BİR CARREFOUR CURREFOUR MUHABBETİ DAHA!
Yabancı sermayenin ağır istilası karşısında Erzurum’dan yükselen haysiyetli itiraz haykırışlarına ben de buradan ses veriyorum. Etkili kampanyalarla halkı uyandırmaya çalışan meslek teşekküllerini yürekten kutluyorum.
Dünkü yazımda meselenin özü hakkında bir şeyler söylemeye gayret etmiştim. Bugün de değişik bir cepheden analizlerime devam edeceğim.
Kabul edelim ki Erzurum yıllardır yarasını açık bıraktı. Şimdi o yarayı kurtçuklar sarmaya başlayınca bünyeyi ateş basıyor, iniltiler arşı alayı sarıyor.
Erzurum Ekonomisi yıllardır kötü idare ediliyor. Bu iddiamızı kabul etmeyen babayiğit varsa beri gelsin. Bir şehrin temel ekonomik tablolarında imalat sanayi, kişi başına düşen sanayi elektrik kullanımı, teşvik miktarları gibi temel göstergeler dibe vurmuşsa bugünkü tablo kaçınılmaz bir sondur. Konuyla ilgili mukayeseli tabloları görmek isterseniz ve şehrinizin durumunu diğer illerle mukayese etmek arzusundaysanız şu adrese boş zamanınızda bir uğrayın derim.
http://www.vahdetnafizaksu.net/bugunerzurum/bugunerzurum_sekiz.asp
Şehir ekonomisinin yanlış sütunlar üzerinde durduğunu rakamlar nasıl da yüzümüze haykırıyor!
Dün de belirttik, halkın yüzde yetmişe yakını ilkel tarım ve hayvancılıkla karnını doyurmaya çabalıyor. Geriye kalan yüzde otuzluk kitle ise şehirde, varoşlarda vasıfsız işlerde istihdam ediliyor. Devlete başını sokup maaşa talim edenleri bir kenarda tutarsak, şehrin önemli bir bölümü küçük sermayeyle ticaret yapıyor yahut yüz sene evvelinin usulleriyle esnaflık ediyor. Esnafın dünyadaki değişimi yakalamaya gücü, bilgisi, eğitim ve sermayesi yetmiyor. Devletin de, siyasetin de böyle bir derdi yok. Pilot uygulamalarla gelişmekte olan illerin “tüketen üretici” yapısını;“imal eden, marka haline gelen, pazarlayan” bir yapıya kavuşturmak bölgesel kalkınmanın elifbası hükmündedir. Ama bugün olmuş siyaset erbabı hala “özel teşebbüs kendi kendini kalkındırmalı” masalıyla meşgul. Hâlbuki gelişmekte olan illerin kendi dinamikleriyle kalkınabileceği düşüncesi tamamen ve kökünden yanlış bir düşüncedir.
Zaman içinde neden bu hastalıklı yapı dönüştürülmedi? Topyekûn bir ekonomik reforma gidilmedi?Ne yazık ki bu ihmalin vebalini kimse üzerine alınmayacaktır ve herkes hamaset ile meseleyi geçiştirmeye çalışacaktır.
Şu ana kadar hayvan ırkı ıslah edilmiş, hayvancılık ve gıda sektöründe teknoloji takip edilmiş olsaydı… Hayvancılık eksenli imalat sanayii epey bir mesafe almış olurdu. Halkın ekonomik genetiğine uygun bu sektörden babayiğit nice KOBİ çıkar, yerel markalaşmada mesafe alınırdı.
Şu anda ekserisi imalat sanayinde değil değişik maksatlarla kullanılan organize sanayi sitesinin içler acısı haline baksanıza! Böyle bir şehir yabancı hipermarket üssü olmaz da ne olur!
Geleceğe gözün dikmiş bulunan tüm sektörler bir kere üretime ve imalata yoğunlaşmak zorundalar. Ekonomik bakımdan sağlıklı hale gelmeyen bir şehirden ne SAĞLIK ŞEHRİ olur, ne de on üniversite açsanız bile EĞİTİM şehri… Yine temel ekonomisinde reform yapmayan bir Erzurum’un turizm kendi olma çabaları da tek kanatlı kalmaya mahkûmdur. Bu kuşu uçurmanızın yolu da kişi başına düşen GSMH’Yİ gelişmiş iller standardına çıkarmaktır.
Tohum ekmeden mahsul elde etme peşindeyiz. Artık bu kolaycılığa bir son verelim.
Lütfen yeni siyasi heyette önüne uzatılan her mikrofona “ şehrin sorunlarını biliyorum, çözmeye gidiyorum” nutkunu haykırmasın… Siyasiler, yerel yöneticiler, sivil toplum örgütleri, gazeteciler olarak şapkamızı önümüze koyup düşünmeliyiz.
• Hangi sorunu, ne kadar biliyoruz?
• Bu konuda hangi bilimsel kaynaklardan besleniyoruz?
• Şehir hakkında kısa ve uzun vadeli kalkınma stratejilerimiz nedir?
• Şehrin ekonomik reformu üzerinde hiç düşündük mü?
• Böyle köklü bir meseleyi hükümet nezdinde takip takatini kendimizde görüyor muyuz? Önümüzdeki dört yıllık sürede bu şehirde kaç imalat hane temeli atılacak, kaç üretim tesisinin açılışı yapılacak?
Lütfen bunları konuşalım. Hizmet sektörünün, klasik esnaf yapılanmasının allı pullu cazibesine kapılıp, gözlerimizi kamaştırmayalım. Dünyanın ekonomik diliyle konuşmadan, çağdaş üretim ve pazarlama tekniklerini en küçük esnafımıza öğretmeden, ticaretin çağdaş kodlarını, şifrelerini bellemeden yapacağım işlerin sonuç getirmesi hiç mümkün değil.
Önce sağlıklı şehir… Sağlıklı ekonomi… Büyük bir yerel ekonomik reform… Yoksulluk ve yoksunlukla mücadele seferberliğine var mısınız?
Beş senedir dilimde tüy bitti. Gelin bunları, sivili inisiyatif önderliğinde toplanacak GELENEKSEL ERZURUM EKONOMİ KONGRESİNDE tartışalım, bir esasa bağlayalım diyorum, sesime ses veren çıkmıyor.
Yarayı açık bırakma eğilimini sürdürenlere ne diyebiliriz. Virüsler üşüştükçe ateşleri kırklara çıksın, kara kuralar bassın, feryat edip dursunlar…
Hâlbuki erbabı için ne kadar kolay meseleleridir bunlar!
Bir ilin genel gelişmişlik düzeyini belirleyen temel faktörler var. Bunlar adeta şehrin ekonomik röntgenini tekil ediyor. Devlet Planlama Teşkilatı da illerin sosyal-ekonomik göstergelerini tespit ederken bazı temel kriterlerden hareket ediyor.
Bir ilin “kişi başına düşen mevduat miktarı” o ilin kendi dinamikleriyle kalkınma potansiyelini belirleyen temel faktördür. Yine kişi başına düşen kamu yatırım miktarı, kişi başına düşen teşvikli yatırım miktarı, kişi başına kullanılan kredi miktarı gibi temel göstergeler şehrin o günkü durumunun aynasıdır. Gelecekte alınması gereken tedbirlerin de bu pencereden incelenmesi lazımdır.
|