/ KÜLTÜR SOHBETLERİ

OSMANLI TARİHİ

SARI GELİN KİMİN TÜRKÜSÜ

ERZURUM  FIKRALARI

ÖZGEÇMİŞİM

FOTOBEN

KİTAPLARIM



SÖZÜN SERHADDİ DUA




stratejik araştırma kurumları

araştırmacılar için kaynaklar

Türk dünyası araştırmaları

filozofların fikir dünyası

mevlana ney ve sema

Türk edebiyatı kolleksiyonu

edebiyat söyleşileri

düşünce dergi ve siteleri

e-kitap bankası

altı çizili satırlar

kuran ufku

öğrenciler için kaynaklar

ekovart tv-sanat haberleri

Türk islâm sanatları

kültür ve turizm bakanlığı

kent kent yeryüzü

yapı kredi kültür-sanat

gazetelerin birinci sayfaları

yerel medya

gazetelerin internet sayfaları

bebek ve anne com

gerekli tüm linkler



 
SIK DİNLEDİKLERİM

 




kelâm-ı kibar


 

 

  İletişim Formu


 

bu sayaçtan önceki ziyaretçi:
165900

 

 

Google Site

 

 

 
 
KAFASIZ TAVUKLAR, KELLESİZ HOROZLAR

Yerel yazar çizer takımı bir araya geldiğimizde, büyük yazarlar arasında pek az görülen bir samimiyetle bir birimize iltifatlar yağdırırız. “Bu haftaki yazınız pek güzeldi, üstat” iltifatına mazhar oluşumuz az değildir. Biz de layık olan dostlarımızdan takdirimizi eksik etmeyiz. Bunu da büyük bir içtenlikle yaparız.

Geçenlerde yine dostlarla sohbet imkânı doğdu. Memleket sorunları üzerinde yüksek fikirler beyan edip, arta kalan sürede de şehrimizi kurtarmaya çalıştık. Bir dostum kulağıma eğilip: ” Ara sıra latifeli yazılar da yazardın sen, şimdi işi iyice şehir sorunlarına vurdun, rakamlar, grafikler, stratejiler falan. Tamam, iyi de. Ara sıra da edebi, mizahi bir şeyler bekleriz senden” dedi.

Baktım masasında bizim yedi koldan Köroğlu destanı boyutunda tefrikalarımızın yer aldığı gazeteler var. Anladım ki dostum hem okumazlık edememiş, hem de bir hayli bunalmış! Vallahi hak vermedim değil kendisine… Yazarken zor olmuyor ama bir daha okumak gerekirse benim bile rakam, grafik, sorun, öneri dolu kendi yazılarımı okumaya üşendiğim oluyor!

Kendisine söz verdim, bu hafta ekonomi de yazmayacağım, terör de, memleket meselesi de… İyi de ne yazmalı peki diye düşünürken aklıma Kafasız Tavuk Mike’nin öyküsü geliverdi.

Ne zaman toprağı bol olasıca Aziz Nesin’in şu malum ve meşhur “aptal zırvanamesi” aklıma gelse bu hikâyeyi hatırlarım. Bu konuda ben tam tersini düşünürüm. Türk halkının yüzde seksenini akıllı, kemalli; yüzde yirmisini aptal kategorisine dâhil ederim.

O yüzde yirmi de “cehlin ol mertebesi sehl olmaz” usulünce, itinalı eğitimlerle şeddeli cehalet talim eden aydınlarımızdır.

Onlarda bir kafa, bir beyin,bir yürek taşırlar kuşkusuz. Bize iki omuz arasında bir baş varmış gibi görünür. Aslında şeklen vardır da, gerçekte yok hükmündedir. Kafa taslarının içine öylesine ilişmiş beyinler bilgisayarlar için üretilmiş tak çalıştır, usb aletler gibidir.

...Ve dilleri vardır bizim dile benzemez… Ruhları ayrı dünyadan, yürekleri bir özge âlemden… Onlara baktığımda omuzlarının üzerinde başları olmayan. Başsız yürüyen insanlar hayal ederim. Başları kesilmiştir ama yürürler. İş görürler. Düşünürler. Yazarlar. Beyin gıdaları hunilerle akıtılır, kesik başlarından arta kalan minicik beyinlerine. Ruhsal beslenmeleri kafasız Tavuk Mike’nin beslenmesine benzer tıpkı.

Hadi gelin size Kafasız Tavuk Mike’nin öyküsünü anlatayım bu hafta… Bunu kıssa sayın, hisseyi siz çıkarın artık. Çıkarmasanız da olur!

Steve Silverman’ın “ Einstein'ın Buzdolabı - Tuhaf Hikâyeler “ kitabında gerçekten tuhaf hikâyeler var! Bunların içinden Kafasız Tavuk Mike’nin öyküsünü hatırladıkça gülümserim. Kitabı ilk elime aldığımda öykünün adı ilgimi çekmiş ve hemen “Yahu tavuğun kafalısı da mı olur?” diye içimden geçirmiştim. Meğer anlatılan gerçekten kafasız bir tavukmuş, kafası kesik halde dolaşan bir hayvancağızmış.

Mike, tabii ki bildiğiniz sıradan tavuklardan değildi. Hem de hiç sıradan değildi. Yazdık ya, Mike kafasız bir tavuktu. Daha da ayrıntılı bilgi vermek gerekirse Mike kafası olmayan bir horozdu.
Şunu belirtmeliyim ki, Mike her zaman kafasız bir kuş değildi. Aslında Fruita, Colorado'da kafasıyla birlikte yüzde yüz normal bir hayvan olarak doğmuştu.

10 Eylül 1945 tarihinde Mike'ın beş buçuk aylık kısa yaşamım çekilmez hale getirecek bir şey oldu. O gün Mike ölüm cezası aldı. Sahipleri Llyod ve Clara Olsen, kümesteki hayvanların birazını katletmenin, birazını satmanın, kalanları da kendileri için kesmenin zamanı geldiğine karar verdiler. Bu niyetle kümese geldiler.

Tahmin edebileceğiniz gibi tavukların kafasını koparma işini Bay Olsen, hayvanları yolup temizlemeyi de Clara yapıyordu.

Tak! Bıçak iner ve Mike'ın kafası kopar.

Mike'ın kafası şüphe götürmez bir şekilde ölmüştü. Ancak geri kalanı için aynısı söylenemezdi.
Şu anda ne düşündüğünüzü biliyorum. Tavukların kafası kesilmiş bir şekilde ortalıkta koşuşturabildikleri bilinen bir gerçektir. İngilizce'de buna dair bir atasözü bile vardır. Ancak kafası kopmuş bir tavuğun birkaç dakikadan fazla yaşamayacağını da herkes bilir.

Mike'ın hayat oyununun kurallarını bilmediği besbelliydi. Kafası yerde duruyordu ama o sorunsuz bir şekilde ayakta durup hiçbir şey olmamış gibi dolanabiliyordu. Sonraki gün Mike hala yalpalayarak geziyordu. Lloyd onu besleyip ne kadar hayatta tutabileceğini görmeye karar verdi. Açık olan yemek borusundan bir göz damlalığıyla, öğütülmüş yem ve sudan oluşan bir karışım vererek Mike'ı besledi. Taşlığının verilen yemi öğüte-bilmesi için yemek borusundan minik çakıl parçaları attı. Mike günler geçtikçe kilo alıyordu.

Zavallı kuş hiç zorlanmadan yüksek çitleri bile aşabiliyordu. Ötmesi ise boğazından çıkan guruldama şeklindeydi. Mike olmayan kafasındaki olmayan gagasıyla tüylerini yolmaya bile çalışıyordu. Kafasının işlevlerim saymazsak, görünüşe göre, Mike öteki tavukların yaptığı her şeyi yapabiliyordu. Vücudunun önemli bir kısmının eksik olduğunun farkında bile değildi.

Kafasız tavukların her gün karşımıza çıkmadığını kabul edeceğinize eminim. İşportacı geleneklerine göre bu tuhaf durumdan para kazanılabilirdi. Böylece Hope Wade adında bir yatırımcı gelip Lloyd'u gösteri dünyasında iyi bir yer edinebileceğine ikna etti. Mucize Mike -sahne ismi buydu- Amerika'nın tüm batı yakasını baştan aşağı turladı. Kafası, bir konserve kavanozunda Mike'la birlikte seyahat ediyordu (Aslında Mike'ın kafasını bir kedi yemişti ve kavanozdaki başka zavallı bir tavuğa aitti.) Kafasının kesilmesinden tam altı hafta sonra Life dergisi Mike'ı haber yaptı ve ünü daha da yayıldı. Kafasız Mike'ı görmek için herkes 25 sent ödeyebilirdi. Popülaritesinin zirvesindeyken ayda 4.500 dolar kazandırıyordu. O zaman için bu para küçük bir servetti.

Ortada para varsa, daima taklitçiler de bulunur. Mike'ın geldiği kasabadan başkaları da aynı şeyin olması umuduyla tavuklarının kafasını kesiyordu. Taklitçi horozlardan birinin adı Şanslı idi ve bir soba borusuna girip ölene dek tam on bir gün yaşadı. Şanslı o kadar da şanslı değildi anlayacağınız. Birkaç gün yaşayan başka kafasız tavuklar da oldu.

Peki Mike nasıl hayatta kalabiliyordu? Bilim insanları Mike'ı incelediler ve Bay Olsen'in tavuğun kafasını koparırken pek başarılı bir iş çıkarmadığını gördüler. Kafanın çoğu kopmuştu ancak bir kulak yerinde duruyordu. Bıçak şah damarını ıskalamıştı ve bir pıhtı Mike'ın kan kaybından ölmesini önlemişti. Anlaşılan, tavuğun reflekslerinin birçoğu, büyük ölçüde sağlam kalmış olan beyin sapından kaynaklanıyordu. Mike aynı zamanda birçok hayvan sever dernek tarafından da incelendi ve acı çekmediği açıklandı.

Mike'ın en çok karşılaştığı sorun, kendi sümüğü yüzünden nefes alamayışıydı. Olsenler sümüğü çekmek için şırınga kullanıyorlardı. Fakat bir gün kader darbesini indirdi.

Fruita'daki evine dönmekte olan Mike, geceyi Olsenlerle birlikte Phoenix'teki bir otel odasında geçiriyordu. Gecenin bir vaktinde Mike'ın öksürüklerini duyan Olsenler, şırıngayı önceki gün gösteri yaptıkları alanda unuttuklarını fark ettiler. Mucize Mike artık yoktu.

Mike'ın bu dünyadan gecikmeli ayrılışının tam tarihi hiçbir zaman kayıtlara geçmedi. Yıllar sonra, Lloyd'un verdiği bilgilere dayanarak, Mucize Mike'ın 1947 Mart'ında öldüğü kabul edildi. On sekiz ay boyunca kafasız yaşamak bir dünya rekoru sayılabilirdi. Ancak Lloyd kazayla hayvanın ölümüne sebep olduğunu kabul etmek istemedi ve Mike'ı sattığını iddia etti. Bu küçük zararsız yalan yüzünden, Mike ile ilgili birçok öyküde, onun 1949 sonlarına kadar ülkeyi turlamaya devam ettiğinden bahsedilir.

İşte böyle. Öykümüz bittiiii... Şimdi diyeceksiniz ki, yahu bize ne elin elli sene önce ölmüş tavuğundan. Yoksa fark etmiyor musunuz, ortalık kafası kesik lavuklarla, pardon tavuklarla dolu. Gıdaklayıp duruyorlar!

Gökten üç elma düşmedi galiba, ya da ben fark etmedim.