CAZİBE MERKEZİ OLMAK YA DA OLMAMAK
Erzurum’da kalkınma ajansı kurulmasına ilişkin kararın açıklanmasından sonra “ Geçen yıl ilan edilen 12 cazibe merkezi” konusu gündeme geldi.
Geçen yıl ilan edilen “Türkiye’nin yeni cazibe merkezleri” arasında Erzurum’da yer alıyor.
Aslında hem cazibe merkezleri, hem de kalkınma ajanları 9. Kalkınma planında yer alan hususlar. 9.Kalkınma planının açıklanmasından sonra iki makale kaleme almış ve Erzurum’un kalkınma hedefleri açısından planı analize çalışmıştım.
9.Plan, isabetli bir şekilde yerel kalkınmada iki temel unsura dikkat çekiyor.
“Yerel Dinamiklere ve İçsel Potansiyele Dayalı Gelişmenin Sağlanması, Yerel Düzeyde Kurumsal Kapasitenin Artırılması” Ana başlığı altında, yerel hedefler vazediyor.
Doğal olarak, yerel dinamikleri kalkınma için yeterli bulmuyor ve
“Bölgesel Gelişme Politikasının Merkezi Düzeyde Etkinleştirilmesi” konusunu dikkatle ele alıyor.
Kalkınma ajansları ve cazibe merkezleri konusu, merkezi düzeyde etkinleştirilmesi gereken hedefler arasında çok önemli iki unsur olarak göze çarpıyor.
9.Planın “Bölgesel Gelişme Politikasının Merkezi Düzeyde Etkinleştirilmesi” başlığı altında yer alan 653. Madde’de şöyle deniliyor: “Bölgesel gelişme açısından ulusal düzeyde eşgüdümü sağlamak ve hazırlanacak alt ölçekli plan ve stratejilere genel bir çerçeve oluşturmak üzere ulusal düzeyde bölgesel gelişme stratejisi hazırlanacaktır.”
Aynı başlık altındaki 656. Madde ise, kalkınma ajanslarıyla ilgili: “ Bölgesel gelişme planları; yerel dinamikleri ve içsel potansiyelleri harekete geçirmeye yönelik strateji ve öncelikleri belirleyen esnek, dinamik, katılımcı ve uygulanabilir nitelikte hazırlanacaktır. Kalkınma ajanslarıyla işbirliği içinde tüm bölgelerin gelişme stratejileri ve planları tamamlanacak ve yeterli finansmanla desteklenecektir.”
Memnuniyetle görüyoruz ki, planın öngördüğü hedefler belli bir takvim içinde bir bir gerçekleştiriliyor. Yukarıya aldığım maddede özellikle şu cümle çok önemli. “bölgelerin gelişme stratejileri ve planları tamamlanacak ve yeterli finansmanla desteklenecektir…”
Strateji ve planların birer soyut metinden somut kalkınma eylemine geçişini sağlayacak olan işte bu iradedir. Kaynak ve finansman temininde bölge ve illerin yalnız bırakılmaması önemlidir ve bu yaklaşım bizim “yerel kalkınma esasında hükümet işidir” tezimizi desteklenmektedir.
Geçen yıl 12 vilayetin cazibe merkezi olarak ilan edilmesi de 9.Kalkınma Planının amir hükümleri arasındadır. Bu düzenlemeye ilişkin 658. Maddeyi de aşağıya alalım:
“Başta az gelişmiş bölgelerde olmak üzere, büyüme ve çevrelerine hizmet verme potansiyeli yüksek cazibe merkezleri belirlenerek; öncelikle bu merkezlerin ulaşılabilirliği iyileştirilecek, fiziki ve sosyal altyapısı güçlendirilecektir…”
Bölgesel kalkınma meselesine 9. Planda bu netlikte yer verilmesi iyi oldu. Daha önce de, bildiğiniz gibi bölgeler arası kalkınmışlık farklarının giderilmesi için birçok çalışma yapılmıştı.
Kalkınmada öncelikli iller uygulaması bu çalışmalardan biriydi. Ancak, kalkınmada öncelikli iller tespit edilirken bazı pratik zorluklarla karşılaşıldı. Uygulama başladıktan birkaç yıl sonra neredeyse Türkiye’nin tamamı “Kalkınmada öncelikli il” statüsüne kavuştu ve proje fiilen işlemez hale geldi. Teşvik uygulamalarında da aynı aksaklık gözlendi. Mevzii teşvikler kısa sürede genel uygulamalara dönüştürülmeye çalışıldı.
Geçen yıl 9. Plan çerçevesinde “Türkiye'nin yeni 12 cazibe merkezi” belirlenirken, Türkiye’nin kalkınmada öncelikli iller ve teşvik uygulamaları tecrübesinden yararlanıldığı görülüyor. Bugüne kadar önüne geçilemeyen yanlışlıkların tekrarlanmaması için oldukça titiz davranıldığı anlaşılıyor.
Geçen yıl ilan edilen cazibe merkezleri şunlar: Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Gaziantep, Kayseri, Konya, Malatya, Samsun, Sivas, Sanlıurfa, Trabzon ve Van…
Bu illerin “Büyüme ve çevrelerine hizmet verme potansiyeli” gerçekten yüksek. Demek ki cazibe merkezlerinin tespitinde objektif davranılmış ve isabetli bir seçim yapılmış.
İçlerinde Erzurum’unda bulunduğu cazibe merkezleri, “cazibe merkezi olmakla” ne gibi avantajlara sahip oldular?
Maddeler halinde sıralayalım:
1. Belirlenen bu 12 il’in öncelikle ulaşım sorunları çözülecek, fiziki ve sosyal altyapıları geliştirilecek.
2. Cazibe merkezi illerin kentsel ve çevresel altyapı projeleri öncelikli olacak,
3. Organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi siteleri kurulurken cazibe merkezlerine öncelik tanınacak;
4. İnsan kaynakları ve istihdamı artıran, gelişmeye hız veren kamu yatırımlarında da bu iller dikkate alınacak.
5. Cazibe merkezi iller, 7 yıl içinde Ankara, İstanbul ve İzmir'in alt metropolleri olması ve göçü çeken yerler olması için çalışılacak, bir anlamda bu merkezler göçü düzenleyici kent niteliğine girilecek.
6. Bu iller, yatırımlarda öncelikli olacaklar… Cazibe merkezlerinin gelişmesine hız kazandırıcı ekonomik ve sosyal altyapı yatırımlarıyla, insan kaynakları ve istihdam ağırlık projelere öncelik verilecek…
7. Bu merkezler (9. PLANIN ifadesiyle) bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılması ve göçün engellenmesinde kullanılacak.
8. Cazibe merkezleri politikası AB mali yardımlarının kullanımında mekânsal odaklanmayı sağlamak için de kullanılacak…
9. Cazibe merkezi olarak kabul edilen 12 il, sanayi ve hizmetler açısından merkez haline gelecek.
“Erzurum’da kurulacak kalkınma ajansı, diğer cazibe merkezleriyle koordineli biçimde olacak ve bu merkezleri destekleyici çalışmaları yürütecek.”
İşte bu durum, Erzurum’u kalkınma ajansı bulunmayan cazibe merkezlerinden daha avantajlı bir hale getiriyor.
Tabi tüm bu gelişmeler, “yüksek siyaset” şehrin arkasında durursa istenilen hedefe varmamızı sağlayacaktır.
Cazibe merkezlerinin oluşumu ve gelişiminde kamunun doğrudan düzenleyici olmaması, daha çok sivil toplum kuruluşlarına ve yerel aktörlere misyon biçilmesi tartışmalı bir konudur.
Önceliklerin nasıl belirleneceği, belirlenen önceliklerin nasıl hayata geçirileceği, yerel aktörlerin bu konudaki yeterliliği, kaynak temini meselesi, cazibe merkezlerinin önünde duran ciddi sorunlardır. Unutmayalım ki, Kalkınma nihayet bir kaynak temini meselesidir.
Oluşturulacak projelere, bütçeden ve bütçe dışı kaynaklardan ne kadar ödenek gönderileceği meselesi, konunun temelini teşkil ediyor. Cazibe merkezlerinin istenilen hedefe ulaşması, illerin “kaynak ve finans merkezi haline getirilmesiyle” mümkün olacaktır.
“ŞEHİR KALKINMASINDA 2011 MODELİ” başlıklı, bir sonraki yazımızda da bu konuyu ele alacağız.
Vahdet Nafiz AKSU
|