ERZURUM “MIKNATIS ŞEHİR“ OLABİLECEK Mİ?
25. Kış Üniversite Oyunları, Erzurum’u “küresel vitrin” haline getirdi.
Bu vitrine ya bir kere bakılıp geçilecek, ya da onlarca ülke memnuniyetini sürekli “ziyaret ve ticaret” e dönüştürecek.
Bu tür büyük organizasyonlarda “İyi ev sahipliği”, en etkili uluslararası referanstır.
Memnun ayrılacak misafirlerin daha sonraki etkinliklerin canlı bonservisleri olacağına; uluslararası turizm şirketleri ve spor kuruluşlarının Erzurum’u VIP listelerinin üst sıralarına kaydedeceklerine inanıyorum.
İşin doğrusu vitrin fena tanzim edilmedi. Tesisler için kesenin ağzı açıldı, devlet ödenekte cömert davrandı. Siyasi kadro işin her aşamasında ilgiliydi.
Bilirsiniz düğünde “Damat tıraşı” önem taşır. En iyi düğün sarayı kiralandı diyelim. Eşyalara diyecek yok, takılar mükemmel… Damat geldi ki… Yüzü tıraşlı… Saçlar biraz dağınık…
Sanırım 2011 için yapılabilecek tek eleştiri bu alanda…” ’Şehrin tıraşı’, geline damada, muhteşem düğün şölenine göre zayıf kaldı” kanaatini taşıyanlar diyorlar ki “Yerel yönetimler biraz daha gayretli ve becerikli olsalardı, organizasyonun müthiş sinerjisi sayesinde kentsel dönüşümü tamamlayabilirlerdi…”
Galiba bunlar tartışmanın artık yararı yok. Önümüze bakalım ve bundan sonrası için kolları sıvayalım.
2011, Erzurum’u kış turizminin “büyülü şehirleri” arasına sokmak için doğrusu altın bir fırsat. “Büyülü şehir” derken başı dumanlı şiirsel dağı, Palandöken’i hayal ettim… O eşsiz pistleri, o güzelim beyaz gelinliği aklımdan geçirdim.
Uluslararası spor camiası, hele de kayak severler titiz “ambiyans gurmesi”dirler. 2011’in parlatacağı Erzurum imajının dünyayı etkilememesi mümkün değil…
Bu ilgiyi kalıcı hale getirmenin yolu nedir?
“Erzurum küresel cazibe merkezi” yapma hedefine 2011’i nasıl dayanak yapabiliriz, bu önemli etkinliği nasıl milat haline getirebiliriz?
Artık bu gibi büyük hedeflere odaklanmanın zamanıdır.
Şehrin Küresel vitrinine sadece kayağı, kış turizmini koyarsak, mevsimlik ve sektörsel başarılarla yetinmek zorunda kalırız. Uluslararası spor merkezi olmak, öncelikle kültür merkezi kent olmayı gerektiriyor, çünkü…
Bilgi ekonomisini kılavuz kaptan mevkisine koyarsak,
Üniversitelerimiz ve teknokent’in kılavuzluğunda teknoloji üretiminde iddialı hale gelip, ARGE çalışmalarında dünya standartlarını yakalarsak,
Üniversitelerimizi en iyiler listesine sokabilirsek,
Hayvancılık ve gıda sanayinde iddialı hale gelirsek,
Sanat ve kültür turizminde zirveyi yakalarsak,
Aşırı ve niteliksiz göç, ekolojik bozulma, trafik, artan suç oranı, eğitimsizlik gibi büyük kent hastalıklarından Erzurum’u koruyabilirsek,
Şehrin sanat vizyonuna önem verir, kültür altyapısına yatırım yaparsak…
Verilen emekleri, yapılan yatırımları heba etmemiş; şehri dünyaya açma projemizi kalıcı ve anlamlı hale getirmiş oluruz.
Yaklaşan 2011, on gün sürüp bitecek bir proje değil…
Aksine, taze bir başlangıç…
Bir anlayış ve metot değişikliği…
Küresel pastadan pay alma egzersizi…
Her alanda “Mıknatıs Şehir” olma fırsatına açılan kapı…
Erzurum bunu yapacak güce ve potansiyele sahiptir.
Ama bir şeyi hiç unutmayacağız…
Kendisine, yatırımcı, girişimci, turist, sermaye çekme bakımından “Mıknatıs Şehir” olma iddiasında ise Erzurum…
Öncelikle “Yöneticileri Mıknatıs Yönetici” olacak…
Elleri bal, yüzleri turşu satmayacak!
|