KAYNAK TEMİNİNDE HEMŞERİ SERMAYENİN ROLÜ
Dün mecliste tatlı bir telaş vardı. Yeni seçilen milletvekilleri kayıtlarını yaptırıyorlar, rozet siparişlerini veriyorlardı. Bazı vekiller altın suyuna batırılmış rozetleri, bazıları da 24 ayar altın rozetleri sipariş etmişler.
Rozetler altın suyuna batırılmış olsa ne çıkar, saf altın olsa ne çıkar. Tenekeden rozet yapıp altın adamların yakasına taksanız, elmas gibi parıldar. Elmas rozeti teneke adamlara taksanız ne fayda!
Latife bir yana rozetin kıratı, ayarı ne olursa olsun Milletvekilliği, bir faninin erebileceği en onurlu görevlerdendir. Artık bu saatten sonra her milletvekili seçildiği bölgenin değil bütün milletin vekilidir.
Bizim vekillerimiz de öyle. Artık onlardan sadece Erzurum değil, bütün memleket hizmet bekliyor. Ama madem unvanlarının önünde “Erzurum Milletvekili” ibaresi var, öyleyse her zaman ve daima öncelik Erzurum’un olmalıdır, kuşkusuz olacaktır da…
Hiç kuşkumuz yok. Beşi yeniden seçilen yedi vekilimizin hepsinin ajandasında, gündeminde bu şehrin sorunları var. Çözüm önerileri var. Hayaller, planlar, hedefler var.
Dünkü yazımızda “ ŞEHRİN ACİL EYLEM PLANINA” ihtiyaç olduğunu dile getirmiş, temel hizmet öncelikleri üzerinde durmuştuk.
Bugün de, daha önce defalarca dile getirdiğimiz “temel öncelikleri” tekrar gündeme taşımak niyetindeyiz.
Evet, yolunu el yordamıyla da bulsa Erzurum, gelişme yolunda ağır aksak ilerliyor.
Erzurum’un kalkınması üzerinde şehir aydını sürekli beyin fırtınası estiriyor. Üniversite, yerel bürokrasi, siyasi kadrolar değerli fikirler ileri sürüyor. Oda, dernek ve meslek kuruluşlarının kayda değer çalışmaları var.
Şehir meseleleri üzerinde düşünen hemen her kişi ve kuruluş şu sorulara cevap arıyor:
Geçmişte daha gerilerde olup, uzun kalkınma seferinde kendisini sollayıp geçen şehirler bu başarıyı nasıl yakaladılar?
Erzurum nerede ve ne gibi hatalar yaptı?
Coğrafi şartların doğal olumsuzluklarının dışında, yönetim ve siyaset hatalarının bu sonuçtaki payı nedir?
Köklü reformlar, sistemi düzeltmeye yönelik çabaları bir yana bırakıp kalkınma umudunu “insan kaynaklarına” bağlayarak mesafe almamız mümkün müdür? Daha doğrusu herkesin üzerine düşeni yaptığı, kolektif aklın ortaya çıkaracağı esaslar çerçevesinde bir kalkınma zemini yaratmak mı çıkar yoldur; yoksa yeni siyasi ya da bürokratik kurtarıcılara mı umut bağlamak lazımdır.
Bu noktada bizim söyleyeceğimiz şudur: Erzurum ölçeğindeki şehirlerin kalkınma çabalarında yerel inisiyatifin rolü vazgeçilmezdir. Ancak yeterli değildir. Daha önce de belirttik. Yerel kalkınma yerel imkânlarla kotarılabilecek bir iş değil. Kesinlikle dışsal kaynağa ihtiyaç var ve bu kaynağın yüksek siyasi iradenin tasarrufu çerçevesinde kamu eliyle temini gerekir.
Kamu eliyle kalkınma yönlendirmelerinin ve kaynak temininin teşvikler dışında yöntemleri var. Bu bahsi daha sonra ele alacağız.
Şehrin kendi dinamiklerini harekete geçirme noktasında “ HEMŞERİ SERMAYE” büyük bir önem ve öncelik taşıyor. Konuya daha önce yayımlanan bir yazımızdan dan alıntılar yaparak devam edelim:
NAZLANAN HEMŞERİ SERMAYE VE ŞEHRİN BU ALANDAKİ BAŞARISIZLIĞI
Çorum, Sivas, Malatya, Denizli gibi illerin kalkınma atağında, daha önce şehir dışına göçen sermayenin belli yatırımların finansmanı için kente dönmesinin payı ne ölçüdedir? Bundan hemen sonra sorulması çok gerekli soru da şudur: Belli bir kalkınma trendi yakalayan illerde, yerel girişimcilerin rolü ne kadar belirleyicidir?
Erzurum, diğer birçok il gibi yılardır beyin ve nitelikli insan göçü veriyor. Sermaye göçü ile var olan sermaye stokları hızlı bir şekilde şehir dışına transfer oluyor. Halk içinde " Erzurum'da kazanıp İstanbul'da harcamak " şeklinde ifade bulan bu gelişmenin önüne geçmek mümkün değil.
Beyin göçünün de, kaliteli insan göçünün de, sermaye göçünün de mantığı aynı…
Yetişmiş beyinler kendilerini daha iyi ifade edebilecekleri, bilgi ve becerilerini değerlendirebilecekleri ortamı arıyorlar. Bundan daha doğal ne olabilir. Aynı şekilde bilgi, birikim ve tecrübe olarak şehirlerarası ya da uluslar arası kıvama gelen kişilerin ikbal ve istikballerini doğup büyüdükleri kentin dışında aramalarına da diyecek sözümüz olmaz.
Keza, şehir dışında uygun gelişme imkânı bulan hemşeri sermayenin göçü de bir iktisadi zorunluluktur.
Eğer “göç göç olup yola düzülen hemşeri beyinler”, hemşeri insan gücü ve hemşeri sermaye bir daha dönüp arkasına bakmıyorsa, kötü olan budur.
Yoksa gidenlerin yürekleri topraklarında, beyinleri şehirlerinde, gönülleri yurtlarında ise ne ala! Böyle bir tablo sorun değil, aksine büyük nimettir.
Düşünebiliyor musunuz, sürekli olarak fiziki ve beşeri sermaye göçü veren Erzurum'dan büyük merkezlere akan sermaye daha da büyüyüp palazlandıktan sonra yatırım olarak şehrine dönüyor.
Finansman zorluğu içindeki yerel girişimciler ve üretime yönelik faaliyette bulunan işletmelere gerekli olan kaynakların bu yolla temini pek ala mümkündür. Zaten yazının girişinde örnek verdiğimiz iller ekonomik atılımlarını, vaktiyle göç zorunda kalmış hemşeri sermayesinin şehre döndürülmesiyle yapabilmişlerdir.
Erzurum'da girişimciliğin bir türlü gelişme gösteremeyişinin ana nedeni kaynak yetersizliği değil mi?
· Yine yatırımların istikrarsız bir seyir takip etmesinin temel sebebini finansman sorunu teşkil etmiyor mu?
· Bu temel problemlere kamu eliyle doğrudan kaynak aktaramayacağımıza göre, şehre dönmekte çok nazlı davranan hemşeri sermayesi üzerinde daha çok kafa yormamız gerekiyor.
Erzurum' da sıfırdan yatırım yapmak ya da mevcut işletmelerini büyütmek isteyen birikimli, çok sayıda becerikli girişimcilerimizin bulunduğunu biliyoruz.
Girişimci dadaşların belini büküp iflahını söken en önemli problem söylediğimiz gibi sermaye birikimlerinin yeterli olmayışı.
Hâlbuki şehir dışına göçüp orada dal budak salan hemşeri sermaye potansiyeli, birkaç Erzurum'u yeniden inşa edecek düzeydedir.
Bütün mesele, şehrimizi hemşeri sermayenin dönüşüne hazır hale getirmek. Dün göçmüş olan, bu gün de göç hazırlığındaki girişimcileri ve sermayeye " aman gitme, dur! " diyebilir miyiz?
Herhangi bir ilden daha büyük bir merkeze sermaye göçü varsa, göç edilen yerde "daha yüksek getiri elde etme" beklentisi ve imkânı var demektir.
Böyle makul bir beklenti içinde kimseyi eleştiremeyiz. Ama gerekli şartları sağladığımız halde, şehre yatırım yapmayan hemşeri girişimciyi sonuna kadar eleştirme hakkına sahibiz.
Bu gün Allah'a şükür, şehrimizin fiziksel altyapısı, demiryolu, havayolu, karayolu ulaşım imkânları, iletişim olanakları; insan altyapısı hemşeri sermayesini yüzünün akıyla ağırlamaya müsait hale gelmiş bulunuyor. Köklü bir Üniversitemizin bulunuşu büyük avantaj, insan kaynakları ve entelektüel altyapı olarak ta fevkalade yeterliyiz.
SİYASİ HEYET BU KONUYU GÜNDEMİNE ALMALI…
Samimi kanaatim, kanaatimden öte izlemim şu ki, bu güne kadar şehrine pek nazlı ve cimri davranan hemşeri sermaye; şu an Erzurum'a akmak için irade ve işaret bekliyor.
Devletin öncülüğüne, yol göstermesine gözünü dikmiş. Erzurum'un şartlarına göre hazırlanacak bir özel teşvik paketi. Bir ilk adım, bir örnek gelişme çok önemli sonuçlar doğuracak, biliyorum.
Sivil toplum örgütlerinin yöneticileri ve şehir elitine sesleniyorum. Yeni siyasi heyetten istirham ediyorum İstanbul, Ankara, Bursa gibi illerde karargâh kursunlar; bu illerde " birer ikna odası " ihdas etsinler, hatırı sayılır eşraftan birer de ikna heyetleri oluştursunlar… Kendilerini bir ekonomik kurtuluş seferine çıkmış kabul edip, sonuç alıncaya kadar sıcak yataklarına dönmesinler. Çok iyi sonuç alacaklarından hiç şüphe duymuyorum. İş kıvama ermiştir!
Tabi bu konu üzerinde çalışanların sabır ve kararlılık içinde olmaları lazım. İstanbul’un lük otellerinde birkaç gün süren toplantılar yapılmıştı geçen yıllar, “ BİR MUM DA SEN YAK “ gibi bizi de umutlandıran kampanyalar başlatılmıştı. Başka illerde sonuç veren bu çabalar bizde neden akim kaldı?
Yol mu yanlıştı, yöntem mi? Yoksa işe ön ayak edenlerin solukları mı yetmedi?
Ya bir işe başlanmamalı, başlanınca da bitirilmeli... Ciddi konuları tören, gösteri, şov malzemesi yapıp “beyanat kalkınmacılığı çukuruna düşmekten” Allah yeni siyasi heyeti muhafaza etsin!
Vahdet Nafiz AKSU
|