Vahdet Nafiz Aksu

ANA SAYFABUGÜNKÜ ERZURUMYEREL YAZILAR MAKALE / FIKRA / ÖYKÜ ERZURUM YAZILARI KİTABITÜM ŞİİRLERİM PDF

serbest  şiirlerimheceyle şiirlerim heceyle rübailer sesli şiirlerim resimli şiirlerimşiir sunuları

 

Vahdet Nafiz Aksu

E-KANAL CANLI YAYIN

TRT'DEKİ SÖYLEŞİLERİM

USTALARDAN SESLİ ŞİİRLER

ŞİİR VİDEOLARI -VNA

HER ŞEYİN BAŞLADIĞI ŞEHİR

ÖNERİLER/ETKİNLİKLER

STRATEJİK HEDEFLER

BELGELERLE ERMENİ ZULMÜ

NET KÜTÜPHANE

100 TEMEL ESER

TARİH/ KÜLTÜR SOHBETLERİ

OSMANLI TARİHİ

SARI GELİN KİMİN TÜRKÜSÜ

ERZURUM  FIKRALARI

ÖZGEÇMİŞİM

FOTOBEN

KİTAPLARIM



SÖZÜN SERHADDİ DUA




stratejik araştırma kurumları

araştırmacılar için kaynaklar

Türk dünyası araştırmaları

filozofların fikir dünyası

mevlana ney ve sema

Türk edebiyatı kolleksiyonu

edebiyat söyleşileri

düşünce dergi ve siteleri

e-kitap bankası

altı çizili satırlar

kuran ufku

öğrenciler için kaynaklar

ekovart tv-sanat haberleri

Türk islâm sanatları

kültür ve turizm bakanlığı

kent kent yeryüzü

yapı kredi kültür-sanat

gazetelerin birinci sayfaları

yerel medya

gazetelerin internet sayfaları

bebek ve anne com

gerekli tüm linkler



 
SIK DİNLEDİKLERİM

 




kelâm-ı kibar


 

 

  İletişim Formu


 

bu sayaçtan önceki ziyaretçi:
165900

 

 

Google Site

 

 

 
 
HAYVANCILIK DÜŞTÜĞÜ YERDEN, ERZURUM’DAN AYAĞA KALKABİLİR…

Değerli veteriner hekim Ahmet ERCAN, internet siteme yolladığı mesajda şunları yazmış:

“Erzurum’da kalkınma Hayvancılıkla başlamalıdır. (…) Ben veteriner hekimim. Erzurum’un hayvancılıkta gelişebilmesi için Konya Ereğli modeline ihtiyaç var. Ben Ereğli’yi gezdim. Erzurum ovasının şehir cereyanı ile(220) kaplanması lazım, vs. Erzurum’dan bir heyetle (Ticaret odası, ticaret borsası, Belediye başkanı, Ziraat, veteriner, İktisat fakültelerinden uzmanlar ve üniversiteden bu işe gönül vermiş insanlar ve STK’lardan müteşekkil bir heyet Ereğli’ de incelemelerde bulunmalıdır. Hayvancılıkta Ereğli nasıl atılım yaptı bu yerinde görülmelidir, incelenmelidir. “

Sayın Ercan’ın işaret ettiği “Ereğli modelinin” aslı esası nedir? Bilmiyorum, ama araştırmaya, incelemeye değer buluyorum. Önerildiği gibi, uzmanlardan heyet oluşturalım, gidip incelesinler. Bakalım ne gibi çalışmalar yapılmış, nasıl projeler geliştirilmiş? Sağlanan atılımda özel sektörün payı nedir, kamunun doğrudan katkısı ne ölçüdedir?

Sayın ERCAN’IN önerisi üzerinde düşünürken, konuya ilişkin önceki yazılarımı gözden geçirdim. Notlarımı inceledim. Arşivimde bir başka değerli Veteriner hekimin, İzmir’den Sayın Adnan SERPEN’İN makalesine rastladım. O makaleden de istifade ederek, konu üzerinde tekrar bir fikir rüzgârı estirelim, diyorum.

Daha önce de dile getirmiştim. Gelişmekte olan illerin sırf kendi dinamikleriyle kalkınma mucizeleri yaratmaları mümkün değil. Elbette yerel yönetimlere planlama, önceliklerin tespiti, yatırımcının kente ısındırılması, yerel üreticiler arsındaki işbirliğinin sağlanması gibi temel konularda önemli görevler düşüyor.

Ancak, “Yerel kalkınma” büyük ölçüde “Genel siyasi iradeye bağlı” bir keyfiyettir. Yüksek siyasetin takdir ve işareti olmadan kalkınma hamlelerine imza atmanın imkânı yoktur. Kent, kendi imkânlarıyla ancak rutin büyüme sağlar, doğal gelişimini tamamlar. Ulusal ve bölgesel iddiaları olan lider iller sınıfına giremez. Şehre kalkınma sıçramaları yaptıracak modelin esası şudur. Şehrin ekonomik genetiğine uygun İsabetli büyük bir proje belirlenecek, o projeyi Hükümetin sahiplenmesi sağlanacak.

Şu anda şehrin tüm enerjisiyle yüklenmesi gereken öncelikli büyük proje “Hayvancılık ve bağlı sanayinin geliştirilmesidir”. Erzurum’un hayvancılık ve hayvancılığa bağlı sanayide lokomotif merkez olma iddiası, Hükümetin hayvancılık politikalarıyla doğrudan ilişkilidir.

Şimdi size “Genel olarak doğunun, özellikle de Erzurum’un kalkınmasını istiyorsanız, uygun sübvansiyon uygulamalarını hemen başlatmak en doğru politikadır” diyeceğim. Biliyorum, hemen itiraz edeceksiniz ve: “Ama uygulanan ekonomik politika sübvansiyonu kökünden reddediyor!” diye cevap vereceksiniz.

Haklısınız. Yıllardır “Sübvansiyonun” tüm ekonomik felaketlerin anası olduğu söylendi. Yanlış uygulamalar düzeltileceğine, bazı sektörlere can suyu olabilecek bu uygulamadan vazgeçildi. Özellikle tarım ve hayvancılık alanında üreticiyi ayakta tutacak uygun sübvansiyon uygulamaları terk edilerek; üretim fikrini felç eden, bedavadan tüketimi kamçılayan “Doğrudan destek” komedisi benimsendi.

“14 Mart 2000 tarihinde yürürlüğe giren bu yasa, sübvansiyonların kaldırılması karşısında oluşabilecek toplumsal tepkiyi etkisiz hale getirmeyi amaçlıyordu.” Bir yıl içinde kaldırılması gereken uygulama uzun süre devam etti… Bizde çitçiyi kurtarma şeklinde takdim edilen bu uygulama, ABD ve Avrupa’da “ Üretimi sınırlama politikasının” bir parçasıdır... Ülkemizde bu uygulama ne yazık ki yeşil kart uygulamasının “Nakdi harçlık” versiyonuna dönüşmüş, “Üretme, diretme, ses etme” bahşişi gibi kullanılmıştır.

Bize ısrarla üretmemeye yönelik tarımsal politikalar dayatan ABD’DE ve AB’DE özellikle tarım ve hayvancılık ciddi şekilde sübvanse ediliyor, biliyor musunuz? AB bütçesinin yüzde 40’ı sübvansiyonlara gidiyor... AB ülkelerinde sübvansiyon oranları yüzde 39 iken, ABD’de yüzde 38, İsviçre ve Kuzey Avrupa ülkelerinde yüzde 50’nin üzerinde uygulanmıştır, yıllarca…

A.B.D’ de yılda inek başına 1.400- $ yani günde inek başına 3. 83 $ sübvansiyon yapıldığı açıklandı. A.B.D, Kanada ve AB gibi ülkelerde hayvan yetiştiricisine inek başına sağlanan günlük destek-sübvansiyon 1990 yılında 3. 83 $ iken, 2003 yılında 7,5 $ ‘ a yükseltildi. Yıllık ise 1400-$’ dan 2737. 5-$’ a çıkarıldı.

”ABD ve AB, Türkiye gibi bağımlı ülkelerin pazarlarını tamamen çökertemeye dönük serbest ticaret antlaşmalarını dayatırken, sübvansiyonların bizim gibi ülkelerde yüzde 5’lere düşürülmesini hatta tamamen kaldırılmasını istediler ve istediklerini de yaptırdılar.”

Erzurum’un kalkınma davasında temel sektör hayvancılıktır, bu hususu hemen herkes her fırsatta dile getiriyor... Kalkınmada ekonomik genetik önemli bir faktördür. Halk asırlarca hangi işle uğraşmışsa o işi geliştirme projelerini, çağdaş şartlara dönüştürme çabalarını daha kolay kavrar. Hem mademki o iş kolu yıllardır kitlelere geçim kapısı olmuş, öyleyse bölge şartları o işe elverişlidir. Madem öyle, şehrin kalkınma davasının mimarları bu ana sektörde yoğunlaşmalıdır.

Hayvancılığın şehir ekonomisinde devrim niteliğinde bir dönüşümü sağlayabilmesi için “Erzurum’da gıda üretiminin sanayileşmesi” gerekiyor. Ne yazık ki Erzurum’un gündemine “Hayvancılığa bağlı Kırsal Sanayi” konusu hiç girmedi. Şehrin sanayileşmesinden, küçük sanayiden falan bahsettik. Ama bunu kırsala yayacak, hayvancılıkla ilişkilendirecek bir büyük hedef olarak görmedik. Kifayetsiz organize sanayi sitelerinin yapılandırılmasında bile, esas yöresel sanayileşme imkânı göz ardı edildi. Hayvancılığa bağlı kırsal kaynaklı projelere yüz verilmedi.

Hâlbuki şehrin kalkınma dinamiklerini araştırırken şu gerçeğin altını çizeceğiz. Erzurum’un kırsalındaki yoğun göç had safhaya ulaştı. Köyler boşalıyor. Hayvancılığa yem bitkileri ile dayanak olacak hazine değerindeki kırsal araziler ekilme-biçilme vasfını yitiriyor. Hayvancılığa dayalı kırsal sanayinin alt yapısı kayboluyor. Gıda üretiminin sanayileşmesi şartları ortadan kalkıyor.

Hayvancılık gelişmeden gıda üretimi mümkün değil… Yeterli gıda üretimi olmadan gıda üretiminin sanayileşmesi, hayvancılığa dayalı kırsal sanayinin geliştirilmesi boş hayal değil mi?

Yem bitkileri üretimi seferberliğini gerçekleştiremezsek eğer, hayvancılığın gelişme ihtimali sekteye uğruyor, bağlı sanayi imkânı ortadan kalkıveriyor. Hayvancılığı son derece gelişmiş bulunan AB ve A.B.D gibi ülkelerde ekilebilir arazilerin % 60’ının yem bitkileri tarımına ayrıldığını görüyoruz.

Türkiye’de bu oran bundan 7-8 yıl öncesine kadar % 0,4-0,5 idi. Geçen 7-8 yıl zarfında Tarım Bakanlığının çok isabetli politikaları devreye girdi. Yem bitkilerine uygulanan sübvansiyonlar sonucunda bu rakam % 6’ lık seviyeye gelebildi. Sübvansiyon uygulamaları daha da artırılmalı ve Erzurum yem bitkileri bakımından iddialı hale getirilmelidir.

Değişik vesilelerle gündeme getirdiğimiz “Erzurum’da gıda üretiminin sanayileşmesi projesi”, aslında tümüyle ERZURUM hayvancılığını ayağa kaldıracak sağlamlıkta bir projedir.

Erzurum eski usul hayvancılık kenti. Yukarıda dile getirdiğimiz ortamı hazırlamaz, üreticiyi kendi haline bırakırsak öylece kalır. Kişisel üretici olmaktan, küçük işletme sürecine geçemez. Küçük işletme olamadan da, ne kooperatifleşme, ne de birleşme suretiyle büyük işletme olunabilir.

Özellikle Erzurum hayvancılığının böyle bir sorunu var. AB’DE 13 milyon civarında tarım işletmesi var. Türkiye’de bu rakam 3 milyon civarında, bunların da ancak 175 bin tanesi AB standartlarında. Erzurum’da bana küçük ölçekli tarım işletmeleri gösterin desem, sanırım işletme diyebileceğimiz yapılanma bulamayız!

İşe buradan, yani sübvansiyon sistemini de devreye sokarak küçük tarım ve hayvancılık işletmeleri kurmakla başlayacağız. Bu çok önemli ve hayati bir adım olacak. İşte bu hayati projenin adına ““Hayvancılık ve bağlı sanayinin geliştirilmesi” adını vereceğiz. Hayvancılığa bağlı kırsal sanayiyi devreye sokacağız. Gıda üretimini üst düzeye çıkarıp, bağlı sanayiyi tesis edeceğiz. İnşallah tez zamanda hizmete girecek olan TEKNOKENTİMİZDE bu konuya özel ağırlık vereceğiz. Ziraat, işletme ve iktisat bölümlerinin gerçekten üstün bilimsel birikimlerini üreticiyle buluşturacağız.

Hayvancılığın çöküş sürecini sadece “Cağ kebapçıların koyun bulamamasına” indirgemeyeceğiz. Çağdaş bir bakışla Türkiye hayvancılığının yeniden inşaya ihtiyacı var ve bu büyük projenin başlatılacağı PİLOT il Erzurum olmalı. ( Arkası yarın!)