ATATÜRK ÜNİVERSİTESİNİN ATILIM POTANSİYELİ
Değerli dostum Esat BİNDESEN’İN köşe yazısını okuyunca muttali oldum. Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak, Erzurum basınıyla yaptığı sohbet toplantısında önemli açıklamalarda bulunmuş. Sayın Rektörün geleceğe yönelik hedeflerini çerçeveleyen şu sözünün altını önemle çiziyorum: “Atatürk Üniversitesi’ni bir dünya üniversitesi yapmak için çaba sarf ediyoruz”
Rektör Beyin, Atatürk Üniversitesini dünya üniversitesi yapma idealine vurgu yapmakla kalmayıp, buna ilişkin faaliyetleri heyecanla aktarması ne güzel… Evet, Üniversiteler, kesinlikle üniversal kurumlar olmalıdır ve üniversal çapta bilim üretiminde söz sahibi hale gelmelidir.
Bu da geniş kapsamlı kurumsal dönüşümü gerekli kılıyor. Kolay bir iş mi bu... Hayır… Kurumsal dönüşümler birinci sınıf liderlik gerektirir. Bu da yetmez… Yeter sayıda insan, yönetimin reform vizyonunu benimser ve desteklemeyi göze alırsa başarıya ulaşılabilir.
Rektör Beyin açıklamaları ve bugüne kadarki performansından dönüşüm için ilk şart olan liderlik inisiyatifinin emarelerini seziyoruz. Sekiz ay gibi kısa sayılabilecek bir zaman diliminde önemli işler yapılmış. Planlama ve Tasarımla ilgili bir Fakülte kurulma aşamasına gelmiş. İkinci Tıp Fakültesi'nin açılması için sıkı bir mesai harcanmış ve konu YÖK’e kadar götürülmüş. Sağlık Bilimleri Fakültesi için düğmeye basılmış…
Bunlar,” Az zamanda yapılan gerekli işler.” Öyle gözüküyor ki, sıra “Tez zamanda yapılması gereken büyük işlere” gelmiş. Şüphesiz yönetim bu işleri en iyi şekilde düşünecek, planlayacak ve icra edecektir. Daha önce ifade ettik ya. Önemli kurumsal dönüşümlerde yeter sayıda insanın desteği önemlidir. Siyasi iradenin teşekkülü ve kamuoyunun katkıları, yöneticilerin elini güçlendirecek hususlardır.
Bu anlayışla biz de “Atatürk Üniversitesini bir dünya üniversitesi yapmak için çaba sarf eden” yönetime karınca kararınca fikri destekte bulunmayı görev sayıyoruz.
Üniversitemizin üniversal başarılara imza atmasının birçok koşulu var. Dünyadaki bilimsel ve teknik gelişmeler doğrultusunda eğitim programlarında gerekli değişikliklerin süratle yapılması atılması gereken ilk adımdır. YÖK tarafından 2006 yılında yayımlanan “Yükseköğretim Strateji Belgesinde” bu hususun altı önemle çiziliyor ve birçok gelişmiş üniversitemizin dahi müfredat güncellemesi ve eğitimde çağdaş yöntemlerin kullanılması konusunda ciddi eksikliklerinin bulunduğuna işaret ediliyor.
Eğitim programlarının ıslahında ilk ele alınması gereken bölümlerin, mühendislikler olduğu kanısındayım.
Mühendislik Fakültemiz, kısa akademik tarihine önemli başarılar sığdırdı. Türkiye çapında öğretim üyeleri yetiştirdi. Akademik kadro, çağdaş mühendislik eğitimini hakkıyla verebilecek bilimsel yeterlilikte olduğunu, başarılı mühendisler yetiştirerek ispatladı.
Ancak, mesele eğitim kadrosunun bilimsel yeterliliği ile ilgili değil. Mühendislik eğitiminin kurumsal olarak acil reforma ihtiyacı var ve bizim mühendislik bölümlerimizde de bu ihtiyaç hissediliyor. Üniversitemizin dönüşüm ve reform çabalarına neden mühendisliklerin ıslahından başlamamız gerektiğini izaha çalışırken, Ford Motor Company’nin CEO’ sunun şu sözlerine dikkatinizi çekeceğim: “Bilgi süte benzer. Ambalajının üzerinde yazılı bir raf ömrü vardır. Bir mühendislik derecesinin raf ömrü yaklaşık üç yıldır. Bu süre dolmadan bildiğiniz her şeyi yenileriyle yer değiştiremezseniz, kariyeriniz, aynen bozulmuş süt gibi, hızla ekşimeye mahkûmdur”.
Evet, eğer dünya üniversitesi olmayı aklımıza koyduysak, mühendislik eğitimin çağdaşlaştırılması konusunda çalışma yapan bir bilim adamımızın şu tavsiyesine kulak vermeliyiz: “ Enformasyon teknolojileri ile biyolojik bilimlerdeki yükselişin ve interdisipliner alanların yaygınlaşmasıyla mühendislik öğretiminde yeni bir vizyon oluşturmak gerektiğini unutmamalıyız. “
“Biyoteknoloji, nanoteknoloji, malzeme bilimi ve fotonik, bilişim ve iletişim, yazılım teknolojilerini” göz ardı eden mühendislik eğitimi ile dünya çapında mühendisler yetiştirmek mümkün olamayacaktır.
“Yükseköğretimde Stratejik Hedefler” raporumuzda önerdiğimiz yeni mühendislik bölümleri “, Atatürk Üniversitesini dünya üniversitesi yapma ülküsüne kılavuzluk yapacak olan bölümlerdir. İsterseniz önerdiğimiz bu bölümleri hatırlayalım:
Yazılım Mühendisliği, Biyomedikal Mühendisliği, Bilişim Sistemleri Mühendisliği, Makronek Mühendisliği ( Makronik mühendisliği; mikro elektroniğin, makine mühendisliğine uygulanması veya mekanik ve elektroniği, bilgi teknolojisi ile islevsel olarak birlestirip özümsenmesini sağlayan bir bilim dalı olarak tanımlanmaktadır. Mühendisliğin geldiği en çağdas alanlardan birisidir.), Moleküler Biyoloji ve Genetik İşletmeciliği...
Bu bölümlerin süratle planlanması ve belli bir takvim dâhilinde açılması, Sayın Rektörün “ Üniversitemizi dünya üniversitesi yapma hedefine” atılacak ilk adımlar olabilir.
Mevcut mühendislik bölümlerimizin “ABET 2000 Mühendislik Kriterlerine ve göre akredite” olup olmadığını bilmiyorum.
Açılacak bölümlerin bir yandan bu kriterlere, diğer taraftan da Mühendislik Değerlendirme Kurulu tarafından ülkemizde de uygulamaya konulan ve mühendislik derecesi veren programların akreditasyonunu hedefleyen ulusal akreditasyon sistemine uygun bir şekilde yapılandırılması önem taşıyor. (ABET-Accreditation Board for Engineering and Technology, bir sivil toplum örgütü olup, Amerika'da ulusal bazda mühendislik eğitim programlarının akreditasyonu ile yetkili, mühendislik fakültelerinin uyması gereken kuralları belirleyen kuruluştur. )
Bir sonraki yazımızda, ikinci Tıp Fakültesi hakkında bir şeyler söylemeye çalışacağız
|