ŞİMDİKİ ERZURUM ACI BİR HAKİKATTİR
Zaman Gazetesinde yer alan ' Erzurum Nene'sini de hatırlamadı ' başlıklı haberden duyduğu haklı teessürü Erzurumca ve Erzurumlular grubuyla paylaşan Alparslan KOTAN hemşehrimizin hassasiyet ve isyanı ne kadar haklı...
Bu yazıya cevabi bir not yazan değerli M.Çetin Baydar beyin aktardığı Başbakanlık Cumhuriyet Arşivinde 030 10 120 858 17 numarada kayıtlı belgeyi okuyunca vicdanımda bir ürperdi, yüzümde bir kızarıklık hissettim...Bir büyük kahramanı belediyenin 4 kuruşuna muhtaç eden biganelikten, ' Nene'sini de hatırlamayacak ' gaflete terfi etmişiz, hepimize helal olsun.
Çetin beyin aktardığı belgeden anlaşılacağı üzere Nene Hatun ve Name hatun adlı Aziziye kahramanları, maruzatlarını içli bir dilekçeyle ' Millî şef İsmet İnönü'nün Yüksek Huzurlarına ' iletmişler...Alparslan Kotan beyin dile getirdiği gibi ' PKK nın sahiplendiği ' Nene Hatun 'un ' istida ile halini arz ettiği Milli Şef İnönü, daha Başbakanken Reisicumhur Atatürk tarafından 1935 yılında Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki Kürt Hareketleri hakkında bir rapor hazırlamak üzere bölgeye gönderiliyor...İsmet İnönü söz konusu ' gizli ' raporunda Erzurum'un ekonomik perişanlığı üzerinde duruyor...Şu ifadeler Milli Şef 'e ait: ' ERZURUM ŞARKTA GÖRDÜĞÜM MERKEZLERİN EN FENA HALDE OLANLARDAN BİRİ VE VİLAYET OLARAK EN AZ HİMMET EDİLMİŞİDİR...ERZURUM'UN ASAYİŞİ BİLE CİDDİ BİR İLGİ GÖRMEMİŞTİR..SUDAN VE ELEKTİRİKTEN MAHRUM OLAN ERZURUM'UN TOZLARI EN AĞIR ZEHİRLER MAHİYETİNDEDİR.....HER TÜRLÜ KÖMÜR İSTİHKAKINDAN KAÇMIŞ OLAN ERZURUMDA BÜYÜKB İR GARNİZON, TEZEKTEN HAYAT VE HAREKET BEKLEMEKTEDİR...ERZURUM'UN ŞİMDİKİ VALİSİNİN SELEFLERİ YEDİ SEKİZ SENEDEN BERİ İHMAL VE CEHALETLE ERZURUM'U İDARE ETMİŞLERDİR...ERZURUM'U BAŞLICA BİR MERKEZ HALİNE GETİRMEK BİZİM İÇİN TEREDDÜT KABUL ETMEYECEK BİR VAZİFEDİR...ERZURUM SAĞLAM BİR TÜRK MERKEZİ OLMALIDIR..'
Evet bu ' tereddüt kabul etmeyecek vazife ' hiçbir zaman yeterince yerine getirilmiş değildir...Rapordaki tarihi tespitleri hiç değilse açık yüreklilikle ifadeden kaçınmayan İsmet Paşa ' Reisi Cumhurken ', ianeye muhtaç hale gelen kahramanların yürekler parçalayan dilekçelerine ne cevap vermiştir, bilmiyorum...
İsmet Paşa 'ya dilekçe yazarak yardım isteyen Nene ve Name hatunların,yine o devir kahramanlarından Yaşar Amcayla birlikte çektirdikleri bir fotoğrafı İsmail Habib SEVÜK beyin ' Yurttan Yazılar ' adlı eserinde görmüştüm...Aynı eserde bildiğiniz gibi Erzurum'la ilgili güzel bir bölüm var...Sayın Kotan 'ın yazısı ile, Sayın M.Çetin Baydar beyin lutfedip bizimle paylaştığı belgeyi okuyunca o eseri hatırladım.
Söz konusu eserde yer alan ' AZİZİYENİN HALA YAŞAYAN ŞAHİDLERİ ' BAŞLIKLI bölümü yorumsuz aktarıyorum sizlere...
' AZİZİYENİN HALA YAŞAYAN ŞAHİDLERİ
..........
Bizim koskoca devleti yere sererek Aziziye İstihkamlarına giren Rus ordusuna karşı Erzurum halkının O İLAHİ AYAKLANIŞI,yenilen toplu tüfekli muntazam ordu zaferin de gururun da sonundaydı; onu baltalı, yatağanlı halk yığını yendi. ŞAHLANAN RUHUN CEBERRUTLU MADDEYİ yenişi; zafer inanılmayacak kadar büyüktür, fakat zaferden daha büyük olan o şahlanıştır. Böyle şahlanışları ancak özlü ruhlar yapar. Yer altı suları gibi milletin derinliği içinde akıp gelen özlü ruh, istiklal cenklerini de bu özle kazandık; HER DESTAN ONDAN DOĞUYOR...
Erzurum'un şarkında ve Topdağı'nın garbında Firdevsoğlu kışlası var. Doksanüç harbinde Ahmet Muhtar Paşaya karargahlık yapan yer. Aziziye cengi için Mecidiye tabyasına buradan gidilmişti. Tesadüfün güzelliğine bakınız ki Aziziye harikasının hala yaşayan kahramanlarından ilk önce Yaşar emmi ile orada tanıştım. O büyük destanın başlangıç yerinde o destanı yapanlardan biriyle karşı karşıyayım.
Yaşar Emmi orta boylu; orta yapılı, ne şişman, ne kuru, gözleri açık çakır, yüzü güleç, fakir giyinmiş, sevimli bir ihtiyar diyecektim, madem ki kendisi yaşının 97 olduğunu söylüyor, fakat diyemedim; hala saçlarında siyah var, dişleri bembeyaz, tavrı çevik, bakışları diri ve kendisi hamallık yapıyor...Hem de yetmiş seksen kiloyu sen misin demeden sırtlayarak.
......
Aziziye'ye yapılan hücumu anlatıyor:
- Biz halkla beraber manialı kışlaya saldırıyoruz. Pencerelerden yağmur gibi kurşun yağıyor...Girmek için kapıyı zorlamaktan başka çare yok.Hep birden gülle gibi kapıya yüklendik. Paldır....Artık içerde olanı sormayın.
- Niye sormayalım, asıl içerde olanı anlat.
Hangi birini anlatayım manasına omuzlarını kaldırarak:
- Urus eskerlerinin hepsi osman teslim demeyi öğrenmişler..Başları dara gelince onu söyleyip canlarını kurtarıyorlar.Kıslaşın içinde dipçiği kime kaldırırsak ' Osman Teslim ' diyor. Bizimkilerden kadın erkek kanlar içinde yere serilmiş.Ne Osman dinledik ne teslim.
- KADINLARDAN DA YARARLIK GÖSETERNLER VAR MIYDI?
- YANIMA RASTLADIĞI İÇİN GÖZÜMLE GÖRDÜM Gülizar kadın bulgur sahanlığı gibi iri bir taşı çatal sakallı moskof paşasının öyle bir indiriş indirdi ki adamcağız soluğunu bile çıkaramadan cansız devrildi.
Ertesi gün halkevi reisi ile bir arabaya atladık. AZİZYE VAKASININ KADIN KAHRAMANLARINI göreceğiz. Topdağı eteklerindeki fakir mahallelerde Name kadının evini SORA SORA GÜÇLÜKLE BULDUK. Kısa boylu, tıknazca,karagözlü, saçları kınalı ve kulakları biraz ağır işiten deryadil bir kadın.Yaşını sordum:
- Eh altmışını geçmişiz, dedi.
Halbu ki Aziziye vakasında birkaç yıllık gelinmiş:
- Öyleyse sekseni aşmışsınız dedim.
- Bak hele dedi, haberimiz olmadan yıllar da nasıl geçivermiş!
Vakada kendisi baştan ekmekle su taşıyormuş, iş kızışınca eline bir satır geçirerek...Kendisinden bahsetmemek için sözü kesti.
- Çok kadın var mıydı?
Tuhaf bir talakatle konuşuyor:
- EİLİ TUTAN HERKES: YAŞLICALAR, GENÇ KIZLAR, TAZE GELİNLER...KİMİ SEPETTE EKMEK TAŞIYOR, KİMİNİN SIRTINDA FİŞEK SANDIĞI...KİMİSİ DE BİZİM NAMUSUMUZU ÇİĞNETMEYİN DİYE ERKEKLERE YÜREK PEKLİĞİ VERİYOR.
- Kadınlardan silahlı olanlar yok muydu?
- Olmaz mı hiç, dedi ve bize ' NENE HANUMU GÖRDÜNÜZ MÜ ' diye sordu; o da silahlılardanmış.
Nameyi de arabaya alarak NENE 'YE gittik...
Bu, uzunboylu, beyaz saçlı, gri gözlü ve asabi edalı yaman bir kadın. Yaşını nafile sormuşuz.:
- O zaman yirmisinde gelindim, siz okumuş adamsınız, şimdi kaçında olduğumu kendiniz bulun!
Vakadan bir gün önce büyük kardeşi Hasan cepheden ağır yaralı olarak eve gelmiş.Bir yandan yaralıya bakarken,bir yandan iki üç aylık çocuğunu emziriyor.Kardeşi o gece ölür. Sabaha karşı minarelerden Moskof Aziziye'ye girdi diye haykırışlar başlayınca...kardeşinin ölüsünü alnından öpüp and içer ' SENİ ÖLDÜRENİ ÖLDÜRECEĞİM ' VE EMZİKLİ ÇOCUĞUNU ALLAH'A emanet ederek kardeşinin silahını omuzladığı gibi kalabalıkla beraber...
BU KADININ ŞİMDİ KOCASIĞ YÜZON YAŞINDADIR VE KIZI İNMELİDİR.KENDİSİNE BİRAZ PARA VERECEK OLDUK:
- PARAYI NEDEYİM A EFENDİ BANA BİR İŞ BULUN DA EVDEKİLERE BAKAYIM, DEDİ
BUNLARA İŞ BULMAK DEĞİL, BUNLARA İŞ YAPTIRMAK AYIP, BUNLAR Kİ, EN YAPILMAYACAK İŞİ YAPTILAR. ONLARIN YAPTIKLARIYLA ÖVÜNELİM VE ONLARA YAPTIĞIMIZLA UTANARAK...KAHRAMANILĞA KANIKSADIĞIMIZ İÇİN Mİ KAHRAMAN KIYMETİNİ BİLMEYİZ? FAKAT BUNLAR YALNIZ KAHRAMAN DEĞİL ALTMIŞ YIL ÖNCEKİ O EŞŞİS HARUKULADELİĞİN HAYATTA KALMIŞ HATIRALARIDIR. BU ÜÇ DÖRT HATIRAYA ÜÇ BEŞ MAAŞ BAĞLAMAK, BU, ONLARA İYİLİK ONLARA İYİLİK OLMAKTAN DAHA ÇOK BİZİ NANKÖR OLMAKTAN KURTARACAKTIR....
___________________________
* Bu başlıkta İsmail Habib Sevük'ün o günlerin Erzurum'unu anlatan bölüme koyduğu ara başlık...Demek o günden bu güne değişen fazla bir şey yok...
Vahdet Nafiz AKSU
|