YENİ TEŞVİK SİSTEMİ ERZURUM’U KURTARIR MI?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan yeni tevsik ve istihdam paketi, bugüne kadar hazırlanmış en kapsamlı teşvik düzenlemesi olarak dikkat çekiyor.
Birçok olumlu yönü bulunan teşvik sisteminin bence en mühim yanı “Bölgesel gelişmişlik farklılıklarını azaltmayı hedefleyici ” bir iddia taşımasıdır… Çünkü Türkiye’nin bugüne kadar tam anlamıyla halledemediği temel sorunlardan birisi buydu ve bu köklü sorunun artık daha fazla ertelenmeye tahammülü kalmamıştı.
Memleketin bazı yöreleri gelişmiş ülkelerinin standartlarını yakalamışken, bazı illerin en geri ülkeleri andırması hiçbir gerekçeyle haklı gösterilemez ve bu temel mesele çözülmeden huzurdan, esenlikten, adaletten söz edilemez.
Cumhuriyeti kuran kadrolar da bu derin meselenin farkındaydılar. Daha o yıllarda Doğu Anadolu Bölgesi, ülke ortalamasının altında bir ekonomik gelişmişlik düzeyinde idi. Erzurum da öyle… Mustafa Kemal Paşa, kongre yıllarında halkın ne derece fakrı zaruret içinde kıvrandığını görmüş, cüzi kongre masraflarının temininde bile büyük zorluklarla karşı karşıya kalındığını müşahede etmişti.
Tüm ülke yaralıydı, kandan baruttan çıkmıştı. Cihan harbinin harabeye çevirdiği illerin başında serhat şehirlerimiz geliyordu. Özellikle Erzurum, Rus işgali ve Ermeni mezalimi nedeniyle harabeye dönmüş, en küçük imar hizmetinden bile mahrum kalmıştı.
Bu olumsuzluklara bir de çetin coğrafi koşulları ekleyin, kara ve demir yolu yoksunluğunu ilave edin… Manzarayı gözünüzde canlandırın… Peki, bu üzücü tabloya Cumhuriyet Hükümetleri hepten kayıtsız mı kalmışlardır? Şüphesiz ki hayır! Daha Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Doğu Anadolu’da Devletin bir imar hareketi başlattığını görüyoruz…
Erzurum da belli oranda bazı imar çalışmalarından payını aldı. Elbette bu mütevazı çabaları topyekûn bir şehir kalkınma seferberliği olarak niteleyemiyoruz. Mesela 1936 Yılında şehre bir kız sanat okulu açılması bile, o yılların koşullarında “Önemli” bulunmuştu.
1938 Yılında ilçeler dâhil 30 ilkokul, sinema, şehir elektriği gibi imar hareketlerine 900.000 TL’LIK harcama yapılmış, bu miktar zamanın bütçe imkânlarına göre “Mühim bir iş olarak” görülmüştür ki, gerçekten mühim iştir.
Maliye Bakanı, 1940 bütçesi ile ilgili konuşmasında, bütçeye “fevkalade tahsisat” olarak 110 milyon konulduğunu söylüyor. Bu paranın 73 milyonu savunma harcamalarına, 20 milyonu biraz aşkın miktarı demiryolu inşaatına, 5,5 milyonu da “Sivas-Erzurum hattına” tahsis ediliyor.
“Doğu Anadolu’ya Üniversite açılması” DP Programında yer almıştı ve Celal Bayar bu konuda şöyle demişti: “ Doğu Üniversitesi doğu kalkınması için bir cüz ve vasıtalardan biri değil, esas temeldir.” Nihayetinde Merhum Prof. Dr. Rıfkı Salim Burçak ve diğer siyasi heyetin çabalarıyla Doğu İçin tasarlanan üniversite şehrimize kurulmuş oldu.
1938’de Doğu Anadolu’ya şeker fabrikaları kurulmasına dair düşünceler dile getiriliyor. Dönemin Başbakanı şöyle diyor : “...rantabl olmasa dahi mühim bir zarara sokmayacak neticeye götürürse, şarkın müsait olan mıntıkalarında şeker fabrikaları kurmak karar ve azmindeyiz.”
Celal Bayar’ın bu beyanatını önemsiyorum. “ Rantbal olmasa dahi…” gerekli yatırımların gerekli yerlere yapılması, adil devlet olmanın bir gereğidir. Çok sık dile getirdiğimiz gibi “Yerel kalkınma nihayetinde bir genel politika işidir… Yani Hükümet işidir.”
Nihayetinde, fazla verimlilik hesabı yapılmadan, Erzurum’a şeker ve çimento fabrikaları kuruldu zaman içinde. Kuzgun, Çat ve Demirdöven Barajları, Sulama kanalları da doğrudan kamu yatırımı olarak şehre kazandırılan eserlerdir. Şehrin küresel umutlar bağladığı 2011 projesinin kaynağının, bizzat Başbakanın desteği sayesinde temin edildiğini hatırlayalım.
Yukarıdaki ekonomi tarihi turuna iki nedenle çıktık. Bir, Erzurum’a kazandırılan büyük eserlere bakınca şu gerçeği görmekteyiz. Bu şehre ne yapılmışsa “ Doğrudan Devlet eliyle” yapılmıştır. İki, “Cumhuriyet tarihi boyunca bu memlekete hiçbir şey yapılmamıştır…” iddiası tam olarak tutarlı değildir. Çok şey yapılmıştır, ama yapılanlar yeterli olmamıştır. Şehrin geri kalmışlığının, coğrafi, tarihi ve mali nedenleri vardır.
Hemsehri sermayeyi davet edip durmaktan dilimizde tüy bitti. Yerel yöneticileri hemşehri girişimcileri davet edin, yatırım için ikna edin dedik hep. Ama bu işler çağrıyla, dilekle, temenniyle olmuyor… Çünkü sermaye nazlıdır. Ekonomi kendi kurallarını işletir, hatır gönül, torpil iltimas tanımaz. Eğer tanzim edici bir otorite, iradesini muhkem şekilde koymazsa, kendiliğinden ne yatırım gelir, ne yatırımcı.
Bugüne kadar geri kalmış iller için birçok tedbir geliştirildi. Kalkınmada öncelikli iller uygulaması yapıldı. Hatırlayalım. 31.07.1981 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile bu kapsama alınan 1. derecede öncelikli 20 ilin tamamı Doğu Anadolu illeridir, içinde Erzurum da vardır.
Daha sonra kalkınmada öncelikli iller kapsamı genişletildi. Zaman içinde değişik tedbirler de uygulamaya sokuldu… Son olarak bu hükümet döneminde değişik açılımlar yapıldı. Nihayet tüm illeri kapsayan son sistemde karar kılındı. Gerçekten Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı teşvik sistemine imza atıldı. İnşallah amaçlanan hedeflere varılır da, geri kalmış iller bu can sıkıcı yaftadan kurtulur…
Sistemin birçok ilde başarılı olacağını şimdiden kestirebiliyorum. Erzurum bu işten umduğunu bulabilir mi? İşte bu konuda tereddütlerim var. Çünkü bugüne kadarki imkân ve fırsatlardan yeterince istifade ettiğimizi söyleyemiyoruz.
Bunun onlarca nedenini sayabiliriz. Ancak ilk neden kendimizle ilgilidir, şehrin “Talep kabiliyeti” eksiktir, “ İşbirliği ve iş bitirme yeteneği” sınırlıdır, “ Yaratıcı girişimci sınıfın önünü açabilecek bürokratik elastikiyet” vasattır, “ Üst siyasi ve bürokratik elit nezdinde lobi kabiliyeti” yok mesabesindedir.
İyi kullanılması halinde harika sonuçlar alınabilecek yeni teşvik ve istihdam sisteminde de sınıfta kalmak istemiyorsak… Derhal olaya vaziyet etmemiz gerekiyor. Bunun için elbette ilgililer gereğini yapacaklardır, izin verilirse benim de naçizane birkaç önerim olacak;
1- Bugüne kadar yürürlüğe konulan “Kalkınmada öncelik” uygulamaları göstermiştir ki, girişimci yalnız bırakıldığında şevki kırılıyor. Teşvik uygulamaları onun anladığı dilde kendisine anlatılmadığında, avantajlar gösterilmediğinde, mevzuat desteği sağlanmadığında en esaslı sisteme bile mesafeli duruyor.
2- Bu nedenle bugünden tezi yok, yeni uygulama ne getirip ne götürüyor, şehrimizdeki hangi sektöre ne gibi pratik avantajlar sağlıyor, hemen tespit edilmeli. Her meslek odası kendi sektörüne yönelik çalışma yapıp, başvuru aşamasından, diğer merhalelere kadar üyelerini adım adım bilgilendirmeli.
3- Vilayet, Büyükşehir Belediyesi, Üniversite ve ETSO “YENİ TEŞVİK SİSTEMİ İZLEME, UYGULAMA VE TAKİP KOMİSYONU” benzeri bir heyet oluşturmalı. Bu heyet, her türlü bilgi ve belge akışıyla, başvuru ve takip işlemlerini koordine etmeli.
4- Teşvik sisteminden yararlanacak işletmelerin, hem teşvik imkânlarından hem de AB fonlarından eş zamanlı yararlanmalarını sağlayacak eşgüdüm çalışmaları bu komisyon tarafından planlanmalı.
5- İktidar Partisi İl Başkanlığı bu komisyonla irtibat halinde olmalı ve siyasi destek gerektiren konularda devreye girmeli. Bir Sayın Milletvekili, bu işlerin siyasi destek gerektiren aşamalarında devreye girmek üzere koordinatör olarak vazife almalı.
6- Şehirdeki kamu görevlilerinin yetenekleri ve yaklaşımlarıyla, teşvik sisteminin yerel başarası doğrudan orantılıdır. Girişimcilerin teşvik uygulamalarını benimseyip benimsememesinde önemli bir faktör olan bürokratlar arasında, başarısız görülenler derhal tasfiye edilmelidir.
7- Yerel yönetimlerin destek ve çabaları teşvik sisteminin yerel başarısında doğrudan rol oynayacağından, belediye başkanı, belediye meclis üyeleri ve il genel meclisi üyelerinin birer “Teşvik misyoneri” gibi gece gündüz çaba göstermeleri gerekiyor.
8- Teşvik uygulamaları, devletin doğrudan yapacağı işleri ikinci plana itmemelidir. Teşvik sistemi ne kadar kusursuz olursa olsun, teşviki talep edecek girişimci ve kuruluşların belli bir maddi takatinin olması gerekiyor. Eğer bir ilin girişimcisi, sanayicisi, esnafı çok geniş kapsamlı da olsa uygulama ya konan teşvik sisteminden yararlanacak takati kendisinde bulamıyorsa… O şehre hükümetin, mevcut ekonomik politikasını esneterek doğrudan yatırıma yönelmesi farz haline gelir!
__________________________
( Kaynaklar: G ÇABALARI - icisleri.gov.tr/K ARSLAN - iticu.edu.tr/ Doç. Dr. Sait AŞGIN-Türk idare dergisi/DY VE - kosano.org.tr/ www.egm.gov.tr)
|