Vahdet Nafiz Aksu

ANA SAYFABUGÜNKÜ ERZURUMYEREL YAZILAR MAKALE / FIKRA / ÖYKÜ ERZURUM YAZILARI KİTABITÜM ŞİİRLERİM PDF

serbest  şiirlerimheceyle şiirlerim heceyle rübailer sesli şiirlerim resimli şiirlerimşiir sunuları

 

Vahdet Nafiz Aksu

E-KANAL CANLI YAYIN

TRT'DEKİ SÖYLEŞİLERİM

USTALARDAN SESLİ ŞİİRLER

ŞİİR VİDEOLARI -VNA

HER ŞEYİN BAŞLADIĞI ŞEHİR

ÖNERİLER/ETKİNLİKLER

STRATEJİK HEDEFLER

BELGELERLE ERMENİ ZULMÜ

NET KÜTÜPHANE

100 TEMEL ESER

TARİH/ KÜLTÜR SOHBETLERİ

OSMANLI TARİHİ

SARI GELİN KİMİN TÜRKÜSÜ

ERZURUM  FIKRALARI

ÖZGEÇMİŞİM

FOTOBEN

KİTAPLARIM



SÖZÜN SERHADDİ DUA




stratejik araştırma kurumları

araştırmacılar için kaynaklar

Türk dünyası araştırmaları

filozofların fikir dünyası

mevlana ney ve sema

Türk edebiyatı kolleksiyonu

edebiyat söyleşileri

düşünce dergi ve siteleri

e-kitap bankası

altı çizili satırlar

kuran ufku

öğrenciler için kaynaklar

ekovart tv-sanat haberleri

Türk islâm sanatları

kültür ve turizm bakanlığı

kent kent yeryüzü

yapı kredi kültür-sanat

gazetelerin birinci sayfaları

yerel medya

gazetelerin internet sayfaları

bebek ve anne com

gerekli tüm linkler



 
SIK DİNLEDİKLERİM

 




kelâm-ı kibar


 

 

  İletişim Formu


 

bu sayaçtan önceki ziyaretçi:
165900

 

 

Google Site

 

 

 
 
ADAYLARLA HASBİHAL

Harvard Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Niall Ferguson soruyor: “İnsanlar nelerden endişe duymalıdırlar?”

Cevabını kendisinden dinleyelim:

İlk şey, dünya genelinde önlenebilir ölümlerin başlıca nedeni olan kalp hastalıklarıdır. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre her yıl yaklaşık 16 milyon kişi bu nedenle ölüyor. Benim yaş grubumdaki bir kişinin kalp hastalığından ölme ihtimali savaşa bağlı nedenlerden ölme ihtimalinden altı kat fazladır.

İnsanların endişelenmesi gereken bir diğer şey ise kara trafiğidir. Amerikalıların hayatlarını bir trafik kazasında kaybetme ihtimali yetmiş yedide birdir ve bu rakam teröre nedenlerle ölme ihtimalinden çok fazladır.( Bir de Türkiye için düşünelim.)

Bu yüzden kalp hastalıkları ve trafik kazaları, endişelenmemiz gereken iki şeydir.

Bugün “Ülkenin en önemli meselesi hangisidir?” şeklinde bir soru sorulduğunda İngiliz halkı öncelikle trafikte çok kötü araç kullanmamızı; ikinci olarak kötü beslenme biçimimizi ve üçüncü olarak sürekli tekrarlanan bunalım nöbetlerimizi saymalıdır, çünkü önlenebilir ölümlerin başlıca nedenleri bu üç unsurdur. İnsanların verdikleri cevapların ise yalnızca bir kısmı mantıklıdır.

İngiltere’deki kamuoyu anketlerinde geniş yer kaplayan diğer iki endişe göç ile ırk ilişkileri ve uluslar arası terördür. Oysa herkes gayet iyi biliyor ki, bir göçmenin veya ikinci bir nesil göçmenin saldırısına kurban gitme olasılığı, kötü bir yerli şoförün kullandığı aracın altında kalma veya çarpışma sonucu ölme ihtimalinden çok daha düşüktür.

Sonuç olarak düşük ihtimalli, yüksek tesirli olaylara aldırmamalı, yüksek ihtimalli yüksek tesirli olaylara odaklanmalıyız.

***

Şu sıralar bir anket yapıp, Erzurumluya şu soruyu sorsaydık:

“Erzurum’un en önemli meselesi hangisidir?”

Yerel seçimler öncesinde olduğumuza göre Erzurumlunun bu soruya cevabı muhtemelen hava ve su kirliliği, doğalgaz fiyatları olurdu.

Peki, aynı soruyu adaylarımıza yöneltsek, ne gibi cevaplar alırız?

Eminim ki birçok değerli adayımızın dağarcığında “Yüksek ihtimalli yüksek tesirli olaylara, sorunlara” yönelik projeler, planlar, öneriler mevcuttur.

İl yöneticileri, toplumsal konulara da kafa yoran, önemli meselelerde fikir sahibi olan aydın kişilerdir. Onların da yöneticilik yanında “Aydın sorumluluğu” vardır. O nedenle elbette “Küresel ısınma”, “Irak sorunu”, “Yenidünya düzeni”, “ Gazze’nin işgali” gibi konularda açıklama yapmalarını yadırgamayız.

Ancak öncelik hep yerel sorunlarda olmalı.

Belediye Başkan adaylarımızdan daha bu aşamada rica ediyorum.

Seçildiğinizde ilk işiniz vatandaşın gündelik hayatını kolaylaştırmak olmalı.

Şehir hayatı, devasa sorunların yanı sıra “Küçük meselelerle de” dopdoludur.

Ve başarılı başkanlar, büyük meseleler altında ezilerek değil, öncelikle küçük sorunları çözerek “Büyük başkan” olmuşlardır.

Prof. Niall Ferguson’un görüşlerini şunun için aldım yazının girişine. Önceliklerin tespitinde yeni yaklaşımlara ihtiyaç var. Hizmet önceliklerini risk önceliklerine göre sıralamalıyız. Risk önceliklerini sıralarken de doğrudan halk sağlığını, halkın önlenebilir hastalık ve ölümlere karşı korunması konusunu ön planda tutmalıyız. Siyasi seçkinlerin günlük hayatı doğrudan etkileyen olayları daha çok önemsemelerini ve hizmet politikalarını buna göre şekillendirmelerini sağlamalıyız.

• Şehir hayatında gerçekleştirilecek hangi düzenlemelerle geniş halk kitlelerinin hayat kalitesini artırabiliriz?

• Hangi belediyecilik yaklaşımıyla halk sağlığına süratli ve etkili katkılar sağlayabiliriz?

Bir Belediye Başkanının bu konularda üstleneceği rol, emin olun yerine göre Başbakan, Bakan, Milletvekilinden daha önemli olabilecektir.

Musluklardan düzenli akan sağlıklı içme suyu halkın ömrüne ömür katacaktır. Hastalıkları azaltacaktır.

Yemyeşil parklar çocuk, yaşlı ve yetişkin sağlığına doğrudan katkı sağlayacaktır.

Halkın kolayca yararlanabileceği yürüyüş parkurları, açık ve kapalı spor kompleksleri “Sağlıklı yaşam” politikasını destekleyecektir.

Düzenli yollar, aksamayan trafik yine öyle.

Hava kirliliği halledilmiş bir şehirde akciğer, tansiyon, kalp rahatsızlıkları ne kadar azalacaktır, düşünebiliyor musunuz?

Bostanlara, bahçelere lağım suyu akmaması bile “Koruyucu hekimliğe” yardımcı olarak katkı sağlayacaktır halk sağlığına… Görüyor musunuz bize sıradan işler gibi gelen belediyecilik hizmetlerinin aslında ne mana taşıdığını?

Bunlara ilave olarak…

Otobüs durağa saatinde gelsin.

Çöp muntazaman ve zamanında alınsın.

Altyapı hizmetleri aksamasın.

Halkla iyi ilişkiler kurulsun.

Bence şehirler böylelikle yaşanabilir hale gelir.

Başkan, şehrini yaşanabilir hale getirdiği, günlük hayatı kolaylaştırdığı ölçüde başarılıdır.