ERZURUM ÜNİVERSİTESİ’NİN PEŞİNİ BIRAKMAYALIM…
Geçen haftaki yazımda da belirttim. Bu şehre ikinci üniversitenin kurulacak oluşu, kalkınma davamızda bir kilometre taşıdır, son yılların en önemli gelişmesidir.
İkinci Üniversiteye istihdam açısından bakanlar var. Şu kadar işsize iş kapısı açılacak, bilmem kaç kişi müdür, daire başkanı unvanına sahip olacak, yüzlerce kişi akademik kariyer yapacak, binlerce öğrenci şehir ekonomisine katkı sağlayacak...
Bunların hepsi doğru ve kuşkusuz önemli… Ancak, Üniversite şehri olmak bunların çok üstünde bir olgu, bunlardan çok öte, çok başka bir şey…
Şehrinizde üniversite olursa, üniversitesi olan kent olursunuz… Şehrinizde ikinci üniversite açılırsa “Üniversite Kenti” olursunuz… İki kamu üniversitesine ilaveden birkaç da vakıf üniversitesi devreye girerse… Tablo birden bire değişir: “Eğitim Merkezi”, “Bilim Üssü”, “Eğitimde odak kent” haline gelirsiniz.
Bu noktada öğrenci miktarı, fakülte, yüksekokul sayısı elbette önemli… Ancak asıl üzerinde durulması gereken kuşkusuz niteliksel olarak güçlü bir üniversite altyapısı oluşturmak…
Bununu için de;
· İkinci Üniversite, yapılanma biçimi, amaçları, vizyonu çağın gereklerine uygun olmalı,
· İkinci Üniversite, genç, donanımlı ve vizyon sahibi bir kadroyla yola çıkmalı,
· İkinci Üniversite, kökü yerel değerlerden beslenen, dalları küresel anlayışla bütünleşen bir anlayışla yapılandırılmalı,
· İkinci Üniversite, “Bilgi üretme, bilgi oluşturma ve bilgilendirme” fonksiyonlarını eş zamanlı olarak yerine getirebilecek vasıfları taşımalı,
· Ülke ihtiyaçlarına, çağdaş bilim dallarına uygun bölümlere öncelik verilmeli.
Daha kuruluş aşamasında tercih edilecek yöntem, sonraki yapılanmayı da etkileyecek ve genç üniversitemizin şahsiyet kalıbı ortaya çıkacak.
Bilgi eskiden üretim sürecine yardımcı bir faktördü. Şimdi bilgi üretiminin kendisi endüstri haline geldi.
“Bilgi Güçtür” diyoruz. Daha doğrusu “ Büyük Güçtür…”
Hep söyleniyor ya;
Yaşadığımız dönem “Bilgi toplumu”, “Kapitalist ötesi toplum”, “Bilgi çağı” gibi terimlerle tanımlanıyor.
Aslında bilgi çağının bile günleri sayılı. Şu an ortasında olduğumuz bilgi ekonomisinin kaç yıl süreceğini bilmiyoruz, ama yenisinin gelmesi çok yakın, onu biliyoruz.
“İçinde yaşadığımız yeniçağda, zenginlik bilginin ürünüdür. Bilgi, ekonominin başlıca ham maddesi haline geldi. Günümüzde bilgi yaratmak için gerek duyulan sermaye varlıkları arazi. Bedensel emek, fabrikalar değil. Bunların yerini bilgi aldı.” Diyen Thomas A.STEWART’IN görüşlerini çok önemsiyorum.
Çok açık bir şekilde gözlemediğimiz gibi, gelişmiş ülkelere bilim ve tekniği kısa sürede kara dönüştürmenin yolunu bulmuşlar. Üniversiteleri, arge kuruluşları gece gündüz demeden bilgi, patent üretiyorlar.
Biz bu noktadan epey uzağız. Alacağımız çok mesafe var. Kurulacak üniversitelerin “Nitelik ve kalite düzeyine dikkat edersek” bilgiden servete gidecek kestirme yolu daha kolay buluruz. Ama bunu için öncelikle bilgiye servet yatırmak lazım.
Sözü tekrar ikinci üniversitemize getirecek olursak…
Mühim bir dönemeç dönülmüştür. YÖK’ÜN Milli Eğitim Bakanlığına olumlu görüş bildirmesi sağlanarak önemli bir adım atılmıştır…
Bundan sonraki süreç daha da önemli... Milli Eğitim Bakanlığının da olumlu görüş bildirmesini, konunun Hükümet Tasarısı olarak meclise sevkini sağlamak lazım. Bunun için tüm şehrin siyasi heyetin arkasında durması gerekiyor.
İkinci Üniversite yasasının çıkması, siyasi heyete büyük ve haklı prejtij kazandıracaktır. O nedenle her kademedeki siyasetçilerin bu işe daha fazla yoğunlaşmaları lazım.
Bakın aradan elli sene geçti. Atatürk Üniversitenin banileri hala alkışla, minnetle, takdirle, rahmetle anılıyor. Profesör. Dr. Rıfkı Salim BURÇAK’I, kim unutabilir. Onu hatırlayanlar elbette, o günlerde hallettiği gündelik siyasi işlerle hatırlamıyorlar, bu muazzam eserle hatırlıyorlar.
İkinci üniversiteye emeği geçenler de adlarını Erzurum’un hizmet tarihine yazdıracaklar. Marifetleri elli sene, yüz sene sonra bile konuşulacak. Bu büyük şeref, bakanımıza da, altı milletvekilimize de, başbakanımız da, tüm yerel siyasi heyete de yeter, hatta artar bile… Başka hiçbir şey yapmasalar bile…
Öyleyse gündelik işlerle elbette uğraşsınlar ama bu işe daha fazla yoğunlaşsınlar. Bakın şair onlara ne diyor “ Ne diye günlük siyasetle meşguliyettesin / sen de üniversiteler kuracak çaptasın!”
Unutmayalım, ikinci üniversite daha önce de YÖK’TEN, Milli eğitimden geçmiş, siyasi ağırlık eksikliğinden genel kurulda kadük olmuştu.
Ama bu sefer inşallah öyle olmayacak. Çünkü siyasi heyet galiba işe iyi asılıyor!
|