"ERZURUM DIŞINDA YAŞAYAN ERZURUMLU" DÜŞMANLIĞI
Bu yazıyı okumadan önce “Yorumları Oku” bölümünü tıklayarak Azad DERMAN adlı okuyucunun yorumuna bir göz atınız.
Derman, Yazılarım veya şiirlerim hakkında eleştiri yapmış olsaydı saygı duyar, asla cevap vermezdim. Ancak yorumda Erzurum dışında yaşayan yüz binlerce hemşerimize yakışıksız ve ağır sataşmalar var.
O nedenle, itham edilen hemşerilerim adına bir iki şey söylemek gereğini duyuyorum. Hemşerilerim adına diyorum, çünkü ben şahsen “dışarıda yaşayıp Erzurum’da yaşayanlara akıl veren” birisi değilim. Tüm ailesi bu şehirde yaşayan, bir ayağı Erzurum’da olan, şehirde günlük olarak yayımlanan bir gazetenin ortağı olan birisiyim. Geçmişte siyasi bir şahsiyetle mesaim olmuştur, ama “kalem müdürlüğü” sıfatıyla değil, kendisine gerçekten danışılan, fikri üretimine önem verilen “danışman” sıfatıyla…
Şimdi gelelim meselenin aslına. Erzurum’da ikamet edip, şehir dışında yaşayan yüz binlerce insana “buğz” eden bir grup var. Elbette bunların sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bunların kıymet-i harbiyesi mide bulandıran küçük sinekler kadardır.
Gerçekte kimlerdir bunlar? Ağızlarına alma cüretinde bulundukları temiz isimlerin binde biri kadar hemşerilerine hizmetleri, şehirlerine hayırları dokunmuş mudur?
Bu bölücü fikirler zihinlerine hangi kıskançlık saikıyla üşüşmüştür? Şehirlerinin ufkunu bu şekilde daraltmaya, hemşeri enerjisini böyle küçültüp toprağa vermeye nasıl cüret ediyorlar?
Bu hemşeri düşmanlarının hezeyanlarına aslında gülüp geçmek lazım. Çünkü bunlar senede iki üç kez çeşitli vesilelerle çıkıyorlar piyasaya, zehirlerini kusup kenara çekiliyorlar.
Çoğu da net ortamında takma isimlerin arkasına sığınarak fitne oklarını oradan fırlatıyorlar. Ne kadar ayıp, ne kadar dadaşlığa sığmayan bir tutum.
Böyle bir tutumu, böyle bir şaşı bakışı Erzurumluluk ruhuna akıtılmış bir kezzap olarak görüyorum. Elbette bu şehrin çilesini çeken, kışıyla, soğuğuyla, işsizlik ve fakirliği ile boğuşan kardeşlerimiz, eğer bazı nimetler söz konusu olursa her zaman önceliğe sahiptirler. Buna hiçbir itirazım olmaz. Ancak, Erzurum’da oturan Erzurumlu ile Erzurum’da oturmayan Erzurumlu diye bir tefrika ne kadar incitici bir yaklaşım. Erzurum’un imkânlarını bölüşürken, tamam öncelik sizin olsun, ama Erzurum sevdasını taksim edecekseniz orada ayrım, gayrım vebal olur, sevgili dostlar.
Bugün Kayseri, Sivas. Konya, Çorum’da, birçok kere manşetler taşıdığımız kalkınma hamleleri yaşanıyor, her ay birkaç fabrika temeli atılıyorsa, bu birlik ve beraberliğin bir sonucudur. Eğer Erzurum da bir kalkınma hamlesi başlatılacaksa bu, şu an Erzurum’da yaşayanlarla, Erzurum dışındaki Erzurumluların iş birliği ile mümkün olacaktır. Erzurum dışından hayali gazel okuyanlara da HAYIR, Erzurum içinden ayrılık şarkıları besteleyenlere de.
Ekmeğini helalinden kazanmak uğruna hayatın meşakkatli yollarında dolaşıp duran insanoğlu bazen "gurbet" denen mekâna demir atmak zorunda kalır. Küreselleşmenin geniş dünya coğrafyasını bir küçük köy haline dönüştürdüğü günümüzde bile "sıla özlemi" burnumuzun direklerini sızlatan en güçlü insanî histir hala. Yüzlerce havaalanından, otogardan, limandan, istasyondan hareket eden binlerce vasıta gurbetten sılaya "canlar" taşır, bıkmadan, usanmadan. Bütün bu imkânlara rağmen çeşitli nedenlerle bedenini doğduğu topraklara istediği her an ulaştıramayan nice insan da vardır ki, vatanına gönül kuşuyla konar.
Ana rahmine düştüğün, ebenin ellerine bir küçük yavru olarak teslim edildiğin topraklara gönül rabıtasını sıkı tutmak sadece insani bir görev değil, ilahi bir emirdir de. "Sılayı rahm" anne baba sevgisine eş yüce bir buyruk o yüzden. Temiz yüreklere anne-baba, akraba, yar sevgisiyle beraber" şehir sevgisini", "hemşeri muhabbetini " yerleştirmeden, bütünüyle milleti, ümmeti, insanlığı sevmek ne kadar mümkün olabilir ki? Fikir ve his planında önceliği "köklere" vermeden, hümanist bir bakışa erişmek ne kadar müşkül bir iş ve boş bir hevestir.
Nerede ne olursak olalım, önce şehrimizin sade bir evladıyız... Böyle hissedenlere ne mutlu... Böyle düşünenlere binlerce takdir ve aferin... " Doğduğu yerde hatırı olmayan insanlar, yelin savurduğu saman gibi öksüz ve bahtsız canlardır " diyen bilge kişi kimdi şimdi hatırlayamadım, onun bu veciz sözünü tasdik ediyorum ve biraz değiştirerek yazımı onunla noktalıyorum:
" Uzak diyarlardaki hemşerilerini canlarından bir parça sayıp, onlara gönül vizesi koymaya kalkışmayan dostlar, ne kadar vefalı dostlar, ne muhterem canlardır! "
Selam, dünyanın neresinde yaşıyorsa yaşasın “Ruhunda Erzurum’u yaşatan” canlara… Esef ve acıma : “ Mübarek Erzurum toprağında zorunluluktan ikamet ettiği halde ruhuna temiz Erzurumluluk erdemlerinin bir an bile misafir olmadığı zavallılara…
Vahdet Nafiz AKSU
|