YENİ YÖNETİM ÜNİVERSİTE-HALK BÜTÜNLEŞMESİNİ SAĞLAYABİLECEK Mİ?
Üniversite-halk ilişkilerinin tanzimi ince ayar isteyen hassas bir konu. Bir yandan bilimsel ve evrensel bir yapının ciddiyetini yerel müdahalelerle bozmamak lazım, diğer yandan da “halkın beyniyle” vücudu arasındaki sinirleri tahrip edip, toplumsal felce yol açmamak gerek…
Bu konuda dünyadaki uygulama nasıl? Üniversiteler sadece bilim üreten, bilim üretimini teknolojiye çeviren kuruluşlar mıdır? Yoksa üniversitelerin aynı zamanda “yerel sorunlara çare aramak, bölgesel ve ilsel kalkınmaya katkı sağlamak” gibi öncü, yol gösterici, ufuk açıcı görevleri var mıdır?
Dünyada tamamen bilimsel çerçevede kalan üniversite modelleri de var, bunun ötesinde görevler üstlenen üniversiteler de... Özellikle hızlı kentleşme olgusuyla birlikte ağır ve karmaşık sorunlarla karşı karşıya bulunan… Kalkınma sürecini tamamlayamamış kentlerde bulunan üniversiteler, yerel kalkınma konusunda “öncü aktör” olmak gibi bir temel misyona sahiptirler.
Kalkınma sürecinde üniversitenin bilimsel katkısına çok ihtiyaç duyan Erzurum, gerekli desteği alabildi mi? Üniversite, kalkınma vizyonumuzun şekillenmesinde, önceliklerin tespitinde, hedef belirsizliğinin giderilmesinde beklenen rolü oynayabildi mi? Şehrin geri kalmışlığında bilimsel vurdumduymazlığın vebali ne kadar?
Yerel kalkınma üzerinde fikir yürüttüğümüzde “stratejik yönetim” ve “vizyon birliği” esaslarına çok vurgu yapıyoruz… Bunun tesisinde üniversitenin temel aktör olması gerekmez mi? Yerel ekonomik reforma niyetlenen siyasi kadroların, üniversiteden yararlanmamak gibi lüksleri olamaz. Böyle bir talep karşısında da üniversitenin “akademik naz” hakkı yoktur.
Bunun için, halk-üniversite, bürokrasi- üniversite, siyaset- üniversite ilişkilerinin daha sağlıklı ve somut bir zeminde yürütülmesine ihtiyaç var.
Daha önceki yazılarımızda makalelerinden alıntılar yaptığımız Muhterem Prof. Dr. Sıtkı ARAS hocamız, bir yazılarında bizleri üniversitenin ilk yıllarına götürürken önemli hususların altını çiziyor ve şöyle diyor:
“Kuruluş devresinde büyük bir aşk vardı. Her Cumartesi akşamlan Halk Eğitim Salonu, Profesörleri dinlemek için aksakallı dedelerle, beli bükülmüş nenelerle dolup taşıyordu. Amerikalı hocalar köy köy gezip halkı aydınlatıyorlardı.”
Görüyor musunuz tabloyu? Profesörler derslerinden, bilimsel çalışmalarından, istirahatlarından zaman ayırıp, halk eğitimi salonlarında ahaliye dersler veriyorlar. Bu derslere aşk ve şevkle koşanlar kimler, bakar mısınız? Aksakallı dedeler ve beli bükülmüş neneler!
• Üniversite halk kaynaşmasının bu altın tablosu nasıl bozuldu?
• Ak saçlı dedeler, beli bükülmüş nenelerle üniversitenin arasına hangi kara kedi girdi?
• Üniversite ve halkın aralarında bir zamanlar tesis etmeyi başardığı gönül birliği alanı, nasıl kamusal alan ayrılığına dönüştü?
• Bilimin halkı şefkatle kucaklaması gereken kollarına niçin ideolojik kelepçeler vuruldu?
Bu soruların cevabını bulmak ve arızayı gidermek yeni yönetiminin öncelikli hedefleri arasında yer almalı.
Çünkü köy köy, mahalle mahalle gezen, halkıyla bütünleşmiş hoca tipine, özelikle bugün çok ihtiyacımız var. O anlayış ve ruh bize çok lazım. Vatandaşla profesörün ilişkisi, tıp fakültesi hocasıyla hasta yurttaş ilişkisinden ibaret sanılmamalı… Alaka o çerçevede kalmamalı…
Gözlemlerimiz şunu gösteriyor. Geçen elli yıllık süreçte; üniversite-halk, üniversite-çiftçi, üniversite-sanayici-işadamı, üniversite belediye, üniversite vilayet ilişkilerine baktığımızda, kurumsal bir ilişkiden/iletişimden söz edemiyoruz. Çerçevesi çizilmiş, belli metotlara oturtulmuş ilişkiler manzumesi göremiyoruz.
Sürdürülebilir başarılar için ilişkiler kişiden kişiye, kişiden kuruma değil, kurumdan kuruma olmalıdır. Kurumsal ilişkiler belli esaslara bağlanmalıdır.
Kurumlar arası ilişki anlamında “İş birliği” , “İmkan birliği” ve “vizyon birliğini” sağlam ve sürdürülebilir esaslara bağlamak neden mümkün olamıyor? Üzerinde durulması gereken bir konudur.
Yeni üniversite yönetiminin bu konuda atacağı her adım, geniş halk kitlelerinden, sivil toplum örgütlerinden ve tabii ki bizlerden peşin ve kesin destek görecektir.
Vahdet Nafiz AKSU
|