DOKSANINCI YIL KUTLAMALARI VE CUMHURBAŞKANIMIZIN TEŞRİFLERİ…
Sayın Abdullah GÜL’ÜN, Erzurum Kongresinin 90. yılı kutlamalarına katılacak oluşunu birçok bakımdan önemli buluyorum.
Kongre yıldönümleri bugüne kadar yerel çapta kutlandı. Hem şekli bakımdan hem de içerik olarak kalıplaşmış programlar yıllarca bıkmadan usanmadan tekrarlandı. Tüm Millettin coşkuyla kutlaması gereken bu tarihi günü yerellikten kurtaracak “Devlet iradesinin” doksan sene içinde oluşmaması düşündürücü bir eksikliktir.
Hâlbuki Erzurum Kongresi, bu şehirde planlanıp icra edilmiş olsa da milli bir kongredir. Muhteşem sonuçları itibarıyla tüm ulusu ilgilendirir. Öyleyse kutlamalar da ulusal çapta olmalıdır.
Devletin “Kurucu kadrosu”, devlet inşasıyla alakalı ilk iş ve eylemini kongre çatısı altında icra etmiştir. Milli mücadeleye “Sivil hareket” hüviyeti kazandıran ve hatta hareketin “Meşruiyet meselesini” halleden ilk milli zemin Erzurum Kongredir. Cumhurun iradesinin “Mücadele” şeklinde tecelli ettiği kurtuluş mabedi burasıdır. Öyleyse Cumhuriyet “Kutlama meselesiyle” daha yakından ve “İşin ruhuna uygun şekilde” ilgilenmek göreviyle karşı karşıyadır.
Hal böyleyken bugüne kadar kongre yıldönümlerinin yerel imkânlarla daha doğrusu imkânsızlıklarla kutlanmaya çalışılması önemli bir eksiklikti.
Sayın Cumhurbaşkanı, teşrifleriyle bu eksikliği “Bu yıl için” ortadan kaldırmış oldular. Bu yüksek alakanın artık gelenekselleşmesini diliyoruz.
· Artık bundan böyle Cumhurbaşkanlarının katılımı geleneksel hale gelmelidir.
· Türkiye Cumhuriyeti, hayat bulduğu ilk mümbit topraktan vefasını esirgemediğini her yıl görkemli törenler düzenleyerek göstermelidir.
· Hatta bundan sonraki senelerde TBMM Başkanları da kutlamalarda Cumhurbaşkanına refakat etmelidir. Çünkü Erzurum Kongresi, sadece Devlet inşası için ilk harcın atıldığı yer değildir. Kongre Başkanlığı, Mustafa Kemal’in seçimle iş başına geldiği ilk görevdir. Ve de ilk meclis, palandöken havasıyla soluklandığı için o kadar demokrat ve milli olabilmiştir. Meclis Başkanı, her yıl kutlamalara katılarak meclisin şükran hissini Erzurumluya gösterebilir.
· Sürekli okuyucularım hatırlarlar. Her fırsatta “23 Temmuz Ekonomi Kongresi“ önerimi tekrarlıyorum. Kutlama şenliklerine ekonomik bir etkinlik veçhesi katacak olan bu önerinin de gelecek kutlama programlarına dâhil edilmesinde yarar görürüz.
· Bundan sonraki kutlamaların tam bir milli egemenlik ruhu ve demokrasi şöleni anlayışı içinde büyük katılımlarla gerçekleşeceğinin müjdesini bizzat Sayın Cumhurbaşkanından bekliyoruz…
***
Sayın Cumhurbaşkanının teşrifleri bizatihi önemli bir olaydır. Haklı bir gurur vesilesidir. Kendisine müteşekkiriz.
Tabi ki Devlet Adamlarımızın her ziyareti, sorunların dile getirilmesine de zemin hazırlar, fırsat verir. Şehir yöneticileri bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmelidir.
Ancak, büyük ve köklü meseleler “Yüksek yöneticilerin inayeti ve anlık ilgisiyle” çözümlenemez. İlgi anlamında “Odak” hale gelen şehirler, kalkınma ve yatırım odağı olurlar. Bu bakımdan, sadece ülkeyi yönetenlerin, yüksek makamlarda olanların, siyasi önderlerin becerisi sayesinde bir şehrin kalkınacağını zannetmek "telafisi mümkün olmayan derin yanılgı" halidir.
Öncelikle halk olarak biz "Yeterli talep eşiğini" oluşturma becerisini göstermeliyiz... İyi kötü demokrasiyle idare edilen ülkelerde "Güçlü seçmen taleplerinin" önünde durabilecek güç yoktur.
Seçmen taleplerinin etkili olabilmesi ise, seçmenin gücüne bağlıdır. Seçmen, tek başına güç değildir ve seçmenin/halkın breysel talebi yönetim kademelerinde "İkna edici etkiyi" gösteremez. Öyleyse asıl mesele halk gücünü "Kolektif hemşehri enerjisine" dönüştürme becerisidir. Bunu sağlayacak olan da toplumun teşkilatlanma kabiliyetidir. Sanırım Erzurum'un o malum ve meşhur sıkıntısı bu noktada kendini gösteriyor.
· Yerel parti yapılanmaları, yerel yatırımcı teşkilatlar, sivil toplum örgütleri… Soran, sorgulayan, talep eden, halk bilincine uygun hareket ettiklerinde…
· Talepkâr halk enerjisini yukarılara yeterince taşımaya başladıklarında…
· Sivil toplum kuruluşlarımız teşkilatlanma ve yapılanma konusunda gerçekten güçlü hale geldiklerinde... Meslek teşekkülleri arkalarına ciddi sektör ve halk desteği aldıklarında…
· Resmi ve siyasi makamlar, “Başbakana erişme derneği”, “Cumhurbaşkanına ulaşma cemiyeti” kabilinden örgütlenen tabela kuruluşlarla değil de… Gerçekten güçlü/altı dolu örgütlerle muhatap edildiklerinde… İşimiz daha da kolaylaşacaktır. Böylece yapılan işler “Törensel/sanal müsamere” olmaktan çıkacak, hak arama/sonuç alma eylemine dönüşecektir.
Peki, bu çerçevede Sayın Cumhurbaşkanı’na bu ziyaretlerinde hangi acil meseleleri arz etmek uygun olur?
Sayın Mehmet ŞENER, dünkü yazısında konuyu etraflıca ve vukufiyetle kaleme almış. Düşüncelerini paylaşıyorum, yazdıklarının tahakkukunu temenni ediyorum.
|