Vahdet Nafiz Aksu

ANA SAYFABUGÜNKÜ ERZURUMYEREL YAZILAR MAKALE / FIKRA / ÖYKÜ ERZURUM YAZILARI KİTABITÜM ŞİİRLERİM PDF

serbest  şiirlerimheceyle şiirlerim heceyle rübailer sesli şiirlerim resimli şiirlerimşiir sunuları

 

Vahdet Nafiz Aksu

E-KANAL CANLI YAYIN

TRT'DEKİ SÖYLEŞİLERİM

USTALARDAN SESLİ ŞİİRLER

ŞİİR VİDEOLARI -VNA

HER ŞEYİN BAŞLADIĞI ŞEHİR

ÖNERİLER/ETKİNLİKLER

STRATEJİK HEDEFLER

BELGELERLE ERMENİ ZULMÜ

NET KÜTÜPHANE

100 TEMEL ESER

TARİH/ KÜLTÜR SOHBETLERİ

OSMANLI TARİHİ

SARI GELİN KİMİN TÜRKÜSÜ

ERZURUM  FIKRALARI

ÖZGEÇMİŞİM

FOTOBEN

KİTAPLARIM



SÖZÜN SERHADDİ DUA




stratejik araştırma kurumları

araştırmacılar için kaynaklar

Türk dünyası araştırmaları

filozofların fikir dünyası

mevlana ney ve sema

Türk edebiyatı kolleksiyonu

edebiyat söyleşileri

düşünce dergi ve siteleri

e-kitap bankası

altı çizili satırlar

kuran ufku

öğrenciler için kaynaklar

ekovart tv-sanat haberleri

Türk islâm sanatları

kültür ve turizm bakanlığı

kent kent yeryüzü

yapı kredi kültür-sanat

gazetelerin birinci sayfaları

yerel medya

gazetelerin internet sayfaları

bebek ve anne com

gerekli tüm linkler



 
SIK DİNLEDİKLERİM

 




kelâm-ı kibar


 

 

  İletişim Formu


 

bu sayaçtan önceki ziyaretçi:
165900

 

 

Google Site

 

 

 
 
YENİ TIP FAKÜLTESİ VE MÜHENDİSLİKLER NASIL YAPILANDIRILMALI?

Gelişmiş üniversiteler, bilim üretimi ve teknoloji yaratımı konusunda çok üst düzey bir konuma gelmiş bulunuyor. Dolayısıyla yerel bir üniversiteyi o düzeye yaklaştırma ülküsü; ciddi planlama, yeterli kaynak aktarımı ve kararlı icraatı gerektiriyor.

Bugün ekonomik büyüme mucizelerine imza atan dünün geri kalmış ülkelerine bir göz atalım. Ekonomik reform ve dışa açılma çalışmaları konusunda örnek olarak gösterilen Çin acaba bu atılımı nasıl başardı?

Elbette bu mucize birçok politikanın ortak yürütülmesiyle gerçekleşti. Ama çok önemli bir tanesini Çin Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Müdür Yardımcısı Wang Dinghua’dan dinleyelim: “ Çin'in eğitim alanındaki dışa açılma boyutu son 30 yılda durmadan genişledi. 1978 ile 2007 yılları arasındaki dönemde yurt dışında öğrenim gören 1 milyon 212 bin kişinin büyük bir bölümü, öğrenimlerini tamamladıktan sonra Çin'e dönerek ekonomik ve toplumsal gelişmede önemli rol oynamaya başladı. Bunun yanı sıra Çin, 1 milyon 200 binden fazla yabancı öğrenci de kabul etti, 188 ülke ve bölgeyle eğitim işbirliği ve değişimi ilişkileri kurdu.”

Çin Ulusal Bilim ve Teknoloji Program Üçlüsü (2006–2020)‏ arasındaki hedefleri nasıl belirlemiş, biliyor musunuz? "Çin'in hedefi, 2020 yılına kadar, ARGE harcamalarını GSYİH'nın %2'sine çıkarmaktır… Bilim ve teknolojideki ilerlemelerin Çin'in gelişmesine olan katkısı 2020'ye gelindiğinde %60 ya da üzerine çıkmış olacaktır. Bu zaman zarfında, ülkenin yabancı teknolojiye olan bağımlılığı %30 ya da altına inecektir... Ve Çin, yurttaşlarının aldıkları patent sayısı ve akademik makale sayısı açısından, 2020'de, dünyanın ilk beşi içinde yer alacaktır..."

Dışımızda yeni bir dünya oluşuyor. Bilgi çağı ekonomik, sosyal ve toplumsal yeniliklere damgasını vurmaya devam ediyor. Ekonomi, bilgi ekonomisinden dijital ekonomiye doğru evrimleşiyor. “Bilgi emek ve sermayenin pabucunu dama atarak adeta yegâne üretim faktörü haline geliyor”. (Drucker) … Bilgi ticareti ve bilgi yoğun mal ve hizmetlerin ticareti büyük ölçüde arttığı için günümüzde bilgi bir urun olarak çok daha önemli bir hale gelmiştir. (Smith)

Dışımızda oluşan yeni dünya bunun farkında… Belli başlı ülkeler; bilim üretimi ve teknolojik gelişmeyle ilgili politikaları geleceklerinin teminatı olarak görüyorlar. Gelecek planlamalarını buna göre yapıyorlar ve üniversitelerini geleceğe döşenen yolların kılavuzu yapıyorlar. Bazı ülkelerin resmi metinlerinden kısa alıntılar yaptıktan sonra sözü ülkemize getirelim:

İsveç'in bilimsel vizyonu: Avrupa’nın rekabet gücü en yüksek ve en dinamik bilgi ekonomisi olmak; böylece, bilgi ekonomisini temel alan bütün şirketler için dünyanın en câzip yatırım ülkelerinden biri hâline gelmektir. İsveç, bir dizi öncelikli araştırma alanında, dünyanın önde gelen bilgi kaynağı olacaktır.

Danimarka'nın bilimsel vizyonu: Üniversitelerde, diğer araştırma ve öğretim kurumlarında ortaya konan yeni araştırma sonuçlarını ve bilgileri yeni teknoloji, süreç, ürün ve hizmetlere dönüştürmekte en başarılı ülkelerden biri olacaktır

İngiltere’nin 2004–2014 hedefi: Hükûmetin paylaştığı büyük emel, Birleşik Krallık'ın, sâdece öne çıkan bilimsel ve teknolojik keşifleriyle değil, aynı zamanda, bu bilgiyi yeni ürün ve hizmetlere dönüştürmede bir dünya lideri olarak da, küresel ekonomide kilit konumunda bir bilgi merkezi olmasıdır.

İrlanda'nın bilimsel vizlonu: 2013'te uluslararası arenada araştırmasının mükemmelliğiyle anılan bir ülke olacak; sahip olduğu inovasyon kültürüyle de, ekonomik ve toplumsal gelişme için yeni bilgi üretme ve kullanmada en önde koşacaktır... Daha parlak bir geleceğin güvencesi olarak bilgide, keşiflerde ve yaratıcılıkta kuantum sıçrama... Rüyalarımızı gerçekleştirmek için ileri bilim ve teknolojilerde sıçrama...

Güney Kore Vizyon 2025: Bilim ve Teknoloji Geliştirmeye Yönelik Uzun Vadeli Plân (1999–2025)‏Hedef: “2025 yılına kadar, bilim ve teknolojide dünyanın 7’nci gücü hâline gelmek... (Aykut Göker'in Sağlık Bilimlerinde Süreli Yayıncılık 6. Ulusal Sempozyum sunumu)

Türkiye de, bilgi üretimi ekseninde oluşan bu yenidünyadaki yerini gecikmeden almak zorunda… Bu çetin ama gerekli faaliyetin öncüsü kuşkusuz Üniversitelerimiz ve bilim adamlarımız olacaktır.

Politik karar vericilerin ve bilim dünyamızın bu süreçte sorması ve cevap araması gereken temel sorular şunlardır: Yeni oluşan bilgi ve dijitalizm dünyasında etkin bir rol almak için nasıl bir insan gücü yetiştirmek gerekiyor, bu amaçla izlenecek yüksek öğretim politikası ne olmalı?

Dünyanın yaşadığı ekonomik krizden sonra, ekonomik ve sosyal bakımdan yeniden yapılanacak olan gelişmiş dünya ülkeleri “Beyin ve yetenek göçüne” daha açık hale gelmiş bulunuyor. ABD ve AB, gelecek on yıllarda yetenekli beyinleri kendisine çeken güçlü bir bilimsel manyetik alan oluşturacaklar.

AB üniversitelerinden mezun olan, buralarda doktora yapan öğrencilere şu anda bildiğiniz gibi “Mavi Kart” veriliyor. Bazıları buna “Mavi Diploma” diyorlar. Ben “Kavi mavi diploma” diyorum. Gelecekte belli üniversitelerin diploması mavi olmaktan da çıkacak adeta “Kırmızı pasaport” haline gelecek. Bilgi elitlerini kendilerine çekmek için tüm ülkeler yeni stratejiler peşindeler.

Türkiye ve Türk üniversiteleri bu süreçte iki ana strateji peşinde koşmalıdır: Birincisi, bizim üniversitelerimiz de mezunlarına “Küresel çapta kıymet ifade eden” diplomalar verebilecek düzeye getirilmelidir… İkincisi, yüksek beyinlerimizin gelişmiş ülkelerin bilimsel çekim alanlarına kapılıp, dönmemek üzere göçlerinin önüne geçilmelidir.

Bunun için de, yüksek öğretim stratejilerimizi yeni baştan ve özenle belirlememiz gerekiyor. Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak’ın, bizi umutlandıran “Atatürk Üniversitesi’ni dünya üniversitesi yapacağız” açıklamasını okuyunca bunları düşündüm.

Sayın Rektör’ün bu önemli ve bence tarihi açıklaması artık bizim de yüksek öğretim stratejilerimizi yeni bilimsel gerçeklere dayandırmamız gerektiğinin fark edildiğini gösteriyor. Bu farkındalık önemli bir adımdır. Bundan sonraki adımların, yukarıda kısmen belirttiğimiz yeni eğilimlere uygun olarak atılması gerekiyor.

Yeni açılacak bölümlerin, yeni trendlere uygun şekilde yapılandırılması eskileri dönüştürmekten daha kolay olacaktır.

Bu bakımdan yeni Tıp Fakültemiz ve önerdiğimiz mühendislikler açılırken Tıp Eğitimi ve Mühendislik Eğitim Alanında Uluslararası İşbirliği temel yaklaşım olarak benimsenmelidir… Çin ve Hindistan örneklerinde olduğu gibi gelişmiş model üniversitelere daha çok lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencisi gönderilmesi konusunda YÖK’LE mutabakata varılarak hızlı adımlar atılmalıdır.

Atatürk Üniversitesi, bir yandan bu üniversitelere öğrenci ve öğretim üyesi gönderirken; bir yandan da Ortadoğu, Avrasya ülkeleriyle Türk Cumhuriyetlerinden gelecek öğrenci ve öğretim üyelerinin eğitim aldığı “Köprü üniversite” haline gelmelidir… Erzurum, Doğu ve Batı ilim dünyasının köprüsü olmaya adaydır ve Atatürk Üniversitesinin böyle bir misyon ve vizyonu olmalıdır.

Atatürk Üniversitesi, yani mühendislikler açarken ne gibi yeni modeller deneyebilir? Bu modeller Tıp Fakültemiz için ne kadar uygun olabilir? Kuşkusuz, üniversitemizin dünya çapında değer ifade eden değerli akademisyenleri konu üzerinde titizlikle duracaklar ve en iyi modeli seçeceklerdir.

Bendeniz sadece “Fikir rüzgârı” olması bakımından, başka bölümlerde denenmiş bir modeli bizim yeni tıp ve mühendislikler için önermekle iktifa edeceğim.

Bilkent Üniversitesi ve ODTÜ’nün KÜRESEL İLİŞKİLER Bölümleri için uyguladıkları harika bir model var:

Bilkent-SUNY Uluslararası Ortak Lisans Programı

Bilkent Üniversitesi Küresel ve Uluslararası İlişkiler Programı öğrencileri, eğitimlerinin iki yılını (birinci ve üçüncü sınıflar) Bilkent Üniversitesi'nde, diğer iki yılını (ikinci ve dördüncü sınıflar) ABD'deki New York Eyalet Üniversitesi Sistemi'ne (State University of New York - SUNY) bağlı Binghamton Üniversitesi'nde geçirmektedir. Programı başarıyla tamamlayan öğrenciler, biri Bilkent Üniversitesi'nden ve diğeri SUNY-Binghamton Üniversitesi'nden olmak üzere çift lisans diplomasıyla mezun oluyorlar.

Atatürk Üniversitemizin mühendislik bölümleri ve yeni Tıp Fakültemiz için benzer modeller geliştirilebilir mi? Daha çok sayıda doktora öğrencimizin seçkin üniversitelerde eğitimi nasıl sağlanır? İnternet imkânlarıyla iyice mobil hale gelen yükseköğretimin tüm yeni imkânlarına açık olmalıdır üniversitemiz.

Dünya çapında üniversite olmak, imkânları sonuna kadar zorlamakla ve yeni uygulamalara cesurca girişmekle mümkün olacaktır. Seçkin dünya Üniversiteleriyle geliştirilecek bu tür ilişkilerle öğrencilerimize “ Kavi mavi diplomalar” kazandırabiliriz ve geleceğin yüksek bilim dünyasındaki yerimizi ancak böyle alabiliriz.