SAYIN ADAYLAR, SAYIN BASIN MENSUPLARI
Geriye dönüp bir inceleme yapsak ve son otuz yılın gazete koleksiyonlarını tasnife tabi tutsak… Asri mezarlık büyüklüğünde “ölü projeler, maktul fikirler ve rahmetli hayaller“ mezarlığı kurmamız gerektiğini anlarız… Rahmetli olmamış ama gündemden kalkmış projeler için de Erzurum Müzesinin yanına bir “ beyanatta kalmış projeler müzesi” inşa etsek yeridir! …
Ağzı olan konuşuyor misali, aday olan konuşuyor. Adamcağız, söz gelimi bir belde belediyesine başkan adayı oluyor, başlıyor ülkeyi kurtarmaya. Vekil adayı oluyor, gündeminin ilk maddesine şehrinin sorunlarını yerleştirmiyor. Çünkü memleketi nutukla kurtarmanın dayanılmaz cazibesi, plan ve proje üretmekten alıkoyuyor “dağarcık fukarası” şahsiyetleri…
Hep yazıyorum. Ne zaman “beyanat kalkınmacılığının” yaldızlı ve aldatıcı ambalajını elimizin tersiyle iter, “icraat kalkınmacılığının” gerçekçi dünyasına yönelirsek başarının ilk adımını atmış olacağız.
Adaylarımız yıllardır seçme hakkını kullanıyorlardı. Bu sefer seçilme hakkını kullanarak vatandaşlık ve hizmet bilinci bakımından bir önemli adım attılar. Elbette seçme hakkı da engin sorumluluk ve şuur isteyen bir şey. Ama seçilme hakkını kullanma iradesini ortaya koyan kişi, daha ağır bir sorumluluk ve yükümlülük altına kendi rızasıyla girmiş oluyor.
Kamuya siyaset yoluyla hizmete talip olmak ;“ ben bu iş için yeterliyim, donanımlıyım ve hazırım” demektir, bunu halka ilan ederek hak nezdinde de mükellefiyet altına girmektir.
“Ben bu iş için yeterliyim, donanımlıyım ve hazırım” diyen kişinin takkesini önüne koyup derin derin düşünmesi lazım gelmez mi?
Hazırsanız nedir hazırlığınız? Tabi hazırlıktan kastımız “Biraz da fotoroman-dizi yönetmenliğine hevesli fotoğrafçıların envai çeşit verdirdiği pozlardan” afişler bastırıp mağaza vitrinlerine astırmanız değil… “Evladınız, gözünüz, canınız” kartvizitleri dağıtmanız değil… İçeriği olmayan renkli broşürler de değil… Hele TV oturumlarında danışıklı sohbetler, gazete bürolarında ayaküstü verilmiş beyanatlar hiç değil… Sevgili adaylarımızdan daha işin başında ciddiyet, vakar ve üretkenlik bekliyoruz.
Madem zor bir şehrin zor bir görevine talip oldunuz. Farkınızı ortaya koyunuz. Partinizin internet sitesinden “kopyala yapıştır, biraz değiştir, servis et “ kolaycılığına kaçmadan… Orijinal, özgün planlarınızı bizimle paylaşınız. Şehrin temel sorunlarına nasıl ve ne şekilde çare olacağınızı şimdiden ilan ediniz. Yöntem ve kaynak konularında halkı iknaya çalışınız…
Bu zor olanı tabi… Kolay olanı da partinizin yükselen dalgasına tutunup canınızı meclise atmaktan ibarettir. Öylesi bir vekillik fazla özen ve çaba gerektirmiyor. Her gün ipe sapa gelmez, sürdürülebilirliği olmayan, kaynağı meçhul projeleri yerel gazetelere fakslarsınız. Manşet olursunuz. Terfiye hevesli bürokrat kesimi ve alkışa hazır parti teşkilatlarınızdan bol bol iltifat alır, izzet ikram görürsünüz… Vakti saat tamam olunca da bakarsınız ki adınız meclise girecekler listesinde yer almıyor… Siyasetin öğüten labirentlerinde kaybolup gitmişsiniz. Hiç susmayan telefonlarınız susmuş, dost halkanız birden bire çekilmiş etrafınızdan…” canan gitmiş… rindan dağılmış… mey cüybar olmuş…”
Evet, sayın adaylar vakit dar; işler çok… Seçime en fazla dört yıl kaldı… Daha ne duruyorsunuz.
Evet, sayın basın mensupları… Sizlerden de küçük bir ricam var… Gazetelerinizin arşiv bölümüne girin. 2002 seçimleri öncesinden bu güne kadarki nüshaları didik didik inceleyin. Kim ne vaade bulunmuş, kim ne yapmış… Güzel bir dökümünü yapın. Bir yazı dizisi hazırlayın. Başlığı da “ NE DEDİLER, NE YAPTILAR” olsun… Şöyle bir hafızamızı tazeleyelim, hem de çiçeği burnundaki siyasilerimize bir ibret dersi verelim.
Bir şey daha yapalım, adaylarımızın vaatlerini dikkatle not edelim. Bir siyasi günlük tutma alışkanlığı edinelim. Gazeteciliğin temel koşullarından olan “fikri takip” esasını işletelim.
Siyasette “Bu bir nutuktur, ne söyler söylerem” esaslı “Behile” dönemini hep birlikte kapatalım. Var mısınız?
Vahdet Nafiz AKSU
|