Vahdet Nafiz Aksu

ANA SAYFABUGÜNKÜ ERZURUMYEREL YAZILAR MAKALE / FIKRA / ÖYKÜ ERZURUM YAZILARI KİTABITÜM ŞİİRLERİM PDF

serbest  şiirlerimheceyle şiirlerim heceyle rübailer sesli şiirlerim resimli şiirlerimşiir sunuları

 

Vahdet Nafiz Aksu

E-KANAL CANLI YAYIN

TRT'DEKİ SÖYLEŞİLERİM

USTALARDAN SESLİ ŞİİRLER

ŞİİR VİDEOLARI -VNA

HER ŞEYİN BAŞLADIĞI ŞEHİR

ÖNERİLER/ETKİNLİKLER

STRATEJİK HEDEFLER

BELGELERLE ERMENİ ZULMÜ

NET KÜTÜPHANE

100 TEMEL ESER

TARİH/ KÜLTÜR SOHBETLERİ

OSMANLI TARİHİ

SARI GELİN KİMİN TÜRKÜSÜ

ERZURUM  FIKRALARI

ÖZGEÇMİŞİM

FOTOBEN

KİTAPLARIM



SÖZÜN SERHADDİ DUA




stratejik araştırma kurumları

araştırmacılar için kaynaklar

Türk dünyası araştırmaları

filozofların fikir dünyası

mevlana ney ve sema

Türk edebiyatı kolleksiyonu

edebiyat söyleşileri

düşünce dergi ve siteleri

e-kitap bankası

altı çizili satırlar

kuran ufku

öğrenciler için kaynaklar

ekovart tv-sanat haberleri

Türk islâm sanatları

kültür ve turizm bakanlığı

kent kent yeryüzü

yapı kredi kültür-sanat

gazetelerin birinci sayfaları

yerel medya

gazetelerin internet sayfaları

bebek ve anne com

gerekli tüm linkler



 
SIK DİNLEDİKLERİM

 




kelâm-ı kibar


 

 

  İletişim Formu


 

bu sayaçtan önceki ziyaretçi:
165900

 

 

Google Site

 

 

 
 
Woody Allen ölümden korkmadığını söyler

Woody Allen ölümden korkmadığını söyler ve ekler "Sadece, gerçekleştiğinde orada olmak istemem, hepsi o" Bu gibi zarif nüktelerin sahipleri dâhil hiç kimse “Ölüm geldiğinde orada olmamayı” başaramadı.

Kantçı ve Darwin’ci ideaları birleştiren Lapson “Ölüm kesinlikle kötü bir şeydir, ama bizlerin yapısındaki yaratıklar için büyük olasılıkla kaçınılmaz olan kötü bir şeydir…” diyerek sadece kendisinin değil, topyekûn “Kendi medeniyetinin” “En ezeli gerçek” karşısındaki ürkek teslimiyetini ilan ediyor.

Bizim Yunus, “Bizim medeniyetimizin” ölüm telakkisini şu sade kıtaya bakın nasıl sığdırıyor;

Ten fanidir, can ölmez
Çün gitti geri gelmez
Ölür ise ten ölür
Canlar ölesi değil…

Merhum Necip FAZIL’ın,

Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber,
Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber?

Beyti’nin ilk mısra’ı pek muhteşemdir. Evet, “Ölüm perde ardından gelen en sır dolu, en hakiki, en ürpertici, en ibretli haberdir.” Lakin bendeniz ikinci mısraı tevile muhtaç görürüm.

Tasavvufî telakkiye en uygun vuslat gerçeği, şüphesiz “Şeb-i Arus” sırrında gizli…

***

“Ölesi olmayan” canlardan biri daha aramızdan ayrıldı, temiz ruhu beden kıskacından kurtulup, âlem-i bekaya kanat çırptı.

Haktan beratını aldı nur yüzlü Fahriye Halamız, nura gark oldu…
Berat gecesinde onu inşallah “Cennet bahçelerinden bir bahçe olan” kabrine emanet ettik. İnancım o ki, yüce Peygambere yeni bir komşu gönderdik, “Âlem-i Faniden”… İnşallah cümle geçmişlerimiz Peygambere komşu, Cennet-i alaya sakin olsunlar…

Ekseri Erzurum annesi gibi yüzü Kuran nurunun tecelligahıydı. Dilinden zikir, elinden tespih düşmez idi. Yâri Haktı, varı Hak’tı… Tıpkı Ondan evvel ebediyete yolcu ettiğimiz nenelerimiz, halalarımız, ezelerimiz gibi…

Gürcükapı Camiine cenaze namazı için gittiğimizde gördük ki, musallada bir cenaze daha var. Meğer o da Anadolu Ajansı Muhabiri değerli Muharrem AKSAKALLI kardeşimizin genç yaşta vefat eden babasıymış. Allah rahmet etsin, Muharrem Bey’e ve diğer yakınlarına sabır diliyorum.

***

İşte böyle bazen kendi acılarımıza dostlarımızı, okurlarımızı ortak etmek isteriz. An olur ki hüznümüz ak köpüklü sular gibi yatağından taşmak ister… Taşmak ister de ağyar gölcüklerine dolmak istemez, dost arklarında akmayı arzu eder.

Yoğun bir hüzün haftasını, kederimizi kalbimizin mutena bir köşesinde muhafaza ederek neşeyle noktaladık. Cumartesi akşamı da biricik dayımız Adnan YAYLALI’NIN dünyalar güzeli kızı Olcay’ı gelin edeceğiz. Hayat böyle bir şey… Bir yanda gerçek düğün… Şeb-i Arus… Diğer yanda tıpkı onun kadar güzel dünyevi bir mutluluk kapısı… Yine Şeb-i Arus…

Birkaç ay önce, bizden evvel göçüp gidenleri birkaç gün arayla rüya’da görmüş ve şu manzumeyi yazmıştım. O şiirin kadrosuna yeni misafirler eklendiğine göre… Şiirin bir bölümünü sizinle paylaşmama izin verir misiniz?

KARIŞIK RÜYALAR ALBÜMÜ

….



rüyalar gerçekten pek karışıktı

hep genç halleriyle gördüm

bizden önce göçüp gidenleri

nurdan kalıplara dökülmüştü

özlediğim bedenleri

hele de babamın o güleç yüzü

cennette dolaşan avize gibi

yenmişti ölümün karanlığını

ve ciğerparem büyükannem

duvarlar büyüklüğündeki tuvallere

habire resmediyordu

iffetli kadınlığını



yorgunluk hissetmeden dik yokuşlarda

rüyada bir hayalin peşine düşmek

nasıl bir duygudur tarif edemem

diyordun kulağıma fısıldayarak

ve ekliyordun tebessümler eşliğinde:

'gelmişim gelmenin son sınırına

artık bundan öteye gidemem...'



hayra yordum yine hayat rüyasını

dünyasını yıktım başına faniliğin

duymazdan geldim bir bebek feryadını

gezinirken sahibi meçhul bahçelerde

dikenlere takılmış beyaz bir gelinliğin

izleri vardı kırmızı güllerde

şafağa bir adım kala

tekrar geceye döndüğümde...

Vahdet Nafiz AKSU