Vahdet Nafiz Aksu

ANA SAYFABUGÜNKÜ ERZURUMYEREL YAZILAR MAKALE / FIKRA / ÖYKÜ ERZURUM YAZILARI KİTABITÜM ŞİİRLERİM PDF

serbest  şiirlerimheceyle şiirlerim heceyle rübailer sesli şiirlerim resimli şiirlerimşiir sunuları

 

Vahdet Nafiz Aksu

E-KANAL CANLI YAYIN

TRT'DEKİ SÖYLEŞİLERİM

USTALARDAN SESLİ ŞİİRLER

ŞİİR VİDEOLARI -VNA

HER ŞEYİN BAŞLADIĞI ŞEHİR

ÖNERİLER/ETKİNLİKLER

STRATEJİK HEDEFLER

BELGELERLE ERMENİ ZULMÜ

NET KÜTÜPHANE

100 TEMEL ESER

TARİH/ KÜLTÜR SOHBETLERİ

OSMANLI TARİHİ

SARI GELİN KİMİN TÜRKÜSÜ

ERZURUM  FIKRALARI

ÖZGEÇMİŞİM

FOTOBEN

KİTAPLARIM



SÖZÜN SERHADDİ DUA




stratejik araştırma kurumları

araştırmacılar için kaynaklar

Türk dünyası araştırmaları

filozofların fikir dünyası

mevlana ney ve sema

Türk edebiyatı kolleksiyonu

edebiyat söyleşileri

düşünce dergi ve siteleri

e-kitap bankası

altı çizili satırlar

kuran ufku

öğrenciler için kaynaklar

ekovart tv-sanat haberleri

Türk islâm sanatları

kültür ve turizm bakanlığı

kent kent yeryüzü

yapı kredi kültür-sanat

gazetelerin birinci sayfaları

yerel medya

gazetelerin internet sayfaları

bebek ve anne com

gerekli tüm linkler



 
SIK DİNLEDİKLERİM

 




kelâm-ı kibar


 

 

  İletişim Formu


 

bu sayaçtan önceki ziyaretçi:
165900

 

 

Google Site

 

 

 
 
ÜRETİME ODAKLI YEREL YÖNETİCİ TİPİ

İki üç ay sonra şehri kimlerin yöneteceği belli olacak. Halk, gönlündeki partiye oy verecek. Yürürlükteki seçim sistemi, halkın aday belirleme sürecine doğrudan müdahil olmasına elverişli değil. O nedenle partilerin belirlediği adaylar çoğu zaman tartışmaları da beraberinde getiriyor.

Hâlbuki her seferinde adayları tartışmak yerine, sistemi tartışsak ve düzeltmeye çabalasak daha doğru bir iş yapmış oluruz. Değerli adaylarımız, sistemin tüm gereklerini yerine getirerek göreve talip oldular. Önceden belirlenmiş prensiplere, esaslara uygun olarak hareket ettiler.

Önceden belirlenmiş olan aday belirleme esaslarında “Adaylarınızı halka soracaksınız, kamuoyunun mutlak eğilimleri aday belirlemede tek unsur olacak” gibi şartlar yoktu. Öyleyse bu aşamada adayların kişilikleri üzerinde, ya da adayların hangi siyasi aktörlerin gücüyle belirlendiği konusunda tartışmalara girişmenin bir yararı yok.

Bu aşamadan sonra yapılması gereken, göreve talip olan kişilere fikri destek vermek, onları hizmet hazırlığı noktasında donatmak, ortak aklın meyvelerinden yararlandırmak olmalıdır.

Eğer sivil toplum kuruluşları, yerel medya ve halk olarak “Siyasi karar aşamalarında” tam etkili olmak istiyorsanız... Siyasi noterlikten, çağdaş seçmenliğe terfi niyetindeyseniz… Seçim yasasının değiştirilmesi konusunu sürekli olarak gündeminizde tutmalısınız.

Özellikle yerel seçimlerin “Seçmenin doğrudan tercihine” elverişli hale getirilmesi, kentlerin kaderiyle doğrudan ilgili bir konudur. Üzerinde ısrarla durulmalıdır. Aday belirleme aşamasında parti yöneticileri düzeyinde “Baskı unsuru” olamayan sivil örgütler, yerel medya ve kanaat önderleri hiç değilse bu uzun soluklu projede rol almalıdır.

Yerel seçim öncesinde de görülmüştür ki, bu şehirde “ Seçkinlerin, seçilmişler üzerindeki etkisizliği sorunu” had safhadadır. Halkın seçilmişler üzerindeki denetim ve yönlendirme kabiliyeti ise bundan da beterdir!

Seçimlerin “Seçmenin doğrudan tercihine” elverişli hale getirilmesi “Tercih sisteminin” devreye sokulmasıyla mümkün olabilir. Yerel seçimlerde halk, sadece partisine değil, başkanına da doğrudan oy verebilmelidir.

Oy pusulasında parti ambleminin altına adaylar alfabetik sıraya göre yazılmalı... Vatandaş partisine mührü bastıktan sonra, istediği adaya bir çarpı koyarak, yöneticisini direkt olarak belirleyebilmeli.

Başkanlık için aday adayı sayısı çok olursa, partiler, iç değerlendirme yöntemleriyle bu sayıyı mesela yediye, ona indirebilirler.

İşte bu temel esası seçim yasasına ekleyebilirsek, halkı gerçek anlamda siyasal egemenlik imkânına kavuşturmuş oluruz. Böylece halkın gerçek iradesini temsil eden yerel yönetim anlayışının kapısını aralarız. Her seçim öncesinde “Adayları tartışmaktan” kurtulur, temel sorunları analiz etmeye yöneliriz.

***

Bazı okuyucularımız, adayların ilanından sonra alevlenen tartışmalar hakkındaki görüşümüzü merak ediyorlar. Adaylık sürecinde bu tür tartışmalar doğaldır. Yeter ki rencide edici olmasın, haddi aşmasın ve esası gölgelemesin.

Bu aşamada bize düşen, göreve talip olanları incitmeden varsa yöntem hatalarını eleştirmek olmalı. Sistemi sorgulayabiliriz ama kişilik haklarını ihlal ve hemşehrilik hukukunu ihmal ederek bir yere varamayız. O yüzden yukarıda sistemle alakalı yaklaşımımı ifadeye çalıştım.

İsterseniz bu kadarla yetinip, “ Geleceğe yönelik yerel yönetim uygulamaları” üzerinde kafa yormaya devam edelim. Önceki yazılarımızda belediyelerin temelde altyapı hizmetlerine ağırlık vermeleri gereği üzerinde durmuştuk. Yakın risklerin iyi hesaplanması gerektiğine işaret etmiş; hava kirliliği, su kirliliği ve ısınma problemlerine köklü çözümler getirilmesi gereği üzerinde durmuştuk.

Büyükşehir Belediyelerinin bu temel hizmetleri ihmal etmeden “Kentin üretim ve istihdam politikaları” konusunda da öncü görevleri olduğunu hatırlatmamız lazım.

Kentin, belli bir hizmet ve iş kolunda “Odak şehir” haline getirilmesinde Büyükşehir Belediyelerinin tutumları belirleyicidir.

Özellikle şehrin “Üretim ve istihdam” alanında başarıya ulaşması “Siyasi ve bürokratik liderliğin inisiyatif almasına” bağlıdır. Büyükşehir Belediyeleri “Üretim odaklı” yerel kalkınma politikaları üretmekte öncülük edemezlerse, kentin “İstihdam ayağı” topallamaya mahkûmdur.

Yerel yönetimler, hele de iktidar partisinin elindeyse, Hükümetin “Üretim ve istihdam ağırlıklı” politikalar için iknası kolaylaşır. Kamusal yatırımlar için gereken siyasi iradenin şehre yönlendirilmesi, özel yatırımlar için arsa ve benzeri alt yapı imkânlarının tahsisi konusunda Büyükşehir Belediyeleri hayati roller üstlenebilirler.

Yerel yönetimde görev alan belediye başkanı, meclis üyesi, genel meclisi üyesi gibi siyasi aktörlerin “Kentsel kalkınma bilincine” sahip olmaları kalkınmanın besmelesidir. Onların liyakat ve kararlılığı vali, vali yardımcısı, il bürokrasisini de harekete geçirecek temel unsur değil midir?

Özellikle il ve belediye meclislerinin önemine daha iki ay öncesinden vurgu yaptığımızı, hizmet planlaması ve bütçe yapma yetkisindeki bu kurullara üye seçimi konusunda titiz davranılması gerektiğini yana yakıla dile getirdiğimizi hatırlayacaksınız. Üye belirlemelerine son şeklin verildiği şu aşamada konuyu bir kere daha hatırlatmış olalım.

Geçen yıllarda ısrarla vurguladığımız ve hayata geçirilmesine rağmen “İşlevsel olamayan” Kent konseyi yeni dönemde faal hale getirilmelidir.

Bu konuya milletvekilcilerimizin ve valimizin dikkatini bir kere daha çekmek isterim.

Kent seçkinlerinin bilgi, birikim ve eleştirilerini yansıtabileceği bu mekanizma ihmal edilmemeli, kentin ve kent konseyinin gündeminden şu konular hiç düşmemeli:

• Kentin üretim mekanizmaları nasıl harekete geçirilebilir?
• Kobiler ve Sanayicilerle ilgili ne gibi yeni projeler planlamalar geliştirilebilir?
• Hizmet sektörünün ve çağrı merkezleri gibi odaklaşmaya uygun alanlarla işbirliği imkânları nasıl geliştiril ilebilir?
• İleri teknoloji destekli yatırımlar nasıl cazip hale getirilebilir? (Teknokent’in geliştirilmesi ve ARGE hizmetlerinin istenilen düzeye çıkarılması nasıl mümkün olabilir?)
• Gıda sanayi ve hayvancılıkta istenen düzeye nasıl erişebiliriz?
• Kış turizmini KIŞ EKONOMİSİNE nasıl dönüştürebiliriz?

Şehrin gelecekteki gündemini makyaja, reklama, popülizme yönelik işler işgal etmemeli… Yeni dönemde bu huyları hızla terk etmeliyiz. Makyaj bile ancak güzel çehrelerde hoş durur, değil mi?

Yerel seçim atmosferine girmişken şu hususun altını bir kere daha çizmemiz gerekiyor: Adayların gündemini temel altyapı hizmetleri ve üretim/istihdam odaklı politikalar işgal etmeli.

Üretime yönelik politikalara destek olan, yatırım ve istihdam için şehre gelecek girişimcilere kucak açmakla kalmayıp, şehre yatırımcı çekme becerisini gösterecek yerel yöneticilere her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.