Vahdet Nafiz Aksu

ANA SAYFABUGÜNKÜ ERZURUMYEREL YAZILAR MAKALE / FIKRA / ÖYKÜ ERZURUM YAZILARI KİTABITÜM ŞİİRLERİM PDF

serbest  şiirlerimheceyle şiirlerim heceyle rübailer sesli şiirlerim resimli şiirlerimşiir sunuları

 

Vahdet Nafiz Aksu

E-KANAL CANLI YAYIN

TRT'DEKİ SÖYLEŞİLERİM

USTALARDAN SESLİ ŞİİRLER

ŞİİR VİDEOLARI -VNA

HER ŞEYİN BAŞLADIĞI ŞEHİR

ÖNERİLER/ETKİNLİKLER

STRATEJİK HEDEFLER

BELGELERLE ERMENİ ZULMÜ

NET KÜTÜPHANE

100 TEMEL ESER

TARİH/ KÜLTÜR SOHBETLERİ

OSMANLI TARİHİ

SARI GELİN KİMİN TÜRKÜSÜ

ERZURUM  FIKRALARI

ÖZGEÇMİŞİM

FOTOBEN

KİTAPLARIM



SÖZÜN SERHADDİ DUA




stratejik araştırma kurumları

araştırmacılar için kaynaklar

Türk dünyası araştırmaları

filozofların fikir dünyası

mevlana ney ve sema

Türk edebiyatı kolleksiyonu

edebiyat söyleşileri

düşünce dergi ve siteleri

e-kitap bankası

altı çizili satırlar

kuran ufku

öğrenciler için kaynaklar

ekovart tv-sanat haberleri

Türk islâm sanatları

kültür ve turizm bakanlığı

kent kent yeryüzü

yapı kredi kültür-sanat

gazetelerin birinci sayfaları

yerel medya

gazetelerin internet sayfaları

bebek ve anne com

gerekli tüm linkler



 
SIK DİNLEDİKLERİM

 




kelâm-ı kibar


 

 

  İletişim Formu


 

bu sayaçtan önceki ziyaretçi:
165900

 

 

Google Site

 

 

 
 
ŞEHİR KALKINMASINDA 2011 MODELİ


Geçen Ay sonunda Erzurum’da yapılan Ekonomik ve Sosyal Konsey Toplantısından sonra kaleme aldığımız iki yazıda; Erzurum’da kurulmasına karar verilen “Kalkınma Ajansı” ve “Erzurum’un Cazibe Merkezi ilan edilen iller arasında yer alması” konularına değinmiştik.

Şehir kalkınması için kuşkusuz her iki konu da önem taşıyor. Ama asıl hayati mesele, tabii ki kaynak teminidir. Hangi kalkınma yöntemini benimsersek benimseyelim, nihayetinde kalkınma bir kaynak temini meselesidir.

Hem unutmayalım ki, ülkemizde devlet kurumları ekonomik faaliyetlerde tanzim edici, belirleyici, yönlendirici rollerini devam ettiriyor. Sadece kamu kaynaklarını değil, özel sektörü yönlendiren gücün “üst kamu bürokrasisi” olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Bu gücü harekete geçiren nihai mekanizma da “yüksek siyasettir.”

Siyaset, teşvik politikaları ile hem kamu hem de özel sektör yatırımlarını belli bölgelere kanalize edebiliyor. Doğrudan etki ve ikna ile büyük yatırımcıları istediği illere yönlendiriyor.

Bazı illerin yerel yöneticileri, sivil toplum örgütleri ve yaratıcı yatırımcı aktörleri adeta “yatırım mıknatısı” görevi yapıyorlar. Siyasi erkin belirleyici iradesiyle, yerel yöneticilerin sürekli çabaları aynı noktada birleştiğinde ortaya nur topu gibi bir evlat çıkıyor: kalkınmış bir şehir!

Bu tespit bizi bir kere daha şu gerçekle yüz yüze getiriyor: Bir ilin kendi imkânlarıyla ve sırf özel sektör yatırımlarıyla kalkınabileceğini söyleyenler; tüm umutlarını sadece teşviklere bağlayanlar yanılıyorlar. Tabii hiçbir çaba göstermeyen ve her şeyi devletten bekleyen yerel önderler de öyle.

Elbette yerel kalkınmada, yerel inisiyatif önemli bir etken. Ama asıl belirleyici ve nihai tayin edici güç “hükümetlerdir.” Hükümet çapında kaynak temini işin özüdür, esasıdır.

Başbakan Yardımcısı Ekren’in, Erzurum gezisini özetlerken sarf ettiği "Yeni bir vizyon için neye vurgu yapılmalı bunları görüşüp, eylem planı oluşturmayı hedefliyoruz." Cümlesi bu bakımdan önemliydi. O toplantıda acil bir eylem planı oluşturuldu mu, özellikle kaynak temini konusunda gerekli vizyon arayışlarına kapı aralandı mı? Bilemiyorum.
Şehrin kalkınma davasında hedef belersizliğini ortadan kaldıracak yeni bir vizyona ihtiyaç var. İsabetli şekilde belirlenecek eylem planı, kalkınma yolundaki pusulamız olabilir.

Belki bu şekilde hem kamunun, hem de özel sektörün “ kalkınma şaşılığına” derman bulmuş oluruz!
Bir bölgeyi abad etmede hükümet çapındaki kararların ne kadar önemli olduğuna, Sayın Başbakan’ın şubatta gerçekleştirdiği Diyarbakır gezisinde şahit olduk. Sayın Başbakan Diyarbakır’a diğer birçok yetkilinin yaptığı gibi sadece “niyetler demeti, vaatler aşuresiyle” gitmedi.

Çantasını açar açmaz masaya “acil eylem planı” ve milyarlarca dolarlık kaynak vadini bırakan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, '' GAP yüzyılın en büyük bölgesel kalkınma projelerinden biri'' olduğunu söyledi.

Diyarbakır toplantısından sonra yaptığı açıklamada, teşvik politikasının bölgeler dikkate alınarak yeniden şekillendirildiğini kaydeden Erdoğan, özellikle 3 sektörün bölge için çok önemli olduğunu belirtti ve o sektörleri şöyle sıraladı; * Tarım-Gıda, * Enerji, * Sermaye-Finans…

Söz konusu toplantıdan sonra bir açıklama da, Diyarbakır Ticaret Odası Başkanı yapmış ve şu bilgileri vermişti: “İlimizde 22 kuruluşa ait 375 proje bulunmaktadır. Bu projelerin toplam proje tutarı 20 milyar 769 milyon 256 bin YTL'dir. Bu projeler için 2007 yılı sonuna kadar 10 milyar 347 milyon 284 bin YTL harcama yapılmış, bu projelerin 2008 yılı ödeneği ise 4 milyar 930 milyon 627 bin YTL'dir. Yatırım programında bulunan 22 kuruluşumuza ait 375 projeden 54'ü bitirilmiş, 11 proje ise devam edilmektedir. 106 proje ihale aşamasında iken, 104 projeye ise başlanmadı."

NEDEN 2011 MODELİ DİYORUM…

Hem Sayın Başbakan’ın Diyarbakır toplantısındaki sözlerini, hem de Ticaret Odası Başkanının açıklamalarını neden aldım buraya? Asla bir kıskançlık içinde değilim. Bugüne kadar, diğer hükümetlerin Güneydoğuya yaptıkları yatırımları hep alkışladım. Erdoğan Hükümetinin gerçekten kapsamlı ve iyi çalışılmış çabalarını da çok önemli buluyorum.

Sayın Başbakan’ın yukarıya aldığım açıklamalarını yaptığı toplantı “GAP Acil Eylem Planı” ile ilgiliydi. Eğer biz de bir “DAP Eylem Planından” bahsedeceksek; içeriğinin böyle dolu olması gerekiyor.

Bizdeki toplantıda açıklanan Kalkınma Ajansı, inşallah projeden kaynağa döşenecek yolların mimarı olur diye umut ediyoruz. Geçen yıl Erzurum’un CAZİBE MERKEZİ İLAN edilmesi, Kalkınma Ajansının da çabalarıyla kamusal kaynakların şehre akışını hızlandıracaksa muhtemel başarılardan bahsedebiliriz.

Hem cazibe merkezi oluşumuz, hem de kalkınma ajansının kuruluşu 2011 modelini benimsesin derken neyi kast ediyoruz?

2011 Yerelden başlayıp hükümet çapında destek gören bir proje oldu.

Yerel bürokrasi, ilk kademe belediyeleri, büyükşehir belediyesi, valilik canla başla bu işe emek verdiler. Üniversite örnek bir efor sarf etti. Milletvekilleri her aşamada üzerlerine düşeni yaptılar.

Sayın Sağlık Bakanı meseleyi hükümet nezdinde takip etti. Başbakan projenin kefili olduğunu açıkladı.

Son olarak Erzurum’da yapılan toplantıda, Spordan Sorumlu Bakan “400 Milyonluk” kaynağın aktarıldığını ifade etti.
İşte sözünü ettiğim model bu. Yerelde isabetli bir şekilde tespit edilen proje… Sonra şehrin yediden yetmişe projeye sahip çıkışı… Üniversitenin bilimsel desteği, yüksek siyasetin çabaları… Hükümetin meseleye müzahir olması, bizzat Başbakanın desteği...
2011 ile Başbakanın yukarıya aldığım GAP Eylem Planı hususundaki açıklamalarında ortak bir nokta var. İkisinde de yerel mutabakat var, hükümet desteği var, kaynak aktarımı var. Diyarbakır Ticaret Odası Başkanı hangi projeden bahsediyorsa harcanan miktarı, ya da ayrılan kaynağı açıklıyor. Milyarlarca dolarlık ödenekten söz ediyor.

Şehir kalkındırmasını hızlandırmak, ilin refah düzeyini hızlı bir şekilde artırmak gibi yüksek amaçlarımız varsa… Öncelikle kalkınma modelini iyi tayin etmemiz gerekiyor. Yöntemde hata, sonuçta hayal kırıklığı demektir. Bence 2011’in bize ilham ettiği model, kendisi kadar önemli…




Vahdet Nafiz AKSU