3 TEMMUZ – 23 TEMMUZ ERZURUM ULUSAL EKONOMİ HAREKÂTI GÜNLERİ
Milliyet Gazetesi, 3 Temmuz 2010 tarihli özel ekini Erzurum’a ayırsa…10 Sayfanın tamamında şehrin sorunlarını ele alsa, şehir yatırımcılarının başarı öykülerini dile getirse… Yöneticilerin, iddialı ve tutarlı gelecek senaryolarına yer verecek olsa… Sanırım bundan çok hoşlanırdınız.
Söz konusu gazetenin 19 Mayıs tarihli “BUSİNESS” ekini inceliyorum. Manşet şöyle: YEREL MARKA HAREKÂTI… Alt başlıkta ise şu ifadeler yer alıyor : “Samsun eski parlak günlerinden uzak görünüyor. Ama şimdilik… Çünkü Kentte tüm sanayicilerin katıldığı ulusal bir ekonomi harekâtı başlatıldı. Bugünlerde Samsun’da herkes Samsun Logolu ürünleri almanın peşinde, moral bulan sanayici ise yeni projelerin…”
“Samsunlu Samsun için aldı, yerel markalarına sahip çıktı…” Bu da iç sayfanın ana başlığı… İleriki sayfaların büyük puntolu başlığı daha da iddialı : “ Samsun Dünya Kenti olma Yolunda…”
“Bakın başka iller nasıl başarılı işler yapıyorlar, kalkınma yolunda koşar adım ilerliyorlar… Sizi gidi beceriksiz yöneticiler sizi” demek için vermedim bu örneği..O tür mukayeseleri hem şehrime, hem şehre hizmet için kendince didinip duran yöneticilere haksızlık sayarım. Her kentin kendine özgü şartları vardır ve kalkınma konjonktürü ebette farklıdır.
“Öyleyse neden Samsun örneğini veriyorsun” sorusu gelebilir aklınıza. İzah edeyim.
Samsun, Erzurum, Sivas “İstiklal Mücadelesi güzergâhının” üç önemli kilometre taşıdır. Belli ki Samsun, ekonomik kurtuluş harekâtını 19 Mayıs ile özdeşleştirerek “Güçlü bir sinerji” yaratmayı amaçlamış.
Erzurum da “3 Temmuz, 23 Temmuz” kongre günlerinin kurtuluş ruhunu, ekonomik sıçrayışına tahvil etmeyi denemelidir.
Erzurum’da da “Tüm sanayicilerin katılacağı ulusal bir ekonomi harekâtı başlatalım” diyecektim ki, laf boğazıma düğümlendi… Ben mi tanımıyorum, şehirde “Sanayici” diyebileceğimiz kişi sayısı gerçekten az mı?
Küçük sanayi sitesini hayal ediyorum, gıda deposu olarak kullanılan ya da boş bekleyen binalar geliyor gözümün önüne…“Erzurumlu Erzurum için al, yerel markalarına sahip çık…” diye bir kampanya başlatalım diye öneride bulunmak istiyorum. Ama fiili durum galiba buna imkân verecek gibi değil… Diyelim ki alışveriş için Erzurum’da yahut başka illerde bir AVM ‘ye girdik. Raflarda kaç Erzurum markalı ürün bulabiliriz?
“Bir kentin ekonomisini sadece hizmet sektörü ile ayakta tutmanın imkânsız olduğunu söylemeye gerek var mı? Şehri eğitim, sağlık ve turizm merkezi haline getirmeyi amaçlayan temel ekonomik stratejilerin bir ayağını da mutlaka “üretime“ yönelik çabalar teşkil etmelidir. “ diye yazmışız yıllar önce…
Ve ısrarla tekrarlıyoruz. Şehirde faaliyet gösteren KOBİ’lerin, küçük sanayi işletmelerinin, atölyelerin kendi aralarındaki rekabette üstün kılacak olan temel unsur “Kalitede sürekliliktir.” Bu ise yerel markalaşmayı ve bir adım sonrasında da yerel markaların genel piyasada kabul görmesini sağlamayı gerektiriyor. Bin bir güçlükle kurulup üretime başlayan bölgesel ölçekteki KOBİLER’İN her fırsatta dile getirdikleri haklı bir şikâyeti siz de duymuşsunuzdur: “Bu kadar zorlukla tüketiciye sunduğumuz ürünler tercih edilmiyor, büyük markalar tüketiliyor.”
Erzurum’da üretilen margarin, boya ve benzeri mallar depo ve raflarda beklerken, belki onlardan daha kalitesiz benzer ürünlerin kapış kapış satılması elbette bizi de üzüyor, kızdırıyor, hırslandırıyor.
Ancak bu alanda belirleyici olan duygular değil, ekonomik kurallar, elbette... Ekonominin kendi kaideleri, hemşerilik, dostluk, vatandaşlık gibi moral unsurlara her zaman galip geliyor. Tüketici tercihleri arasında marka ve kalite, bu gibi unsurları geride bırakıyor. Hiç kimse “ Biraz daha kalitesiz ama madem hemşeri ürünü, öyleyse onu tercih edeyim “ gibi bir mantıkla hareket etmiyor.
Öyleyse, şehir üreticisinin önce teşkilatlanması, çağdaş KOBİLER haline dönüşmesi, sonra da markalaşması icap ediyor. Bu yoğun işsizlik ortamında bir küçük atölyenin, bir minik işletmenin, bir ufak KOBİ’NİN bile ne büyük nimet olduğunu kim inkâr edebilir?
Eğer bu şehir ekonomisi daha da canlansın, işsizin işi, aşsızın aşı olsun istiyorsak KOBİ'lerimizin “Marka ürün üretecek” düzeye gelmesini sağlamamız gerekiyor.
Bu açıdan baktığımızda, yerel ürünlerin markalaşma ihtiyacı, ekonomik gündemimizin bir numaralı maddesi haline gelip oturuyor.
Bir yandan hizmet sektörüne verdiğimiz önemi sürdürürken, diğer yandan işletmelerimizi güvenilir markalar yaratan firmalar haline getirmeliyiz. Böyle uzun vadeli ve köklü hedeflerimiz olmalı.
Şehrin dört biryanında AVM’LER olsun olmasına, ama onların raflarında bizim de ürünlerimiz yer alsın. Kıt kaynaklarımızı uluslararası tüketim canavarlarının boğazına akıtıp “Tavlandırıp” dururuz onları, aksi takdirde.
Velhasıl biz de 23 Temmuz’u vesile kılarak “DÜNYA KENTİ OLMA YOLUNDAKİ ERZURUM’UN” hamle stratejilerini gözden geçirmeliyiz.
23 Temmuz’un büyük Gazete eklerinde büyük faaliyetlerimizin haberlerini görmek istiyoruz Vali Bey… Bunu siz de istemez misiniz?
|