YENİ SİYASİ KADRONUN SÖZ DAĞARCIĞI
Bir haftadır Erzurum’la yoğun bir telefon ve e-posta trafiği içindeyim. Arayanlarla ucundan kulağından siyaset konuşuyoruz.
Bu sıkı muhaberattan bir izlenim edindim. Erzurum siyaseti, son yıllarda girdabından kurtulmayı başardığı ‘dedi-demiş’ zeminine tekrar sürüklenmek isteniyor.
Eski usul siyasetin, geçmişi ta Bizans’a uzanan taktikleri var. Ana kaidesi belden aşağı vuruş olan bu kepazelik manzumesi taktikleri iyi kullananlara, yakın zamana kadar 'usta siyasetçi' diye gıpta edilirdi.
‘Bakın şu çok usta siyasetçidir’ denilen adamdan ‘gönül ve edep’ ehlinin köşe bucak kaçması nedensiz değildi. Eski usul politikada, siyasetçinin öncelikle 'kurnazlık' alanında mahir olması gerekiyordu.
'Bir siyasetçi öyle yalan söylemeli ki, gerçek önünden savuşup kaçmalı' derdi, politikayla haşır haşır neşir rahmetli bir dostum. Bir ölçü de demek ki buydu.
Sevgi ve saygı, ‘Kötü’ tip siyasetçinin ruh dünyasına misafir bile olmayan özellikler. Kıskançlık ve nefret bunların kalplerinde her geçen gün büyüyen 'siyah noktalardır.' Daha oy pusulasına EVET mührü basılmadan, ‘kalpleri mühürlenmişlerden’ olmak ne kötü!
Bilge kişi der ki: 'Nefret, yerde yatan bir cesettir. İçinizden kim bir mezar olmak ister?'…Bunlar, nefret cesetlerinin asri mezarlığı gibidirler. Karınları kin ve haset iskeletleriyle doludur.
Cehaletten nemalanan şarlatan siyasetçiler, yıllarca siyaset panayırının usta cambazları olmakta çok zorlanmadılar, beyefendi rakiplerini boş teneke gürültüyle bastırdılar.
***
Şükür memlekette okuma yazma oranı arttı. Şehrimizde de… Dünyaya açılan, küresel gelişmeleri avucunun içinde izleyen dinamik bir kamuoyu oluştu. Siyasetin insan kaynakları havuzu, temiz sularla dolup taştı.
Artık şarlatan siyasetçi tipinin kötü filmleri kapalı gişe oynayamıyor. Kamuoyunun, fiili denetimi kısıtlı olsa da ‘psikolojik’ denetimi daha çok işliyor, ‘laptoplu dadaşlara’ ortaoyunu düzeyindeki ayak oyunları yutturulamıyor.
Yerel seçim kampanyaları, illerin ahlak, bilgi ve terbiye düzeyini ortaya koyar.
O nedenle toplumsal vicdan, tüm seçim sürecinde yirmi dört saat nöbette kalmalı. Partiler ve adaylar, ‘dadaşlık raconunu’ kesinlikle çiğnememeli.
Halkın temiz kulakları, yalan, kavga, dalaşma ve iftiradan müteşekkil kirli seslere muhatap edilmemeli.
'Kim kime ne demiş', 'bu aday, şu kişiyle niye dolaşmış', 'falan vekil, filan adayla küs müymüş',’falan yazar filan siyasetçinin lehinde niye yazmış’ türü 'bohçacı kadın' üslubunu benimseyenlerin maskesi tez düşer…
***
Hepsi bir birinden kıymetli, bir birinden seçkin adayların siyasi ve ailevi çevrelerine de bu noktada görev düşüyor. Onların da ‘canlı tele kulak’ ve ‘siyasi ayaklı gazete’ rolüne tenezzül etmeyeceklerini biliyorum.
'Hizmet, hikmet, hürmet, mürüvvet' kavramları, yeni siyasi heyetin dağarcığından eksik olmamalıdır.
Fazla gürültü patırtı çıkardığı için yukarıda özelliklerini saydığımız şarlatan tipleri çoğunlukta sanırız. Hâlbuki dün de azınlıktaydılar, bugünde öyle kalacaklar.
Çoğunluğu teşkil eden ‘Dadaş Siyasetçiler’ siyasi tarz ve üslubu belirlemeyi bu seçim öncesinde de başaracaklar.
‘Adayların, söz dağarcıkları, hizmet dağarcıkları kadar önemli, çünkü üslubu beyan aynıyla insan’ diyorum ve ekliyorum…’Sizi sıradan bir vekil olmaktan çıkarıp, çok örneklerini gördüğümüz marka siyasetçi hemşerilerimiz arasına sokacak olan üslubunuzdur. Derler ki, piyasa mimar dolu, mühim olan Sinan olmaktır…’
Önemsediğimiz bu konunun takipçisi olacağız ve dadaşlık vakarına yakışmayan ‘siyasi metot ve üslup’ sahiplerini teşhirden çekinmeyeceğiz.
|