ŞEHRİN ÖZÜRLÜ SERVET YAPISI
Yazılarımıza ara sıra göz atanlar, daha önce de bu konuyu ele aldığımızı hatırlayacaklardır. Şehrin kalkınma meselesini analiz etmeye çalışırken şu hususun altını ısrarla çizmeye çalışıyoruz: Bir ilin genel gelişmişlik düzeyini belirleyen temel faktörler var. Bunlar adeta şehrin ekonomik röntgenini teşkil ediyor. Devlet Planlama Teşkilatı da illerin sosyal-ekonomik göstergelerini tespit ederken bazı temel kriterlerden hareket ediyor.
Bir ilin “kişi başına düşen mevduat miktarı” o ilin kendi dinamikleriyle kalkınma potansiyelini belirleyen temel faktördür. Yine kişi başına düşen kamu yatırım miktarı, kişi başına düşen teşvikli yatırım miktarı, kişi başına kullanılan kredi miktarı gibi temel göstergeler şehrin o günkü durumunun aynasıdır. Gelecekte alınması gereken tedbirlerin de bu pencereden incelenmesi lazımdır.
Bir ili ekonomik olarak incelerken banka kredilerinin durumuna yakından bakmakta yarar var. Bu açıdan baktığımızda Erzurum’un kişi başına düşen mevduat açısından da, kullandığı banka kredisi açısından da, emsal iller ve gelişmiş illere göre iyi bir noktada olmadığını söyleyebiliyoruz.
Erzurum, hem bankada değerlendirebileceği mevduat açısından, hem kredi kullanmak hususunda yeterli performansı gösteremiyor. Hatta kredi kullanma hususunda “zorunlu ürkeklik” sergiliyor.
İşin erbabı bu durum üzerinde ciddiyetli durmalı ve şu soruların cevabını aramalıdır:
• Erzurumlu müteşebbisin kişi başına düşen banka mevduat miktarı bakımından bu kadar geri durumda oluşunun gerçek nedeni, sadece yetersiz sermaye birikimi midir?
• Bu durum aynı zamanda, birikimlerin yastık altı dediğimiz şekilde saklandığına mı işaret etmektedir?
• Eğer öyle bir durum varsa, müteşebbis sermayesini yatırıma çekmenin pratik yöntemleri üzerinde çalışmalar yapılmakta mıdır?
• Erzurumlu müteşebbisin ve yerel firmaların kredi kullanmama eğilimi sadece mali yetersizliğinden mi kaynaklanıyor, yoksa bu tabloda bankaların tutum ve davranışlarının da payı var mıdır?
• Teşvik belgeli yatırımlardan yerel firmaların yeterince yararlanmamasını sadece “teşvik sistemiyle” izah edebilir miyiz, yoksa meselenin daha derin nedenleri mi var?
• Şehirde “bir düşük girişim ve yatırım eğiliminden” söz etmek mümkün müdür?
• Şehrin geleceğini omuzlayacak olan “yeni yaratıcı girişimci sınıfı” nasıl ayağa kaldırabiliriz?
Bu sorulara cevap ararken bir noktaya dikkatinizi çekeceğim. Ama ondan önce, ekonomik bakımdan bizimle mukayese edilebilecek illerde kişi başına düşen mevduat miktarı ile bizdeki duruma bir göz atalım.
KİŞİ BAŞINA BANKA MEVDUATI (S) BKNZ:
http://vahdetnafizaksu.net/bugunerzurum/bugunerzurum_sekiz.asp
Tabloda açıkça görülüyor, Erzurumlu müteşebbisin ya gerçekten bankaya yatıracak parası yok, ya da parasını yastık altında saklayıp, zaman zaman da “bazı uyanık kuruluş ve şahısların” dolandırıcılık organizasyonlarına kaptırıyor! Eğer varsa, mevcut servetin mevduata dönüşmemesi, kredi kullanımını da imkânsız hale getiren unsurlardan birisi olarak karşımıza çıkıyor. Ortaklık yok, kooperatifleşme yok, kredi kullanma geleneği yok… Bunlar olmadan kalkınmadan nasıl bahsedebileceğiz?
Şehrin mevduat eksikliği ve kredi kullanamama özrünü tahlil ederken şu sorulara da cevap aramamız lazım.
•Şehir sermayesi gelenekten geleceğe doğru nasıl bir seyir izledi?
•İşadamı, müteşebbis, küçük işletmeci diyebileceğimiz sınıfın “servet edinme” ve “servet kullanma” biçimleri çağdaş gelişmelere göre yönlendirilebildi mi?
•Toptancılık, dükkâncılık ve esnaflıktan küçük sanayi işletmelerine geçiş süreci iyi yönetilebildi mi? Ya da daha doğru soru şu: Böyle bir süreç yaşandı mı?
Şimdi gelin üç can alıcı soru daha soralım ve birlikte cevabını arayalım:
•Erzurum’un temel mali yapısında tarım ve hayvancılığa dayalı servet ne ölçüde etkilidir?
•Erzurum’un temel mali yapısından bahsederken toptancılık ve esnaflığa dayalı servetten mi bahsediyoruz aslında? Bu servetin üretime dönüştürülmesi konusunda bir plan, program, çalışma var mıdır?
•Erzurum’da küçük sanayi ve üretime dayalı bir zenginlikten bahsetmek mümkün mü?
•Şehrin son dönemlerinde gelişme eğilimi gösteren turizm ve hizmet sektörü, kentin mali yapısında köklü dönüşümler gerçekleştirebilecek düzeyde midir? Gelecekte böyle bir ihtimalden söz edebilir miyiz?
Sanırım 2006 yılının son aylarında OTDÜ’DE “BÖLGESEL KALKINMA ve YÖNETİŞİM SEMPOZYUMU” düzenlenmişti. Konuşmacılardan birisinin şu sözlerini not emişiz:
“Kalkınma geçmişte olduğu gibi yukarıdan aşağıya bir yaklaşım yerine artık yerel aktörlerin katılımıyla gerçekleşebilecek bir olgu olarak tanımlanmaktadır. Yeni yönetişim mekanizmaları ve kalkınmanın yeni dinamikleri yerel ve bölgesel kalkınmanın tanımını, stratejilerini, müdahale biçimlerini, aktörlerini, örgütlerini ve kurumsal yapılarını değiştirmektedir.
Yerel ve bölgesel kalkınmayı gerçekleştirebilmek için bu ölçeklerde çeşitli kurumsal yapılanmalara ve katılıma dayalı aşağıdan yukarı bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır.”
Evet, “çeşitli kurumsal yapılanmalara” gerçekten ihtiyaç var. Yabancı yatırımlar, firmalar ve kişilerin, hemşeri sermayenin gelmesi ve kalması için şehri geçekten cazip hale getirmek işin esasıdır…
Şehrin mali yapısını, zenginlik kaynaklarını, imkânlarını, zaaflarını, servet yapısını analize ihtiyaç var. Geleneksel servet edinme ve serveti kullanma yöntemlerinin çağdaş bir anlayışla yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç var. Bu süreci kendi haline bırakmak yerine, hızlandırmak ve yönetmek gerekiyor.
Şehrin Güncel meselelerini çözmek kadar, şehrin gelecekten en iyi payı almasını sağlamanın yollarını şimdiden aramakta hepimizin temel görevi değil mi?
Vahdet Nafiz AKSU
|