ET İTHALİNİ FIRSATA ÇEVİREBİLİR MİYİZ?
Bir zamanların hayvancılık merkezi olan Türkiye’nin, kırmızı et sıkıntısı ile karşı karşıya gelmesi ne kadar üzücü değil mi?
Bu sıkıntıyı ilk hisseden iller arasında yer aldık. Geçen yaz dostlarımızın cağ kebap davetine icabet etmiştik. Müessese sahibi “Kuzu eti bulamıyoruz, bir ara Balıkesir’den getirtiyorduk, şimdi orada da sıkıntı var” demişti de lokmalar boğazımıza dizilivermişti.
Sorunu biz okuyucuyu bıktıracak sıklıkta birçok kez dile getirdik, başka arkadaşlarımız da yazdılar. Palandöken’in etkili manşetlerini dün gibi hatırlıyorum.
Et sıkıntısı doğal olarak fiyatlara yansıdı, pahalılık tüketiciyi mağdur edince de Başbakan Tayyip Erdoğan hassasiyet gösterdi. Başbakan’ın, et fiyatlarının normal düzeyine dönmesi için gerekli çalışmanın yapılması hususunda başta Tarım Bakanı olmak üzere ilgili tüm bakanlara talimat verdiği haberleri medyada yer aldı.
Galiba ithalat gündeme gelecek. Eğer tüketici suni nedenlerle pahalı ete mahkum edilmeye çalışılıyorsa, bu tedbir karşısında “Olur mu efendim, havancılık memleketinde et ithali?” diyecek halimiz yok. Öncelik her zaman tüketicinin yararıdır. Ancak, sorun spekülasyon’dan kaynaklanmıyor da yapısal ve köklü nedenlere dayanıyorsa…İşte o zaman gündeme köklü reformların gelmesi kaçınılmazdır.
Öyle görünüyor ki, bu musibet bin nasihate bedel olacak. İthalat gibi geçici tedbirleri daha köklü reformlar izleyecek/izlemeli.
TÜİK verilerine göre; 2008 yılında kırmızı et üretimi, bir önceki yıla göre toplamda % 16,18 oranında azalarak 482.458 ton olarak gereçkeleşti. Sığır etinde % 14,20, koyun etinde % 17,69, keçi etinde ise % 43,02 azalış meydana geldi.
Bu tablonun böyle sürmesi düşünülemez. Olaya Başbakan nezdinde el atıldığına göre, büyükbaş hayvancılık ve koyunculuk için, yeni orta ve uzun vadeli ulusal politikalar oluşturulması için düğmeye basılma ihtimali kuvvetlidir.
Bu ihtimal gerçekleşir, Tarım Bakanlığınca yürütülen iyileştirme çabaları KÖKLÜ REFORMLARA dönüştürürülürse, “Yeni Ulusal Hayvancılık Politikaları” nın tahakkuk sürecini “ERZURUM İÇİN FIRSATA ÇEVİRMEK” imkân ve ihtimal dahiline girer.
Bunun için yapılması gerekeni deflarca dile getirdim. Eski yazılarımdan birini izninizle özetleyeyim ve sonra diyeceğimizi birlikte diyelim:
TÜRKİYE, HAYVANCILIKTA “DEVRİMSEL DÖNÜŞÜM PROJESİNİ” HAYATA GEÇİRMELİ, UYGULAMANIN MERKEZİ ERZURUM OLMALI…POROJE BAŞLANGICINDA ERZURUM, PİLOT İL OLARAK BELİRLENMELİ…
Erzurum hayvancılığının sorunlarını irdelerken şu iki tespiti soğukkanlılıkla yapmak durumundayız;
• Hayvancılık, şehrin geleneksel geçim kaynağı olmasına rağmen Erzurum;
1. İstenilen ölçüde bir hayvancılık merkezi olamamıştır,
2. Ekonomik genetiğinin kodları hayvancılığa işaret etse de bu şehir, hayvancılık macerasının hiçbir evresinde bağlı sanayiyi inşa edememiş,
3. küçük işletmeler kuramamış,
4. yerel markalaşma endişesi taşımamış, kombina ve mandıra merkezi haline gelememiştir.
5. Bu alanda yeterince makineleşememiş, teknolojiyi takip edememiştir. Şehir yöneticilerinin, girişimcilerin, para pul sahibi seçkinlerin de geleceğe yönelik, çağdaş arayışlarına tanık olunmamıştır.
Aklımıza gelen özel işletmeler, hali vakti yerinde olan başarılı girişimcilerin aile şirketleridir, sayıları da üçü beşi geçmez. Hepsi ya kapanmış ya da başka amaçlarla kullanılır hale gelmiştir. Yaygın küçük işletmelerden hala bahsedemiyoruz. “On asır öncesinin mimarisiyle çatılmış karanlık bir ahır ve üç beş sığırla” hayvancılık merkezi olunabilir mi?
• Erzurum hayvancığının kalkınması, Türkiye Hayvancılık Politikalarından ayrı düşünülemez. Onun için bizim ısrarla üzerinde durduğumuz konu şudur:
Türkiye, yeni ve çağdaş hayvancılık politikalarını belirleyecek, belirlediği bu politikaların merkez şehri olarak Erzurum’u işaret edecek. Bu nedenle “Yeniden inşa edilecek Hayvancılık Politikalarının MERKEZİ Erzurum olmaIı, uygulamanın başlangıcında PİLOT İL ilan edimeli…” fikrinde ısrar ediyoruz. Eğer hayata geçirilme ihtimal ve şansı varsa DAP’IN, ana nüvesini bu politikalar teşkil etmelidir. Doğu Anadolu’yu içine alan büyük hayvancılık reformunun ana üssü olmaya Erzurum her bakımdan layıktır. Doğrudan kamu yatırımlarına kapı aralayacak olan yeni politika arayışlarına ihtiyaç vardır.
Evet, hep söylüyoruz ya…Yerel kalkınma yerel çabalarla mümkün değil. Mahalli ekonomik atılımların anahtarı merkezi hükümetine lindedir. Hükümeti harekete geçirecek olan “YETERLİ YEREL TALEP” yoğunluğunu sağlamak ve yukarıya taşımak görevi de yerelyöneticilerin, siyasi heyetin ve sivil toplum kuruluşlarının boynunun borcu.
Bunun için de konjoktürün uygun, “ Ahval ve şerait” in müsait olması lazım. Sürecin iyi kollanması, imkanların zamanında koklanması gerek. Zamanında yapılmayan hamle, hamleden sayılmaz!
Sayın Başbakan Hayvancılık konusunda şu an çok hassas gözüküyor. Yani demem o ki, “Erzurum’u Türkiye’nin Hayvancılık Merkezi haline getirmek” için önereceğiniz şeyler varsa, tam zamanıdır!
Yerel yöneticiler, Siyasîler ve ilgili herkes…Sayın Başbakan Nezdinde girişime başlamalı ve görüşme imkanı elde edebilirse şu hususların altını özenle çizmeli;
• Hayvancılık ancak düştüğü yerden ayağa kalkabilir,
• 1980’li yıllardan beri kan kaybeden sektörün şifa damarları Doğu Anadolu’dadır.
• Doğu’nin icra Merkezi olacağı bir “Hayvancılık Reformu” ilan edilmeli ve Erzurum bu uygulamanın hem merkezi, hem de başlangıçta “Pilot İli” olarak belirlenmelidir.
|