DOĞU HAYVANCILIĞINA ÜRETİM, TESİS, PAZARLAMA DESTEĞİ
Coğrafi ve iklimsel koşullar şehrimizin değiştirmeye muktedir olamayacağımız unsurlarıdır. Ama iklimini ve coğrafyasını değiştiremiyoruz diye “değişim arzumuzu”, “atılım potansiyelimizi” ve “hemşerilik enerjimizi” de yok sayıp, yan gelip yatacak değiliz ya.
Kanaatime göre, coğrafi bölgelerin gelişip büyümesinde “ekonomik genetik” belirleyici bir role sahip. Şehir ve bölge ahalisi uzun tarihi süreç içerisinde bölgesel imkân ve imkânsızlıkları dikkate alarak uygun ekonomik modeller geliştiriyorlar. Bilim ve teknolojinin yarattığı çağdaş imkânlarla, geleneksel koşulları sentezleyebilen modellerin başarıya ulaştığını rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Doğu Anadolu Bölgesinin değiştirmeye muktedir olmadığımız coğrafi özellikleri, bölge insanına hayvancılığı geçim kaynağı olarak adeta dayatıyor. Ekonomik genetiğimiz, bu geçim kapısını çalmaya bizi mecbur kılıyor.
Doğu Anadolu için de bu böyle, Erzurum’umuz için de. Eğer ayakları yere sağlam basan ekonomik modeller geliştirmekte kararlı isek, iki temel tercihle karşı karşıyayız. Şehrin ekonomik geleceğinde temel enstrüman olarak ya hizmet sektörünü kabul edeceğiz, yahut üretime dayalı modeller üzerinde ısrarlı olacağız.
Şehrin uzun vadeli kalkınma hedeflerini tayin ederken, üretime dayalı modeller üzerinde derinleşmemiz kuşkusuz daha tutarlı bir yöntem olacaktır. Üretime dayalı modelleri mihver kabul edip, hizmet sektörünü bu temel çerçeve içerisinde geliştirmek ise, benimsenecek en tutarlı yol olacaktır.
Üretime dayalı modeller üzerinde düşünürken şehrin “ekonomik genetiğini” göz ardı eden çabalar, peşinen başarısızlığa mahkûm olacaklardır. Bundan hiç şüpheniz olmasın. Kitleleri ekonomik faaliyetlerde aktör haline getirmek istiyorsak, yaygın işkollarının ıslahına özen göstermemiz gerekmez mi?
Erzurum için hayvancılık sektörü kalkınmanın kılavuz kaptanlığına birçok açıdan layık sektördür. Artık tarım ve hayvancılığın çağdaş dünyanın gözde bir faaliyet alanı olamayacağını öngören düşünceler iflas etti. Çağdaş gelecek planlayıcıları ve ekonomi filozofları, geleceğin Bil Gates’lerinin, tarım ve gıda sektörlerinden çıkacağını açıkça ifade ediyorlar. Bu gerçekler bir yana, bölgenin yaygın hayvancılık potansiyeli de bu alanda derinleşmemizi gerekli kılıyor. Doğu Anadolu büyük ölçüde “bir kırsal kalkınamama” problemi de yaşıyor. Bölgeler arası kalkınmışlık farklarının giderilmesi ve kırsal kalkınmanın gerçekleştirilmesi en önemli AB normları arasında yer alıyor. Doğu kırsalını gezenler, kendilerini adeta bir zaman tünelinden geçmiş gibi hissedebilirler. Gerek üretim araçları ve gerekse yapılaşma şekilleri gerçekten süratli bir iyileştirmeyi gerektirecek perişanlıktadır. Binlerce nüfusun barındığı bu toprakları “viranelikten” kurtarıp “kâşane” haline getirmeden çağdaşlıktan, gelişmeden, büyümeden nasıl bahsedeceğiz. Demek ki, doğu ve Erzurum’a önereceğimiz kalkınma modellerinin sadece kent merkezli değil, kırsal kalkınmayı da içeren bir mahiyet taşıması gerekiyor. Bu gerçeği göz ardı ederek işsizlik ve gizli işsizlik sorununa da kalıcı çözümler üretmemiz çok müşküldür.
CEP HARÇLIĞI HÜKMÜNDEKİ “DOĞRUDAN GELİR DESTEĞİNİ“ ÜRETİM DESTEĞİNE” ÇEVİRMELİYİZ.
Çiftçilere doğrudan gelir desteği sağlanması ve çiftçileri kayıt altına almaya yönelik olarak başlatılan doğrudan gelir desteği uygulaması, Erzurum çiftçisi için bir cep harçlığı uygulamasından öteye gidememiştir.
4 Nisan 2000 tarih ve 24010 sayılı RESMİ GAZETE ‘de yayınlanan tebliğle yürürlüğe giren bu uygulama ile Erzurum çiftçisine dağıtılan trilyonlar tutarındaki kaynak, acaba bunun yerine “Üretime Dayalı Tarım ve Hayvancılık projelerini “ desteklemeye aktarılsa idi sonuç ne olurdu? İl merkezi ve ilçe düşünelim. Bu kaynak, üzerine biraz daha ilave edilse idi, geçen altı yıl içinde modern küçük işletmeler kurulamaz mı idi? Ya mevcut işletmelerin ıslahı, ya da yeni tesislerin kurulması ile şehir hayvancılığı ekonominin önder sektörü olamaz mı idi?
Süratli bir şekilde bu yanlış uygulamayı ıslah etmemiz lazım.
Hükümetin Türkiye Hayvancılığını Geliştirme yolunda daha radikal tedbirler geliştirmesini bekliyoruz. Hayvancılığın bu güne kadar birikerek gelen sorunlarının çözüm için yeni bir modelin geliştirilmesine ihtiyaç olduğunu belirtmemiz lazım.
Geliştirilecek yeni sistemler belirlenirken, bu konuda başarılı olmuş Fransa, Belçika, Hollanda, İngiltere, Almanya gibi ülkelerin modelleri incelenerek bir milli politika tespit edilmelidir. Türkiye hayvancılığının yeni modellerle ıslahı planlanırken, uygulanacak modelin merkez üssü mutlaka “ekonomik genetiğinde“ bu model kayıtlı bulunan Erzurum ve havalisi olmalıdır. Başka bir deyişle uygulanacak model ne olursa olsun, “ PİLOT UYGULAMA” mutlaka Erzurum’dan başlatılmalı ve Erzurum; Kars, Ağrı, Ardahan, Bingöl ile beraber Pilot il ilan edilmelidir.
Erzurum Merkezli yeni ıslahat programlarına adım atarken gözetilmesi gereken ilk hususun, küçük ve orta boy işletmelerinin tesisi olduğunu belirtmek lazım. Ab projelerinin uygulanması için yapılan çalışmalarda görülmüştür ki, AB tarafından istenen kriterlerde işletme bulmak mümkün olamamıştır. Üreticiyi örgütlemek, küçük işletmeler için Devlet öncülüğünü sağlamak ilk görev olarak önümüzde duruyor.
İç ve dış piyasaya kaliteli ürün sunabilecek üreticilerin teşkilatlanması, üreticiye cep harçlığı yerine üretim ve pazarlama desteği sağlanması ile markalaşma yolunda da ciddi adımlar atabileceğiz. Besi ve kesim hayvancılığının desteklenmesiyle birlikte, sektörle ilişkili gıda ve giyim sanayisinin teşviki de, bölge kalkınmasının öncelikli hedefleri arasında yer almalıdır.
Erzurum’da Ziraat ve Gıda Fakültelerimiz var. Araştırma enstitülerimiz mevcut. Yani işin bilimsel ve bürokratik altyapısına sahibiz. Yaygın bir üretici ağına da sahibiz. Bu sektöre aşina ama bilimsel yöntem ve finansal güçten yoksun geniş kitleleri planlı bir çabayla örgütleyebilirsek, sadece Erzurum ve Doğu Hayvancılığını kurtarmakla kalmayız, Türkiye ekonomisine de büyük bir destek sağlamış oluruz. Önerdiğimiz model, Devletin doğrudan tesis yapıp işletmesini öngörmüyor.
Doğru olan, Devletin üreticiyi küçük işletmeler olarak örgütlemesi, projelerin tespiti, planlaması ve finanse etmesidir. Doğrudan gelir gibi bir daha geri almayacağı kaynakları heba etmesi yerine, geri almayacağı kaynakları üretime kanalize etmesidir. Bunun yanı sıra, Ziraat Bankasının beş yılı ödemesiz, düşük fazli krediler gibi imkânlar sağlaması da diğer bir yöntem olabilir.
Ayrıca köylerdeki konut yapımına düşük faizli krediler sağlayacak, köylerdeki konut kooperatiflerini desteleyecek yeni bir bankacılık sisteminin de devreye sokulmasına acilen ihtiyaç var. Sanırım DAP kanununda Bölgesel Kalkınma Bankası kurulması teklif edilmişti. Bunun gibi, geliştirilecek ve Erzurum’un pilot il olarak ilan edileceği hayvancılık projelerinin desteklenmesi için, Genel Müdürlüğü Erzurum’da bulunan ve öncelikle Bölge İllerindeki Hayvancılık projelerini
destekleyecek olan bir HAYVANCILIK BANKASI nın kurulma vakti de artık gelmiş bulunuyor.
Vahdet Nafiz AKSU
|