SEÇİM ÖNCESİ NELER KONUŞALIM?
2006 yılında, on iki vilayetin `cazibe merkezleri’ haline getirilmesine ilişkin bir proje açıklanmıştı. 2010 yılında da Yüksek Planlama Kurulundan geçen proje uygulamaya geçmiş oldu.
Projeye göre,
· Bu kentlerin kentsel ve çevresel altyapı projeleri öncelikli olacak,
· Organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi siteleri kurulurken cazibe merkezlerine öncelik tanınacak;
· İnsan kaynakları ve istihdamı artıran, gelişmeye hız veren kamu yatırımlarında da bu iller dikkate alınacak,
· Cazibe merkezi olan iller kamunun bütün yatırımlarında öncelikli olacak.
· Bu iller, sanayi ve hizmet sektöründe merkez haline gelecekler.
Proje kapsamındaki illerin, ‘yıldızı parlayan’ yerleşim merkezleri olarak tarif edilmesinden heyecan duymuş bunu da yazılarımızda dile getirmiştik.
9. Kalkınma planında da yer verilen `cazibe merkezleri’, kalkınmasını tamamlayamamış illere sıçratma yaptıracak güzel bir yaklaşımdı.
Bu yaklaşımın tüm sektörler itibarıyla sürdürülmesi hayati önem taşıyor. Zaten proje, kapsamdaki illerde özel bir teşkilatlanmayı hedeflemiyor. Topyekûn bir kalkınma vizyonunu harekete geçirmeyi amaçlıyor.
“İnsan kaynakları ve istihdamı artıran, gelişmeye hız veren kamu yatırımları” şehir kalkınmasının temel dinamiğini teşkil edecektir.
Devletin altyapı itibarıyla ‘yatırıma hazır hale getirmediği’ illere özel sektörü çekmenin imkânı var mı?
Geri kalmış illerin kalkınmasından ne zaman söz edilse, birilerinin kaşlarını kaldırıp “Olur mu öyle şey, o devirler geride kaldı, devlet doğrudan fabrika yapar mı, tesis açar mı?” diyeceğini biliyoruz.
Ama bakın ‘ profesyonel kalkınmacılar’ öyle demiyor! Son kalkınma planı ‘bazı iller için’ doğrudan kamu yatırımı hedefi çiziyor.
Kamu, tarlayı her haliyle hazır hale getirecek ki, yatırımcı oraya tohumu atsın, eksin, biçsin, tesisini kursun.
Dokuzuncu planı yasalaştırıp, kalkınmanın anayasası haline getiren siyasi iradedir. Cazibe projesinin
Strateji ve planların birer soyut metinden somut kalkınma eylemine geçişini sağlayacak olan güç de siyasi iradedir.
Bu iradenin süratle harekete geçmesi ve şehrin öngörülen avantajlardan yeterince yararlanma keyfiyeti ise yeterli yerel toplumsal talebe bağlı... O talebe kulak verilecek en uygun zaman ve zemin ise seçim sathı maili…
O nedenle, Erzurum’un da içinde bulunduğu ‘cazibe merkezleri’ projesini bugünlerde sürekli gündemde tutmanın yararlı olacağına inanıyorum.
Erzurum, 2011 gibi büyük bir organizasyonun üstesinden geldi. O büyük başarıyla övünmeye devam edelim. Ancak, orada takılıp kalmayalım.
2011 rehavetinden süratle çıkıp, yeni şeyler söylemek, yeni başarılar planlamak, icra etmek lazım.
Sadece Kış Turizmiyle sınırlı olmayan, şehrin genel kalkınma ve zenginleşme potansiyelini harekete geçirecek atılımların mayalanma zamanıdır.
Partiler ve adaylar, seçim çalışmalarını fırsat bilerek genel sorunlardan daha çok işte bu “cazibe merkezi” ekseninde yerel projelere can vermek için yarışmalılar.
Şehrin fiziki altyapısını tamamlama, küçük sanayi eksikliklerini giderme, ileri teknoloji evrimini tamamlama, Avrupa şehir şartını uygulamaya sokma, hayvancılık ve gıda sektörünü ayağa kaldırma fikirlerinin tam da tartışma zamanı…
Seçim çalışmalarındaki ‘entelektüel seviye’ şehrin kültür ve irfan düzeyiyle mütenasip olmalı. Adayların vaat dağarcığında ‘şehrin geleceğine ilişkin’ ciddi materyaller bulunmalı.
Gündelik politik atışmaların bizi esir almasına izin vermez; ciddi, seviyeli, içi dolu siyaset üslubuna meyledersek bundan öncelikle şehir karlı çıkacaktır.
|