2011’İ DOĞRU ANLAMAK…
Uluslararası Üniversiteler Spor Federasyonu tarafından düzenlenecek olan 25'inci Dünya Üniversite 2011 Kış Oyunları Organizasyonuna Erzurum’un ev sahipliği yapması kesinleştiğinde nasıl da sevinmiştik.
Bu haklı bir sevinçti. 400 milyon YTL’ye varacak bir kaynağın şehre kazandırılması elbette önemliydi. Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Murat Başeskioğlu’nun ifade ettiği gibi bu parayla şehre 20 hastane, 30 fabrika ve 40 okul yapmak mümkün.
Kapımızı kırk yılda bir çalacak böylesine güzel bir yatırım fırsatının en iyi şekilde değerlendirilebilmesi için öncelikle yerel yöneticilerin işe sıkı bir şekilde sarılması gerekiyordu. Kuşkusuz ilgililer ellerinden gelen çabayı göstermeye çalıştılar. Ancak zamanla kamuoyunda bazı tereddütler meydana geldi.
Yerel basın haklı olarak koordinatör atamasının gecikmesi, gelişmelerin kamuoyuyla paylaşılmaması gibi aksaklıkların üzerine gitmeye başladı. Çok iyi de etti. 2011’in slogan olarak sahibi çoktu ama yatırım süreci ve plan- program konusunda halkın doğru dürüst bilgisi yoktu. Onlarca tesisin projesi hazırlanmış, ödeneği ayarlanmış meğerse…
Şehirde yüzlerce bilbord var, bilbordlarda onlarca fotoğraf var. Ama kimse oralarda yapılacak tesislerle ilgili bir bilgiye rastlamadı bugüne kadar. Yerel basında etkili tanıtım kampanyaları yapıldı da bizim mi haberimiz olmadı? Yöneticilerin çin ü maçine, Avrupa’ya yaptıkları tantanalı gezileri hakkında ortada yazılı bir metin var mı bilmiyorum…
BAŞESKİOĞLU’NUN ÖNEMLİ ZİYARETİ
İşte bu süreçte Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Murat Başeskioğlu’nun üst düzey yöneticilerden oluşan bir bürokrat grubuyla Erzurum’a gelişi 2011’in hazırlık çalışmaları için önemli bir aşamadır.
Sayın Bakanın başkanlık ettiği toplantıda konunun enine boyuna ele alındığını öğrenmek bizi mutlu etti. Kendilerine ve beraberindeki heyete teşekkür borcumuz var."2011'e doğru Erzurum" konulu bir panel düzenleyerek, çalışmalarla ilgili kamuoyunu bilgilendiren Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti de doğrusu takdiri hak etmiş bulunuyor.
Panelde konuşan Başeskioğlu, 2011 için 400 milyon YTL lik yatırıma ihtiyaç duyulduğunu, bu kaynağın bakanlık bütçesinin iki yıllık tutarına eşit olduğunu söylemiş, yatırımlar için kaynak sorunu olmadığını ifade etmiş.“Süreç konusundaki çalışmalara kafayı takmayın, idareciler bunları halleder, yeter ki şehir üzerine düşeni yapsın.”demiş.
Toplantıya katılanların genel kanaati, kamuya ait işlerde bir gecikme olmadığı/olmayacağı yönünde. Şu andaki ciddiyetle takip edilmesi halinde yatırımların planlanan zaman içinde bitirileceğine ilişkin bir inanç var herkeste…
2011 NASIL KALICI HALE GELİR, NE GİBİ FIRSATLARA VESİLE OLUR!
İlgili kuruluşların çalışmalarını dikkatle takip edip, bize düşen görevlerde de titiz davranmalı, şehri en iyi şekilde bu önemli organizasyona hazırlamalıyız. Bunun için neler yapabiliriz? Biz aklımıza gelenleri not edelim, varın siz gerekli ilaveleri yapın:
• 2011 diğer SEKTÖRLERİ de olumlu etkileyecek olan SEKTÖREL bir faaliyettir. Dolayısıyla bu önemli organizasyonu şehrin ekonomik miladı olarak kabul etmek yanlıştır. Böyle bir rehavete kapılıp diğer ana kalkınma eksenlerini ihmal etmemeli, ama yatırımlar zincirinde de zayıf halka bırakmamalıyız.
• 400 Milyona varacak kaynağın şehre akması önemlidir. Bakanın ifadesiyle bu miktar tüm bakanlık bütçesinin birkaç katıdır. Bu kaynağın iyi idaresi gereklidir. Tesislerin sağlam, hilesiz hurdasız bitirilmesine aman dikkat edelim. Bu önemli miktardaki kaynağın yaratacağı katma değer ve istihdam imkânlarından şehrin azami şekilde yararlanmasına dikkat edelim, ihaleler ve taşeronluk konusunda ERZURUMLU müteahhit ve girişimcilere yasal çerçevede pozitif ayrımcılıktan kaçınmayalım.
• Tesislerin bir an önce bitmesi ve diğer hazırlıkların aksaksız tamamlanması yerel yöneticiler arasındaki koordinasyona, karşılıklı saygı ve sevgiye, yetki ve sorumluluk idrakine bağlıdır. Şehrin geleceği için kişisel ve kurumsal kaprisler bir kenara bırakılmalıdır. Bu konuda Sayın Valinin inisiyatifi önemlidir.
• Yapılacak işler konusunda kamuoyu sürekli bilgilendirilmeli ve zihinlerde istifhamlara yer bırakılmamalıdır. Bugüne kadar işin şov kısmında ileri gidilmiş, halkın aydınlatılması noktasında geri kalınmıştır.
• 2011 şehrin tanıtımı için altın bir fırsattır. 400 milyon YTL fiili harcama yapılacak ya, bunun kat kat fazlası bir tanıtım imkânıyla karşı karşıyayız. Tanıtımdan sadece karı, kışı, pisti anlarsak yanılırız. Unutmayalım ki, PALANDÖKEN’DEN çok daha gelişmiş, güzel, çağdaş çok sayıda kış sporları merkezi, kayak tesisi var. Tek başına bunlar, zaten bu imkânları bol bol tatmış ziyaretçileri tatmin eder mi? Buraya gelecek olanlar yerel tatları, zevkleri arayacaklardır. Yerel kültürle tanışmak isteyeceklerdir. Damakları yerel tatlar arzulayacaktır. Memleketlerine dönünce anlatacakları şeyler olsun isteyeceklerdir. Dönerken, yakınlarına, dostlarına, sevgililerine şehri sembolize eden minik bir hediye sunmak isteyeceklerdir. Her yerde bulabileceklerini değil, yöreye özel olana ulaşmak isteyeceklerdir.
• Onlara öncelikle tarihi mekânlarımızı en görkemli bir şekilde takdim edebilmeliyiz. Çifteminareleri, Ulucamiyi, Yakutiye’yi, Kümbetleri, Camileri, Tabyaları… Bu eşsiz tarih ve kültür hazinelerini mutlaka gezilir, görülür hale getirmemiz lazım… Onları tanıtacak elemanları tarihi bilgi, kültürel yeterlik ve yabancı dil yeteneği bakımından şimdiden hazırlamak gerekiyor.
• Erzurum müzemizi geliştirmekle işe başlamalı, on binlerin ziyaretini fırsat bilerek haklı davalarımızı insanlık âlemine anlatmanın yollarını aramalıyız. Mesela ALACA’YA şimdiden bir ermeni mezalimi müzesi açabiliriz. Burada kanlı Ermeni zulmünün belgelerini teşhir edip, İngilizce belge ve kitapları ücretsiz dağıtmalıyız. Tabyalar’da görsel faaliyetler yapmalı, kongre binamıza ziyaretçileri bir şekilde çekip, kentin kurtuluş savaşındaki önder rolüne dikkat çekmeliyiz.
• Sporcularla birlikte, gelecek tüm turistlerin yararlanabileceği tarihi dokuya uygun Erzurum konakları inşa etmeli, buralarda yerel yemekleri ikram etmeliyiz. 2011 için gelenlerin birçoğu belki yeme içme konusunda kişisel harcama yapmayacak, çünkü burada misafir olarak bulunacak. Biz sadece 2011 için misafirleri için değil, genel olarak şunu söyleyebiliriz: Dünyadaki kayak merkezlerine giden turistler yerel lezzetler için hiçbir harcamadan kaçınmıyorlar.
• Şehir merkezinde düzenli folklor şenlikleri ve kültürel etkinliklerle bu sprotif faaliyetin kültürel ayağını sağlam tutmalıyız. Sprotif bir amaçla gelenlerin sonraki yıllarda turist olarak tekrar gelmesini sağlamaya yönelik çabalarımız olmalı.
• 2011’e kadar kentsel dönüşümü tamamlayıp, kadim şehri orijinaline yakın bir hale getirmeliyiz.
• Şu ana kadar gâvura tespih satmak gibi bir garabeti ısrarla sürdürdük. İsteyene hatıra olarak onu da vermekte sakınca yok. Ama gelen her turist yakınlarına kaliteli ve şehri temsil eden hediyelik eşya götürmek ister. Bir yarışmayla şehri anlatma özelliğine sahip hediyelik eşyayı tespit edip, onu yerel ustalara ürettirmemiz lazım. Bu, çifte minare ve palandökenin sentezinden oluşan bir heykelcik, anahtarlık yahut içinde Oltu taşı süslemeler bulunan muhtelif hediyelikler olabilir.
Evet, Palandöken dağımızda, karımız da, kayağımız da kuşkusuz bulunmaz birer hazine… Ama asıl büyük hazine şehirde… Erzurum kültürel birikimi ve tarihi eserleriyle Avrupa gençlerini büyüleyecek bir birikime sahip…400 milyon YTL harcamayla yapılacak tesislerin arkasına… Paha biçilmez tarihi değerlerimizi koyabilirsek… 2011 gerçek kıymetini bulur ve Avrupalı gençler eşsiz doğayla muhteşem bir kültür sentezlemenin doyumsuz hazzını yaşarlar…
Vakit geçmeden biraz da işin bu basit görünen ama esasında çok önemli kısımlarıyla ilgilenmemiz gerekmez mi?
Vahdet Nafiz AKSU
Vahdet Nafiz AKSU
|