GİDER BİR VALİ, GELİR BİR VALİ…
Erzurum Valisi Dr. Ahmet Altıparmak’a hoş geldiniz diyorum. Başarılar diliyorum.
Mahkeme kadıya mülk değil. Bu şerefli devlet koltukları, birer mevki misafirhanesi gibi dolup boşalıyor. Gelen yeni bir aşk ve şevkle geliyor; giden ya hoş seda bırakarak halkın hatırasında yaşıyor, ya da unutulup gidiyor.
Daha dün gibi hatırımda, Sebahattin Beye hitaben yazdığım yazı. Noktasını değiştirmeden tekrar yayınlasam inanın cuk oturur. Zaman hızla geçiyor, idareciler gelip gidiyor, lakin şehrin ihtiyaç ve meseleleri hiç tükenmiyor! E bu da doğal değil mi? Şehir de sosyolojik bir organizma; geliştikçe, büyüdükçe yeni ve değişik problemler çıkıyor ortaya…
***
Sözünü ettiğim yazıda şöyle bir tespitim olmuş:
“Erzurumluya Erzurumlu” propagandası yapma alışkanlığımız giderek “Yerleşik kentsel refleks” haline geliyor.
Sorunlarımızı kendi aramızda bol bol tartışıyoruz, çareler üretiyoruz. Nerede bir mikrofon görsek süslü, iddialı beyanatlar patlatıyoruz.
“Ah, söylediklerimizi bir uygulayan çıksa, projelerimizi bir sahiplenseler bu şehrin başı göğe erecek” havasındayız.
Sorun çok olunca, çare üreten de çok oluyor.
Ortaya bol miktarda “şehir kurtarıcısı” çıkıyor.
Şehri kurtaralım derken, bu seferde şehri bunların elinden kurtaramaz hale geliyoruz!
***
Sanırım buradaki problem şu:
Hedeflerimizi, isteklerimizi, tasavvurlarımızı “Yeterli ve sonuç alıcı kentsel talep” haline dönüştüremiyoruz.
Güçlü toplumsal talep haline dönüştürülemeyen tasavvurlar, cılız sesler halinde gök kubbede kaybolup gidiyor.
***
Şehrin iyi tespit edilmiş öncelikleri, ayağı yere basan projeleri, kısa ve uzun vadeli planlarının güçlü toplumsal talep haline geldiğini düşünün.
Bu taleplerin, yerel üst yöneticilerce düzenli olarak milletvekillerine, hükümete taşındığını var sayın.
Bunların özel/ivedi/öncelikli kaydıyla ‘üst bürokrasinin’ dağarcığına havale edildiğini hayal edin…
Mesela, 221 sayfa olarak TBBM’YE sunulan onuncu kalkınma planı taslağında yer alan önceliklerden, şehrin temel sorunlarına yönelik olanlarının ‘icraya taşınması’ konusunda daha şimdiden harekete geçildiğini farz edin…
Kalkınma treninin navigasyonuna işte böyle sağlam format atmak lazım!
***
Kim atacak bu formatı?
Elbette bu bir ekip çalışmasını gerektiriyor.
Ve bu ekipte Vali’nin önder, öncü bir rolü olduğu muhakkak.
“Bir Vali gelecek, şehrin kaderi değişecek” yerleşik inanışına, kadim beklentisine öteden beri sıcak bakmıyorum.
Erzurum gibi büyük bir şehrin dönüşümü, idarecilerin breysel becerilerine emanet edilemeyecek kadar ciddi meseledir.
Sistem meselesidir, plan program meselesidir, zihniyet meselesidir.
Yani “Vali gelecek, şehri kurtaracak” demeyeceğiz. “Belediye Başkanı seçildi, tüm problemler aşıldı” rüyası görmeyeceğiz.
Ama Vali’den şehri bir adım ileri taşıyacak ekip çalışması için dirayetli bir kılavuzluk bekleyeceğiz.
Adını hatırlayamadığım bir jeopolitikçi’nin şöyle bir tespiti var:
“İrlanda’nın en zeki bir lider tarafından yönetilmesi bu ülkeyi bir dünya gücüne dönüştüremeyecektir.
Ve mesela Roma’nın en budala bir lideri tarafından idare edilmesi ise oranın “temel gücünün” yok olmasına yol açmayacaktır.
Jeepolitikçiler doğru ya da yanlış yapılan işlerle değil gidişat ile ilgilenirler. Daha büyük plana bakarlar.
***
Demek istiyorum ki… Eğer Erzurum’un gelişmesini mümkün kılacak “genel gidişatı” tanzim edemezsek…
“Daha büyük plana” bakmasını öğrenmezsek. Şehri bütünsel kalkınmanın yükselen dalgasına tutunduramazsak…
Mesela, onuncu planda önemle altı çizilen ‘bilgi teknolojileri, turizm, sağlık turizmi, hayvancılık ve gıda” gibi ana sektörlerin bir parçası haline getiremezsek.
Meseleye sistemsel çözümler üretemezsek…
Kabinenin en mahir Bakanını şehre vali atasak ne olur, yani? Ancak “değerli bir valiye sahip olmuş oluruz.” O kadar…
O zaman ne mi olur?
Yirmi sene önce ürettiğimiz bir sloganla anlatalım:
Gider bir Vali, Gelir bir Vali; memleketin değişmez hali!
***
İşte Sayın Vali, methini duyduğumuz ‘üstün organize yeteneği” sayesinde… İnşallah Erzurum’u genel kalkınma gidişatına dahil edecek sistemin önünü açar da…
Şehri, yükselen dalgalardan birine tutundurmayı başarır.
Nedir o yükselen dalgalar…
Bu da bir sonraki yazıya kalsın!
|