Erzurum'un yeni yaratıcı girişimci sınıfı
Daha teşvik lafını duyar duymaz ticaret erbabının gözlerinin parladığını görür gibiyim! Ama hayır, sözünü edeceğim teşvik öyle bildiğiniz, yolunu hasretle bekleyip bir türlü kavuşamadığınız, her fırsatta talep ettiğiniz teşvik değil.
Elbette kentsel kalkınmada teşvikler önemlidir. Tabii şehrin imkân ve ticari kabiliyetlerini dikkate almayan, yöresel ihtiyaçlara göre ayarlanmayan teşvik mevzuatından bahsetmiyorum.
Yerel sivil toplum örgütlerinin değerli yöneticileri tarafından her fırsatta dile getirildiği gibi “şehre mahsus teşvik uygulamaları” ancak derde deva olabilir. Bu deva oluşta bence sınırlıdır ve sırf teşvik uygulaması ile kentsel kalkınmayı sağlamak o kadar kolay değildir.
Diyelim şehre özel teşvik uygulamaları geliştirildi. Tamam, önemli bir aşamayı kaydetmiş oldunuz. İyi de bu teşvikleri kimler, nasıl kullanacak?
İşte bu noktada duruyoruz ve “girişimcinin teşvikinden önce, girişimciliğin teşviki” meselesini tartışmamız gerektiğini söylüyoruz.
Ekonomik kalkınma açısından Erzurum’u objektif olarak mercek altına aldığımızda şu gerçeği tüm çıplaklığı ile görüyoruz; “Erzurum’da kamusal hayat gayet debdebeli, özel sektör faaliyetleri gayet durgun ve şaşkındır.”
Hemen kızmayın. Birlikte özeleştiri yapmaya çalışıyoruz. Şehrin üniversite de dâhil kamu binalarını sihirli bir değnekle görünmez hale getirin, bakın bakalım geriye ne kalacak? Kaç atölye, kaç fabrika, kaç ticaret merkezi gözlerinizi okşayacak?
Bir acı gerçekte şudur: “Şehrin popüler kültür ürünlerine meyli şehvetli bir iştiha halini almışken, entelektüel hayatı felç noktasında durgundur.”
Bu şu demek: Şehrin maddi ve manevi kalkınma ayaklarının ikisinde de sorun var.
Bu temel sorunlar bizi şu sorulara yöneltiyor:
Türkiye hızla değişiyor, ekonomi dönüşüyor, toplumsal hayat istikameti tayin ve tespit edilememiş bir mecraya doğru sürükleniyor.
Erzurum bu değişimin neresinde?
Bu değişimi yönlendirecek, sevk ve idare edecek asıl güç kim? Kimler?
Gücünü şehir sevgisi, bilgi, kültür ve mesleki liyakatten alan bir girişimci sınıfın varlığından bahsedebiliyor muyuz?
ERZURUM’UN “YENİ YARATICI GİRİŞİMCİ SINIFI “ VAR MI?
Yerli değerleri özümsemiş ama küresel ölçekte bilgi ve beceriyle kendini donatmış “YENİ BİR YARATICI ŞEHİR ELİTİMİZ” var mı?
İnsan kaynakları bakımından sevindirici bir birikime sahip olmaya başlayan şehrin LAPTOPLU DADAŞLAR ordusu sivil ve kamusal alanda ağırlığını yeterince hissettirebiliyor mu? Benim şahsen ümitvar olduğum bu yeni dadaş neslinin bilgisayar belleği bilim ve teknolojiyi tam tekmil kaydetti diyelim… Bu yeni neslin beyni, gönlü, vicdanı bu toprağın bereketli ruh ikliminden yeterli gıdayı alabildi mi?
Yeni yaratıcı şehir elitinin aksiyon unsuru, yeni yaratıcı girişimcilerimiz olmalıdır. Peki, var mıdır böyle bir sınıf ve varsa şehir üzerindeki ağırlığı nedir? Siyasetle münasebeti ve siyasi aktörlere fikri katkısı ne ölçüdedir?
Sözünü ettiğim “YENİ YARACI ŞEHİR ELİTİMİZİN” yerli eşraftan olması lazım. Şehrin hafızası, maziyle alakalı “çipi” bu grubun manevi şahsiyetinde gizli olacaktır. Şehrin siyasi önderlerinin, yöneticilerinin tespitinde bu mekanizma belirleyici olacak, bir nevi “derin hemşeri” fonksiyonunu icra edecek. Bu sınıf bir manyetik koruma alanı gibi şehrin öz değerlerini muhafaza edecek, harami arıları peteğin içine sokmayacak…
Ama YENİ YARATICI GİRİŞİMCİ sınıf için böyle bir kayıt ve şartımız olmayacak. İş için, ticaret için, yatırım için gelenlere asla açık ya da örtülü şekilde “ticari vize” sormayacağız. Onların işlerini zorlaştırmayacağız. Şunu hiç kimse unutmasın. Erzurum’un “içsel kaynaklarla” kalkınması asla mümkün değil.
Kesinlikle GÖÇER-KONAR sermayeye, girişimciye, iş adamına ihtiyacımız var. Bir yandan hemşehri sermayenin şehre dönüşünü temin etmenin yollarını ararken, diğer yandan şehrimizi GÖÇMEN SERMAYE İÇİN cazip hale getirmemiz lazım.
Şehirde büyüme ve gelişme ortamı bulacak olan YENİ YARATICI GİRİŞİMCİ sınıfın yüksek katma değerli alanlarda faaliyet göstermesi sağlanırsa, yatırımların ve istihdamın önü açılmış olacaktır.
Çağdaş ülkelerde kalkınma “yerelin hayat kalitesini bir üst seviyeye çıkartma çabası” olarak tanımlanıyor. Yine çağdaş anlayış “girişimciliğin kalkınmanın motoru” olduğunu kabul ediyor.
Erzurum’u gelecek on yılların bölgesel ve hatta küresel şehri yapmak gibi yüksek amaçlarımız varsa, bunu ancak GİRİŞİMCİLİK RUHUNU teşvikle sağlayabiliriz.
Hazır hap şeklinde teşvik verilse bile, bunu kullanacak girişimci sınıfın göz bebeği gibi korunup kollanması, mali bakımdan ve moral olarak desteklenmesi atılması gereken ilk adım değil midir, sizce de? Girişimciyi kifayetsiz teşvik yerine, girişimciliği yeterli ve ısrarlı teşvik… Girişimciyi baş tacı eden bir kamuoyu ortamı…
Girişimciye saygı ve hizmete göre dizayn edilecek bir bürokratik yapı… Kalkınma ve büyüme merakıyla dolu resmi, sivil ve siyasi kadrolar… Şehri başarıya götürecek tablo budur…
Ve kesinlikle unutmayalım ki, önemli olan bir şehre yatırım yapacakların, girişimcilerin çokluğu değil, niteliğidir… Yatırımcıyı, girişimciyi rahat ettirecek, ona güven verecek ortamı sağlamak girişimcilik ruhuna verilecek en muhkem teşvik belgesidir.
İş budur, gerisi hiçtir!
Kentsel kalkınma konusundaki “teorik egzersizlere” devam edeceğiz.
Vahdet Nafiz AKSU
|