İKİNCİ TIP FAKÜLTESİ, AMA NASIL?
Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak, geçenlerde basın mensuplarıyla yaptığı sohbet toplantısında, yeni tıp fakültemiz için düğmeye basıldığını, talebin YÖK’ÜN değerlendirmesine sunulduğunu müjdelemişti.
Sayın Koçak’ın, vizyonuna yaraşır bir kararlılıkla ilan ettiği “Atatürk Üniversitesi’ni dünya üniversitesi yapma idealine” döşenecek ilk kilometre taşı olacaktır, İkinci Tıp Fakültesi… Kendisini yürekten kutluyorum.
Yüksek Öğretim Kurulu’nun, Atatürk Üniversitesi Rektörlüğünün başvurusunu değerlendirirken bazı önemli “Bölgesel hususlara” dikkat etmesinde yarar görüyorum. Peki, nedir bu önemli bölgesel hususlar? İzah etmem için tahammülünüzü zorlama pahasına eski yazılarımdan birkaç alıntı yapmam gerekecek!
Sağlık Bakanlığı, 2006 Yılı bütçe görüşmelerinde kullanılmak üzere çok esaslı bir sunum hazırlamıştı. Sunumdaki isabetli değerlendirmeler, ülkemizde ciddi oranda doktor açığı bulunduğunu, bu açığın mevcut fakültelerin kapasitesini artırmakla birlikte, yeni tıp fakültelerinin kurulmasıyla kapatılabileceğini ortaya koyuyordu.
Yeni tıp fakülteleri kaçınılmaz bir ihtiyaç olarak madem karşımıza çıkıyordu, öyleyse Erzurum’a ikinci tıp fakültesinin açılması pekâlâ mümkündü. Bu görüşümüzü “YÜKSEKÖĞRETİMDE STRATJİK HEDEFLER” raporumuzda dile getirmiş, yeni fakültenin hangi özellikleri taşıması gerektiğinin altını çizerek şöyle demiştik:
Erzurum coğrafi ve stratejik bakımdan önemli bir coğrafyada yer almaktadır. Avrasya, Türk Cumhuriyetleri ve Irak'a yönelik olarak çağdaş sağlık hizmetleri için şehrimiz elverişli bir merkezdir.
Önümüzdeki 10 yıl içinde gerekli sağlık altyapısı tamamlanan Erzurum, bölgenin uluslararası sağlık merkezi olabilecektir. Sağlık hizmetlerinin yanı sıra termal imkânların kullanılması da bu alandaki cazibemizi artıracaktır.
Hava limanının uluslar arası uçuşlara uygun hale gelmesi ve Türkiye-Tiflis demiryolu hattının devreye girmesi, şehrimizin sağlık merkezi haline gelmesini destekleyen faktörlerdir.
Özellikle Irak'ta büyük bir hasta potansiyeli mevcuttur.
Türk hekimliğinin ve hastane işletmeciliğinin geldiği nokta bu hasta kitlesinin şehrimizde tedavisini mümkün kılmaktadır. Bu amacın gerçekleştirilmesine yönelik olarak bir yandan tesisleşme yolunda adımlar atılırken, diğer yandan da İNGİLİZCE eğitim verecek ikinci tıp fakültesi açılmalıdır. Bu fakültede TÜRK LEHÇELERİ ve BÖLGE dilleri de yardımcı lisan olarak okutulmalıdır.
İkinci Tıp Fakültesi, TÜRK CUMHURİYETLERİ, RUSYA, İRAN VE IRAK'TAN öğrenci kabul ederek uluslar arası hüviyet kazanmalı, bu ülkelerle öğretim üyesi mübadelesi cihetine gidilmelidir.
Böyle bir girişim sadece ticari ve bilimsel yararlar sağlamakla sınırlı kalmayacak, bölge ülkelerinin kaynaşmasına yardımcı olacak siyasi sonuçlar da doğuracaktır.
Fakülte için gerekli olan araç gereç ve bina gereksinimi için şimdiden hazırlık çalışmalarına başlanacaktır. Bina olarak Süleyman Demirel Tıp merkezinin boşaltacağı bina tahsis edilecek, böylece bu amaca uygun bir mekân da değerlendirilmiş olacaktır.
Bölüm ihtiyacı olan öğretim ihtiyacı planlaması şimdiden yapılacak ve bu elemanların temini için gerekli tedbirler geliştirilecektir. İkinci bir Tıp Fakültesini tecrübe ve akademik personel olarak ayakta tutmaya mevcut tıp fakültemizin tecrübe ve gücü yeterlidir."
Raporda yer alan önerileri, daha sonra kaleme alınan bir yazıda tekrar vurgulanmış ve şöyle özetlenmişiz:
* Eğitimin İngilizce olması, Fakültenin uluslararası hüviyet kazanmasına yardımcı olacaktır, bu konuda Hacettepe İngilizce Tıp Fakültesi model olarak kabul edilecektir…
* Avrasya ve Diğer komşu ülkelerle bilimsel alışverişi ve öğretim üyesi mübadelesini sağlamak, bölgeden araştırma ve uygulama hastanesine hasta çekebilmek için bölgesel dil ve lehçelerin yardımcı dil olarak okutulması yararlı olacaktır.
* Ya da bu dil ve lehçeler için belli kontenjanlar ayrılarak ayrı bölümler açılacaktır. Bölge dillerinden kastımız Rusça, Arapça, Farsçadır. Lehçelerden kasıt ise, Türk Cumhuriyetleri ve Türk topluluklarının kullandığı lehçeler ve Kürtçedir.
* Eğer bu amaçlar istikametinde bir yapılanma sağlanırsa, Türk Dünyası ve komşu ülkelerle tıbbi işbirliği için önemli bir adım atılmış olacaktır.
İkinci Tıp Fakültesi, Atatürk Üniversitemizin KÜRESEL ÜNİVERSİTE olmasının ilk ve önemli adımını teşkil edecek, ama bu da yeterli olmayacaktır. On yıllık bir zaman diliminde, raporda altını önemle çizdiğimiz aşağıdaki fakültelerin açılması büyük önem taşıyor. Sivil Kitle örgütleri ve siyaset kurumunun bu husus üzerinde de durmasının tam zamanıdır. (Geçen haftaki yazıda önerilen fakülteler. VNA)”
Evet, hayalimiz ikinci tıp fakültesine küresel bir misyon yüklüyor. Mevzuat hazretleri ne der, tutucu bürokrasi ne buyurur bilemem. Ama eğer ikinci tıp fakültesi, yukarıda çizmeye çalıştığımız çerçeveye uygun yapılandırılabilirse, Sayın Rektörün her okuyuşumda heyecanlandığım ““Atatürk Üniversitesi’ni bir dünya üniversitesi yapmak hedefine” hep birlikte kanat çırpmış oluruz!
Yeni Tıp Fakültemiz kurulurken şu iki ana ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalınması gerektiğine inanıyoruz:
1. Tıp Eğitimi Alanında Uluslararası İşbirliği
2. “Yurtdışına hasta gönderme, doktor gönder” ilkesi…
Dilerseniz yarınki yazımızın konusu da bu olsun!
|