Vahdet Nafiz Aksu

ANA SAYFABUGÜNKÜ ERZURUMYEREL YAZILAR MAKALE / FIKRA / ÖYKÜ ERZURUM YAZILARI KİTABITÜM ŞİİRLERİM PDF

serbest  şiirlerimheceyle şiirlerim heceyle rübailer sesli şiirlerim resimli şiirlerimşiir sunuları

 

Vahdet Nafiz Aksu

E-KANAL CANLI YAYIN

TRT'DEKİ SÖYLEŞİLERİM

USTALARDAN SESLİ ŞİİRLER

ŞİİR VİDEOLARI -VNA

HER ŞEYİN BAŞLADIĞI ŞEHİR

ÖNERİLER/ETKİNLİKLER

STRATEJİK HEDEFLER

BELGELERLE ERMENİ ZULMÜ

NET KÜTÜPHANE

100 TEMEL ESER

TARİH/ KÜLTÜR SOHBETLERİ

OSMANLI TARİHİ

SARI GELİN KİMİN TÜRKÜSÜ

ERZURUM  FIKRALARI

ÖZGEÇMİŞİM

FOTOBEN

KİTAPLARIM



SÖZÜN SERHADDİ DUA




stratejik araştırma kurumları

araştırmacılar için kaynaklar

Türk dünyası araştırmaları

filozofların fikir dünyası

mevlana ney ve sema

Türk edebiyatı kolleksiyonu

edebiyat söyleşileri

düşünce dergi ve siteleri

e-kitap bankası

altı çizili satırlar

kuran ufku

öğrenciler için kaynaklar

ekovart tv-sanat haberleri

Türk islâm sanatları

kültür ve turizm bakanlığı

kent kent yeryüzü

yapı kredi kültür-sanat

gazetelerin birinci sayfaları

yerel medya

gazetelerin internet sayfaları

bebek ve anne com

gerekli tüm linkler



 
SIK DİNLEDİKLERİM

 




kelâm-ı kibar


 

 

  İletişim Formu


 

bu sayaçtan önceki ziyaretçi:
165900

 

 

Google Site

 

 

 
 
ŞU NÜFUS AZALMASI MESELESİ…



Göçün doğal güzergâhı küçükten büyüğe doğrudur. Aksi olursa ortada ağır toplumsal bir sorun var demektir. “Hadi gel köyümüze dönelim” türküsü bu çağın türküsü değil… “Aman ha şehrimizde kalalım” temennisi de sosyolojik ve toplumsal dereleri tersine akıtma çabasından ibaret bir garabettir.

Yarının büyük şehirleri, hiç şüpheniz olmasın bugünden daha yoğun “nüfus toplanma bölgeleri” olacak. Kırsal kesim şehirlere, küçük şehirler de daha büyük şehirlere akmaya devam edecek. Bu aynı zamanda, bir düşünürün söylediği gibi “kırsal sefaletin, kentsel sefalete akması” anlamına geliyor.

Bu söylediklerim gelişmiş ülkeler için bugünden öngörülen gelişmeler. Hele bizim gibi nüfus sirkülâsyonu henüz başlamış ülkelerin halini düşünün bir de… Zenginlik üretimi bakımından gelişmiş durumdaki büyük kentlerin etrafını çin setleriyle çevirseniz, küçük kentlerden nüfus akışına mani olmanız asla mümkün olamayacaktır.

1950 yılında yeryüzünde 1 milyondan fazla insan barındıran 80 şehir vardı. Bunların sayısının 2015 yılında 550 olacağı tahmin ediliyor.

2008 ‘de dünya nüfusunun yarısı şehirlerde yaşıyor. 2025 yılında yeryüzünde nüfusu 10 milyondan fazla 30 şehir olacağı düşünülüyor. 7 devasa şehrin nüfusunun da 20 milyonu aşacağı tahmin ediliyor.

Bunun için geleceğin insanı nasıl tedbirler düşünecek? Bunu bilemiyoruz. Ama görünen o ki, geleceğin dünyası büyük nüfus hareketlerine gebedir ve bundan Türkiye’nin etkilenmemesi mümkün değildir.

Hele de, sağlıklı, tutarlı ve planlı bir kırsal kalkınma seferberliğinde geç kalmış, köylerini konut kalitesi bakımından modernleştirememiş, kırsal alanda zenginlik yaratıcı projelere imza atamamış Doğu illerinden göçe nasıl engel olabilirsiniz?

Son nüfus sayımının işaret ettiği nüfus hareketleri önemsenmelidir. Ama mesele toplumsal ve ekonomik açıdan ele alınmalıdır. “Etnik izahlara varan” karamsarlık evhamlarına kendimizi kaptırmayalım.

Jackues Attali, yukarıda kullandığım bazı rakamları da aldığım “ Geleceğin kısa tarihi” adlı eserinde şöyle bir tespitte bulunuyor: “ Kırsal kesimden gelenler, ayrıcalıklı sınıfların bazı mensuplarıyla birlikte, insanların hayatında çok somut değişiklikler talep eden toplumsal ve siyasi yeni hareketlerin başlıca aktörleri olacaklardır.

Geleceğin büyük çaplı ekonomik, kültürel, siyasi ve askeri çalkantıları, işçilerden memurlardan, ya da akademisyenlerden değil, şehirlere akın akın göç edip gelenlerden kaynaklanacaktır.”

Evet, bence de kavimler göçünün tarihi sonuçlarından daha çok… Bu iç göçler geleceğin toplumsal yapılanmasında belirleyici olacak.

Erzurumlu basının birçok değerli köşe yazarı sürekli olarak Erzurum’un nitelikli göç verdiğini dile getiriyorlar. Bu iddialarını hangi delillere dayandırdıklarını tam bilemiyorum. Yani göç kesin de… Göçenlerin ekseriyetinin nitelikli olduğu nereden belli? Bu konuda bilimsel incelemeler var mı? Yoksa tüm bildiğimiz ve dayanak noktanmız “iyi insanlar iyi atlara binip gittilerden” mi ibaret… Belki o tür yaklaşımların bilimsel olmasa da, sezgilere dayalı haklılık payı olabilir…Ama bence göç edenlerin birçoğu iş ve aş için gidiyorlar. Bunların ekserisi büyük şehirlerin varoş yolcuları…

Düşünün hele, son nüfus tespitine göre eğer eksilen nüfusun hepsi göç etmişse giden 100 bini aşkın kişinin yüzde kaçı iş adamı, akademisyen ya da hali vakti yerinde kişidir… Erzurum’dan büyük kentlere göçü “beyin göçü”, ya da “sermaye göçü “ olarak nitelemek ne kadar doğru ve gerçekçi bir tespit?

Aslında göç olgusunda, hali vakti yerinde olan; işe, paraya, mülke sahip olan kişiler şehirlerinde kalmaya daha da meyilli değil midir?... Aş, iş, maişet derdi olmayan… Kurulu düzenini kolay kolay bozar mı? Parasal yükünü tutmuş çok cüzi bir azınlığın büyük merkezlere gidişini istisna tutarsak, aslında Erzurum’dan büyük şehirlere göç, büyük ölçüde “avam göçüdür...”

Bunun gibi, ilçelerden ve civar illerden Erzurum’a gelenlerin, buradan gidenlerle aynı toplumsal ve sınıfsal özellikler taşıdığını da görmemiz lazım…

Gidenler ve kalanlar konusunda karda mıyız, zarar da mı varın siz analiz etmeye çalışın. Ben küçük ırmakların büyük denizlere akmasını çok normal bir gelişme olarak görüyorum ve dünyadaki toplumsal yapılanmanın doğal seyrinden farklı mütalaa etmiyorum. Kuşların sevk-i tabii ile kendilerini daha uygun iklimi bulmaları gibi; sermaye de, işsiz de, umut yolcusu da yolunu bir şekilde buluyor.

Bu durumda Şehir yöneticilerine düşen görev şudur: Nüfus hareketlerine mütenasip planlamalar yapmak, gelecek olanlara çağdaş altyapısı tamamlanmış bir şehir sunmak… Şehrin yerleşik ve hâkim nüfusu ile kanaat önderleri ve şehir eşrafının görev ve sorumluluğu da, çevre kültürün kadim merkez kültürü istilasını mümkün olduğunca geciktirmek ve yeni hemşerileri “Erzurumluluk” kalıbına dökmek olmalıdır.

Gidenleri gittikleri yerde, kalanları kaldıkları yerde rahat ettirmek; onları onurlu, karnı tok, sırtı pek vatandaşlar olarak yaşatmak devletin görevi olmalı… Mesele bundan ibaret…

Son olarak diyeceğim o ki;

Nüfus azalması çok doğal, yeter ki nüfuzumuz eksilmesin!





Vahdet Nafiz AKSU