BÜYÜK SONUÇLAR İÇİN KÜÇÜK KÜÇÜK ATILIMLAR
Pentagon planlamacıları şöyle der: “Kaynaksız vizyon, halüsinasyondur.” Bendeniz de “Şehri eğitim, sağlık, turizm merkezi haline getireceğiz… İlimizin bölgenin parlayan yıldızı olması yakındır.” Şeklinde açıklamalar okuduğumda hemen gazeteyi katlar koltuğa koyarım. Böyle sözleri işittiğim televizyon kanalını hemen değiştirir, dinlediğim radyo ise, düğmesini kapatıveririm.
Ama aynı sözleri söyleyen siyasetçi, vali, belediye başkanı şöyle diyorsa eğer, hemen dikkat kesilirim, söylediğini can kulağı ile dinlerim: “Şehri eğitim, sağlık, turizm merkezi haline getireceğiz… Bunun için gerekli kaynağı temin ettik, ödenekleri ayarladık. Yapılacak işlerin metodu şudur, sistemi şöyledir. Takvimi böyledir! “
Kalkınma çabalarını “Sistem meselesi” olarak görmeyip, gelişme umudunu “insan kaynaklarının kişisel becerisine” bağlayarak mesafe almak zordur. Herkesin üzerine düşeni yaptığı, kolektif aklın ortaya çıkaracağı esaslar çerçevesinde bir kalkınma zemini yaratmaktır önemli olan; yoksa siyasi ya da bürokratik kurtarıcılara umut bağlamak çıkar yol değildir.
Erzurum ölçeğindeki şehirlerin kalkınma çabalarında yerel inisiyatifin rolü elbette mühiemdir. Ancak yeterli değildir. Yerel kalkınmanın yerel imkânlarla kotarılabilecek bir iş olmadığını gördük. Kesinlikle dışsal kaynağa ihtiyaç var ve bu kaynağın yüksek siyasi iradenin tasarrufu çerçevesinde kamu eliyle temini gerekir. Aksi halde “Kaynaksız vizyon” illetine düşer, “Halüsinasyonlar” görerek vaktimizi boşa harcar dururuz.
“Yüksek siyasi iradenin tasarrufu çerçevesinde kamu eliyle temin edilecek “ kaynağa ilaveten, şehrin kendi dinamiklerini harekete geçirmesi de gerekir şüphesiz. Yani kaynak temini konusunda şehrin yönetici eliti iki koldan akın yapmak zorunda!
Bu noktada “ HEMŞERİ SERMAYE” büyük bir önem ve öncelik taşıyor. Biliyorsunuz Erzurum, diğer birçok il gibi yılardır beyin ve nitelikli insan göçü veriyor. Sermaye göçü ile zaten sınırlı olan sermaye birikimi hızlı bir şekilde şehir dışına transfer oluyor. Halk içinde " Erzurum'da kazanıp İstanbul'da harcamak " şeklinde ifade bulan bu gelişmenin önüne geçmek mümkün değil.
Şehir dışında uygun gelişme imkânı bulan hemşeri sermayenin göçü bir iktisadi zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Eğer göç göç olup yola düzülen hemşeri beyinler, hemşeri insan gücü ve hemşeri sermaye bir daha dönüp arkasına bakmıyorsa, kötü olan budur. Yoksa gidenlerin yürekleri topraklarında, beyinleri şehirlerinde, gönülleri yurtlarında ise ne ala! Böyle bir tablo sorun değil, aksine iyi kullanılabilirse büyük fırsattır.
Düşünebiliyor musunuz, sürekli olarak fiziki ve beşeri sermaye göçü veren Erzurum'dan büyük merkezlere akan sermaye daha da büyüyüp palazlandıktan sonra yatırım olarak şehrine dönüyor. Finansman zorluğu içindeki yerel girişimciler ve üretime yönelik faaliyette bulunan işletmelere gerekli olan kaynakların bu yolla temini pek ala mümkündür.
Erzurum'da sıfırdan yatırım yapmak ya da mevcut işletmelerini büyütmek isteyen birikimli, çok sayıda becerikli girişimcilerimizin bulunduğunu biliyoruz. Girişimci dadaşların belini büküp iflahını söken en önemli problem söylediğimiz gibi sermaye birikimlerinin yeterli olmayışı. Hâlbuki şehir dışına göçüp orada dal budak salan hemşeri sermaye potansiyeli, birkaç Erzurum'u yeniden inşa edecek düzeydedir.
Bütün mesele, şehrimizi hemşeri sermayenin dönüşüne hazır hale getirmek. Dün göçmüş olan, bu gün de göç hazırlığındaki girişimcileri ve sermayeye " Aman gitme, dur! " diyebilir miyiz?
Bu gün Allah'a şükür, şehrimizin fiziksel altyapısı, demiryolu, havayolu, karayolu ulaşım imkânları, iletişim olanakları; insan altyapısı hemşeri sermayesini yüzünün akıyla ağırlamaya müsait hale gelmiş bulunuyor.
Köklü bir Üniversitemizin bulunuşu büyük avantaj, insan kaynakları ve entelektüel altyapı olarak ta fevkalade yeterliyiz.
Yaşayanlara huzur, güven, umut veren ve medeni ihtiyaçlarını karşılayabildikleri bir şehir inşa etmek için eksik olan ne peki?
Vizyon mu? İnsan kaynakları mı? Kaynak mı? Sistem mi?
Dedik ya, vizyonunuz olsa ne çıkar, kaynağınız yoksa. İnsan kaynaklarınızın namı cihanı tutsa ne çıkar, sisteminiz yoksa.
Şu gerçeği hiç unutmamalıyız: Sisteminiz yoksa çözümünüz de yok demektir!
Bu mevzuu değişik ifadelerle geçmişte de yazmıştım. Tekrar etmemin nedeni şu:
Şehrin üst yönetiminde değişiklikler oldu. Yerel yönetime yeni bir soluk ve dinamizm getireceğini umduğum Sayın Vali göreve başladı.
Sayın Valinin gündeminin ilk sırasında her halde “Şehrin kalkınma vizyonu” yer alacak. Bu bakımdan zaten kendilerince malum olan kaynak meselesine işaret etmek istedim. İkinci mesele, sistem meselesidir, şöyle bir dokunayım dedim.
İl genel Meclisindeki değişikliğin sadece başkan ve grup başkan vekilinden ibaret kalmamasını diliyorum. Bu değişikliklerin yeni bir hizmet anlayışına, yeni bir atılım duygusuna, yeni bir kalkınma dinamizmine zemin hazırlamasını bekliyoruz. Bu önemli kurum bundan böyle skandallarla değil, hizmet destanlarıyla gündeme gelmelidir.
Atanmışı ve seçilmişiyle şehrin yönetici elitinin üzerinde yoğunlaşması gereken iki önemli noktaya tekrar ederek bitirelim yazımızı:
Bir, 2011 için kamunun doğrudan temin ettiği kaynaklar sayesinde bugün şehirde bir yatırım canlılığı gözleniyor. Sayın Başbakan dâhil, şehre gelen her yetkili bu tesislerin inşaatlarına gidip, övgü dolu sözler söylüyorlar. Demek ki, yazının başında işaret ettiğimiz gibi Erzurum ölçeğinde şehirlerin imar ve kalkınma işlerinde doğrudan kamu kaynağı hala hayati önem taşıyor. Benzer taze kaynakların şehre akıtılması konusunda yöneticilere büyük görev düşüyor.
İki, Hemşehri sermayenin yeni yatırımlara yönelmesi konusu yeni Valimizin ele alması gereken ilk mesele olmalıdır! Bu konuda yerel bürokrasinin alarma geçirilerek gerekli alt yapının hazırlanması ve kurulacak komitelerin Vali ve Belediye Başkanı önderliğinde büyük şehirlere giderek hemşehri sermayedarlarla temasa geçmesi gerekiyor!
Şehrin kalkınma seferberliği uzun soluklu iştir. Sabahtan akşama olmaz. Büyük sonuçlar elde etmek istiyorsak, işe küçük küçük atılımlarla başlamalıyız!
|