HOŞ GELDİN YA VEZİRİAZAM!
Bir zaman Şam'a yeni bir vali geliyordu.
Eşraf, memurlar, halk, istasyona biriktiler. Daha tren durmadan, şairlerimizden biri ileri atıldı ve başladı:
- Ya veziriazam!
Yanında bulunan bir başkası kolunu dürttü:
- Yahu, dedi, biraz bekle, fermanını okusunlar. Vezir midir, paşa mıdır, bey midir, rütbesinin ne olduğunu öğren, sonra çek yağını!
***
Devlet, hükümet erkânı; ‘tetkik ve incelemelerde’ bulunmak üzere seyahate çıktıklarında…
Kurban kesme yarışlarını, kırmızı halı serme telaşını, tören mangaları gibi dizilme uğraşını gördükçe hep bu hikâyeyi hatırlar ve şöyle fısıldarım kendi kulağıma:
- Devir devran değişiyor, ama 'Ya veziriazam!' nidası hiç değişmiyor!
***
‘Devletlûlar’ her hangi bir şehri, ilçeyi, beldeyi, kurumu onurlandırdıklarında…
‘Aman ha kimse karşılamasın, kimse hürmet göstermesin, kimse istikbal etmesin’ demiyorum.
Olur mu hiç öyle vefasızlık, yakışık alır mı hiç öyle ilgisizlik.
Gelen misafirdir, hem aziz misafirdir. Elbette lazım gelen özen gösterilmelidir.
Hem devlet ‘teşrifat’ demektir. Tören demektir. Biraz gösteriş, ihtişam demektir.
Madem öyle…
Gereken usulünce yapılmalıdır.
Yeter ki ‘doz idrakine’ sahip olunsun.
Vakur bir hürmet ile sulu yağcılık arasındaki çizgi muhafaza edilsin.
***
Biliyorum bu çok kolay değil.
Devletlû taşıyan trenin önünde dizilen temenna mangaları kadar, oradan inecek misafirin tavrı da önemli.
“Güç yönetimi”, tıpkı “Kriz yönetimi” gibi maharet ister. İnce sanattır. Gücü yöneten kişi; kıvamında, kararında yapmalıdır her işi!
Usta aşçılar, yemek tarifi yaparken kilo-gram falan gibi ölçüler kullanmazlar. “Kararında biber, kararında yağ” derler.
Gücü yöneten kişinin de öfkesi, tebessümü, havası-civası kararında olmalı… Ne bir eksik, ne bir fazla!
Bütün bunlar kararında olursa, işler de kıvamında olur.
***
Yukarıdaki öyküyü geçen akşam bir sohbette anlattım.
Bir arkadaşın avuç içi bilgisayarından okuduğu haber üzerine…
Anlayacağınız herhangi bir olaya ‘gönderme’ maksadında falan değilim.
Maksat muhabbet olsun!
|