ORGAN NAKLİ MERKEZİNİN YENİ DÖNEMİ
Palandöken Gazetesi’nin Cumartesi günkü manşetinde “Organ Nakli Merkezinde” ameliyatlara başlandığına dair gelişme yer alıyordu.
Prof. Dr. Yalçın Polat’ın başka bir kuruluşta görev almasıyla nakillere ara verildiğini işittiğimde şöyle düşünmüştüm:
“Yalçın Hoca, başarılı bir cerrah, merkezin kuruluşuna da emeği geçen bilim adamlarından… Ama aslolan müesseselerdir. Eğer ‘Organ Nakli Merkezi’ şahısların mevcudiyetine bağlı sıradan bir kuruluş değil de ciddi bir bilim ve uygulama merkeziyse başının çaresine bakar, mevcut ekiple yoluna devam eder! ”
Nitekim öyle oldu. Yasal işlemler tamamlandı, nakillere yeniden başlandı.
Merkezin müdürlüğüne atanan Doç. Dr. Bülent Aydınlı, göreve başlaması münasebetiyle yaptığı konuşmada şöyle demiş: “Organ nakli gönül işidir, maddi karşılığı da yoktur…”
Bazen haberlerde yer alıyor. Hava alanlarındaki inanılmaz fedakârlık maratonuna gıpta ediyoruz; gecesini gündüzünü ameliyathanelerde geçiren cerrahları, hemşireleri, yardımcı personelleri gördükçe “İşte insanlık bu, hekimlik bu” diye gönülden alkış vuruyoruz.
Sayın AYDINLI’YA hak veriyor ve diyorum ki; “Evet, Hocam! Bu işler gönül işi… Harikalar yaratan mahir parmaklarınıza şefkatli yürekleriniz ve yüksek karakteriniz eşlik etmedikçe… Bu çetin mesaiden zevk almanız mümkün değil…
Mevla’nın şifa bahşeden iradesine, mahir ellerinizi sebep tayin etmesinden büyük ödül olur mu?
Çaresiz bir insanın hayata yeniden tutunmasına vesile olmanın huzurunu, hangi banknot destesinde bulabilirsiniz? Sizlere bu büyük şefkat ve hizmet yolunda başarılar diliyorum.”
Yediden yetmişe tüm şehir “Organ Nakli Merkezine” göz bebeği gibi bakmalı. Donanım ve eleman bakımından belli bir düzeyi yakaladığında bu merkezin bölgesel ve uluslararası hüviyet kazanması pekâlâ mümkündür. En azından komşu illerin ve komşu ülkelerin ilgi odağı olabiliriz. Kuzey Irak’tan, Kafkaslardan, Türk Cumhuriyetlerinden ambulans uçakla gelecek hastalar… Yüksek beceriyle yapılacak nakiller… Bu merkezin en kısa sürede “ Kalp nakli” yapılabilecek düzeye getirilmesi… Ayrı bir “Kalp Cerrahisi Merkezi” oluşturulması da hayallerimiz ve beklentilerimiz arasında yer alıyor…
ATA-TEKNOKENT PEK ŞIK OLMUŞ!
Teknokent’in iki ana hizmet binasından birisi bitirilmiş. Bitirilen bölümü şöyle bir dolaştım. Pek güzel, şık bir bina olmuş. Diğer bina hala inşaat aşamasında. İnşallah o da yakın zamanda hizmete açılır. Çevre tanzimi bir an önce tamamlanır.
Tabii burada asıl önemli olan zarftan çok mazruf. Öteden beri Atatürk Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesini, “Şehrin geleceğine döşenen hızlandırılmış raylar” olarak gördüm, görmeye devam ediyorum.
Yıllarca “Atatürk Üniversitesi şehrin kalkınmasında yeterli rol oynamıyor, üzerine düşeni yapmıyor” yaftasını çerçeveletip, üniversitenin boynuna y astık
Kısmen haklı olduğumuz yönler vardı. Ama karar vericiler ve vizyon tayincileri şunu düşünmediler ve ifade etmediler; “Üniversitenin bilimsel birikimini kamu ve özel sektörün kalkınma sürecine nasıl dahil edebiliriz?”
Evet, Üniversitenin kent kalkınmasına katkısı farzdı. Ama ortada bunu mümkün kılacak platform yoktu. Öğretim üyelerinden kim nasıl proje talep edecekti? Bilim adamları birikimlerini hangi metotlarla meşru çerçevede alıcısına pazarlayacaktı?
Gerçi teknokent olgusu “Bilimin pazarlanması, Bilim adamının sermayeyle flörtü, bilimin ticarileşmesi” yönünden tartışılıyor ve bu yönlerden ortaya haklı karşı tezler konuluyor. Bu, işin bir başka tarafı…
Ortada bir fiili durum var. Yürürlükteki ekonomik modele uygun şekilde “İş âlemi-üniversite” evliliği kaçınılmazsa… Bu evliliğin nikâh dairesi TEKNOKENT olacaktır!
ATA-TEKNOKENT’İ bu aralar şehrin gündemine tekrar taşımakta yarar görüyorum. Önemli firmalar başvuruda bulunmuşlar ve tabelalarını asmışlar.
Acaba ofislerde yoğun bir faaliyet var mı? Bilmiyorum. Dedim ya, binayı şöyle bir dolaştım sadece…
Tanınmış ve büyük firmaların burada ofis açmalarını sağlamamız lazım. ARÇELİK, VESTEL, BÜYÜK OTOMOBİL FİRMALARI… Ve aklıma şimdi gelmeyen… AR-GE birimleri güçlü kuruluşların burada ofislerinin bulunması çok önemli… Sanırım yönetim bu önemin farkında ve gereğini yerine getirme çabasında…
Gerekli altyapı sağlanırsa… ATA-TEKNOKENT’İN kısa sürede büyük aşama kaydedeceğine inanıyorum. Çünkü TÜBİTAK-KOSGEP-DPT gibi kuruluşlara esaslı projeler hazırlama becerisinde… AB Projelerine aşina çok sayıda genç bilim adamımız var… Bu birikmiş bilimsel enerjiyi iyi kanalize edersek, başarı atakları ardı ardına gelecektir…
Dedik ya… Üniversiteyi şehrin kalkınmasında doğrudan aktör haline getirebilecek bir platform halin gelebilir, ATA-TEKNOKENT… Yeter ki, Üniversite’den iş âlemine açılan bu pencere; kısır çekişme, para pul hesabı, kısa yoldan cep doldurma kepazelikleriyle perdelenmesin… Meşru kazanç fırsatına fedakârlık ve Allah rızası gibi yüksek karakter özellikleri eşlik etsin…
Dedim ya, şehir üst yönetimi, siyasi heyet ve stk’lar ATA-TEKNOKENT’E lütfen biraz daha yoğunlaşsınlar… Geleceğin kalp atış sesleri buradan geliyor, çünkü…
|