2011 VE ERMENİ MEZALİMİ MÜZESİ
2011’ KIŞ oyunlarında yarışacak yüzlerce sporcu ve onları izleyecek binlerce gezgini etkilemeye yönelik faaliyetlerden bahsettiğim “2011’İ DOĞRU ANLAMAK” başlıklı yazımda şöyle bir öneride bulunmuştum:
“Mesela, ALACA’YA şimdiden bir ermeni mezalimi müzesi açabiliriz. Burada kanlı Ermeni zulmünün belgelerini teşhir edip, İngilizce belge ve kitapları ücretsiz dağıtmalıyız.”
Okuyuculardan öneriyle ilgili olarak destek mesajları geldi. Görüşlerine çok itibar ettiğim bir dostum, genel hatlarıyla teklife sıcak baktığını ifade ettikten sonra şöyle yazmış: “Mezalimin en alçakça metotlarla fütursuzca yapıldığı bu şehirden gerçekleri tüm dünyaya haykırma fikri çok güzel. Ancak bu müzenin şehir merkezinde eski Erzurum konağı şeklinde düzenlenecek bir mekânda mı, yoksa ALACA şehitliğinde mi kurulacağı hususunda iyi düşünmek gerek.”
Destek maillerini ve dostumun bu zarif ikazıyla süslediği tenkidini zihnimde tekrar harmanladım. Konuyu tekrar yazmakta fayda olduğu kanaatine vardım. Önemli olan böyle bir müzenin kurulması… Ayrıntılar üzerinde işin uzmanları çalışıp en doğru projeyi geliştirebilirler. Tabii ki böyle bir niyet varsa, daha doğrusu bu yönde bir irade ortaya çıkarsa.
Tarihi tabyaların birinde “MİLLİ MÜCADELENİN DOĞUŞU” müzesi kurulmasına ilişkin görüşleri bazı dost meclislerinde dile getirmiştik. O müzede Aziziye kahramanlığı, Sarıkamış faciası, Ermeni mezalimi ve kongre ile ilgili belgelerin toplu halde teşhirini hayal ediyorduk… Yeri gelmişken bir hakkı teslim edeyim. “Müstakil bir Ermeni Mezalimi Müzesini” bize ilham eden kişi, Ankara’daki önemli bir tıp fakültesinde öğretim üyesi olan değerli bir hekim dostumuzdur.
İsmini açıklama izin vermeyen bu değerli dostum, 2011 görüşmelerinin yapıldığı dönemde görevli olarak yurt dışındaydı. Erzurum’un tanıtımı için kendi çapında çok gayretler gösterdi… Tanışıp dostluk kurduğu akademisyenleri gruplar halinde “Palandöken’e” yönlendirdi. 40-50 kişilik hocalar grubunun kış tatillerini Erzurum’da geçirmelerini sağladı.
İşte bu yönlendirmeyle şehrimize gelen akademisyen grubu; kardan, kayaktan, tesislerden çok memnun kalmışlar. İş tarihi eserleri gezmeye gelince keyifleri kaçmış biraz. Yeterli ilgiyi görememişler; rehberlik ve tanıtım etkinliklerinde eksiklikler gözlemişler.
Erzurum gezisi sonrasında hocalardan birisi hemşehrimizi arayarak “Palandöken muhteşem bir kayak merkezi… Ama asıl ihtişam, adeta bir açık hava müzesi olan şehrinizde… Ne çok değerli tarihi eserleriniz var. Ama bu potansiyelden hiç yararlanmıyor, şehrin tarihi kıymetini kavramamış görünüyorsunuz… Bu yolda çalışmalar yapmalısınız, tarihi dokunuzu gelenlere sergilemelisiniz, hatta haklı tezlerinizi anlatmak için dünyadaki örneklerine benzer müzeler bile kurabilirsiniz, 2011’i vesile kılarak…” demiş…
Sayın Vali lütfedip bir talimat versinler Kültür ve Turizm Müdürüne… Bir ön çalışma yaptırsınlar. Zulme uğramış veya uğradığını iddia eden halkların başvurdukları yaygın bir yöntemdir, bu tür müzeler.
Soykırım ya da mezalim müzesi; en ucuz, kestirme ve etkili propaganda yöntemidir ve bizim çok kullanamadığımız bir alandır. Hafızamı zorluyorum, biz de bir tek örnek geliyor hatırıma… Ermeni çetelerince şehit edilen 80 bin Türk anısına, Iğdır`da yaptırılan Soykırım Anıtı ve Müzesi 1999’da açılmış, epey de ses getirmişti. Sonra bu müzeyle ilgili üzücü bir haber okumuştum. Müze, personel yokluğu nedeniyle sahipsiz kalmış, ilgisizliğe terk edilmiş…
Bizde durum bu; ya yapmayız, ya da yapar unuturuz!
Peki, Avrupalı, Amerikalı ne yapar? Beyaz sarayın burnunun dibinde Ermeni müzesi kurar, İsviçre’de Almanya’da soykırım müzeleri açar…
Kızılhaç teşkilatının birisi, Hitler Almanya’sının Yahudilere karşı uyguladığı soykırım, diğeri, Ermeniler'in iddia ettiği sözde soykırım olmak üzere iki temaya yer vererek, İsviçre'de bir soykırım müzesi kurduğunu okumuş, hayretler içinde kalmıştım… Kızılhaç eliyle müze…
Erivan'daki Soykırım Müzesi, İsrail’deki Soykırım Kurbanları Müzesi, Kudüs’teki soykırım müzesi gibi dünyada binlerce soykırım müzesi var.
Söylediğimiz gibi bu müzelerde, ülkeler kendi tarihi mağduriyetlerini teşhire, tezlerini belgelerle kanıtlamaya çalışıyorlar. Bunun için hiçbir maddi ve manevi fedakârlıktan kaçınmıyorlar. Milyonlarca dolarlık harcamalar yapıyorlar, yüz binlerce kitap broşür hazırlıyorlar, dağıtıyorlar.
Bugün dünya kamuoyunda Ermeni tezleri büyük destek görüyor, taraftar buluyorsa bunda sözde soykırım müzelerinin büyük payı var.
İşte 2011, bize tarihi bir fırsat veriyor. Bir mukabele, rövanş imkânı sağlıyor… MİLLETİMİZE En vahşi ve sistemli katliamların, mezalimin uygulandığı bu topraklarda içerik olarak zengin, teknolojik donanımı güçlü, görsel-dijital imkânları ile son derece çağdaş bir ERMENİ MEZALİMİ MÜZESİ kurmanın tam zamanıdır.
Nolur, tarihin en mazlum milletini, tarihin en kanlı soykırımcısı gibi gösteren asrın iftirasını müfterilerin suratına Erzurum’dan çarpalım… Haklılığımızı bıkmadan, usanmadan belgelerle haykıralım. Bu tarihi fırsatı kaçırmayalım.
Ermeni çetelerinin kanlı katliamlarıyla ilgili bilgi, belge, fotoğraf, kalıntı ne varsa özenle toplayıp tasnif edelim. Varsa mezalim gören kurbanların günlüklerini, aile yakınlarının hatıratlarını yayımlayalım, görüntü ve ses kayıtlarını CD‘ler halinde hazırlayalım. Müzenin bir odasında sinema ve video gösterimi olarak bu filmleri sürekli şekilde oynatalım. Velhasıl, teşhir edilecek belgeleri teşhir edelim; kitap veya broşür olarak hazırlanacak materyalleri İngilizce-Fransızca-Almanca olarak on binlerce adet yayımlayıp ziyaretçilere sunalım. Şimdiden mükemmel dil bilen kursiyerler alıp, bu konuları güzelce öğretelim, ziyaretçilere gönüllü danışmanlık, rehberlik yaptıralım.
Bu konuda 9.Kolordu ve Atatürk Üniversitemizden yararlanalım.
Milletvekilleri, Vali Bey, Büyükşehir ve İlçe Belediye Başkanları ile sivil kitle örgütlerinden bu öneriye “ses ve destek” bekliyoruz.
Vahdet Nafiz AKSU
|