PALANDÖKEN'İN YENİ DÖNEMİ
Değerli dostum Mehmet ŞENER, geçen haftaki yazısında bendeniz hakkında şöyle bir lütufkâr cümle sarf etme nezaketinde bulunmuştu: " Hem ayrıca değerli dostum Vahdet Nafiz Aksu ile bir de ticari bağımız doğdu. Aksu, bu gazetenin yazarı Ankara temsilcisi olmasının yanı sıra bir de şirket hissedarı oldu; bu da bize ve şirkete taze soluk kazandırdı. "
Bu cümleyi okuyan dostlar, Palandöken Gazetesinin yeni dönemindeki vaziyetimizi öğrenmiş oldular. Bürokratik görevlerimize aşina olup, gazetecilik yönümüzden pek haberdar olmayan ahbap u yaran dediler ki : " özellikle gazetecilik geçmişinle ilgili bir şeyler yazsan da, gazetecilik ve yerel basınla ilgini bilmeyenler öğrense. Her ne kadar özel hayatla ilgili şeylerle okuyucuyu meşgul etmek yazarlık adabından değilse de, okuyucu bir kerelik tahammül eder, sanırız."
Öncelikle şunu söylemeliyim. Erzurum'da yayınlanan mahalli gazetelerin sürekli, dikkatli ve sadık bir okuyucusuyum. Erzurum'da yaşadığım yıllarda da, Ankara'da ikamet ettiğim süre içinde de yerel yayınları dikkatle takip etmeye, bu gazetelerde yazan değerli dostların fikirlerinden yararlanmaya gayret ettim. Çok sayıda yazıyı, bilgiyi, belgeyi arşivime ekledim. Birçok fikir yazısı, inceleme ve haberlerden kendimce dersler çıkardım. Ufkumu genişlettim, birikimimi artırdım.
Öğrencilik yıllarında bu mesleğe bir aşinalığımız olmuştu. Nur içinde yatsın, çehresi gönül ekranıma her yansıdığında yüreğime hasretler düşüren Cihat GÜNGÖR, merhum babam M.Hulusi AKSU ile amcaoğlu idiler. Cihat amca Halkın Sesi Gazetesinin sahibi idi ve o sıralar Ankara'da ikamet ediyordu. 1976 senesinde, ben daha liseyi yeni bitirmiş bir gençken elimden tutup gazeteye götürdü. Gidiş o gidiş. Ta fakülteyi bitirinceye kadar Halkın Sesi'ni yönettik, yazıp çizdik. Aynı seneler Rahmetli Ahmet POLAT bey bazen telefon eder, buyurgan ve sevecen bir sesle : " Müdür, çabuk gazeteye bir yazı gönder" derdi. O talimatlar sonucu birçok yazımız da Hür Söz gazetesinde yayınlanmıştı.
Sonra kamu görevine başladık ve gazetecilikle irtibatımız, "Basın Müşavirliği" çerçevesinde kaldı. 1990 Yılında o zamanlar çok ses getiren DADAŞA MERHABA gazetesini yayına sokmamızı bir kenara koyarsak, tabi.
Bu arada, 1997 yılında Erzurum'un ilk Internet gazetesi denemesi olan " ERZURUM POSTASI" ile dünyadaki dadaşlara merhaba dedik; bu alandaki ilk ödülü Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyetinden aldık ama teknik yetersizliğimiz bu güzel teşebbüsü sürdürmemize mani oldu. Doğrusunu söylemek lazımsa, bir yerel gazetede köşe yazarlığı gibi hiçbir niyet ve hedefim yoktu. Kifayetsiz kalemimizi başınıza tekrar musallat etme vebali, değerli dostum Mehmet Şener beye aittir!
Internet'teki Erzurum gruplarına gönderdiğim yazıları okuyan Sayın Şener, bir gün telefon ederek Palandöken gazetesine de yazmamı istedi. Palandöken Gazetesi sürekli okuduğum, ağırlığını, çizgisini, ilkelerini takdir ettiğim bir gazete idi.
Mehmet ŞENER Bey de, çalışkanlığı, dürüstlüğü, mesleki liyakatiyle kendini ispatlamış bir dostumdu. Kendisini kıramadım ve Palandöken'deki köşe yazarlığı maceram da böylece başlamış oldu.
Gazetenin yeni döneminde de haftada bir kere okuyucularımızla beraber olacağız. Mehmet Bey geçen haftaki yazısında mütevazı ortaklığımızdan söz açmasaydı, ben bu konudan hiç bahsetmeyecektim bile. Benim asıl mühim bulduğum husus, hemşerilerimle fikir alışverişinde bulunmak, kalemimin kifayeti ölçüsünde şehrimizin gelişmesine yardımcı olmak.
Yazmayı sesli düşünmek olarak tarif edenlere katılıyorum. Evet, bende yazarken bir nevi sesli düşünüyorum. Bunun da iyi bir şey olduğunu sanıyorum.
Yerel gazeteler şehir elimi üzerinde mühim bir ağırlığa sahip. Kamuoyu oluşturma konusunda da önemli tesirleri var. Yerel basın, iyi kullanılabilirse şehrin kültürel ve ekonomik alandaki en dinamik gücü olabilir. İnanıyorum ki, Halk vicdanının doğrudan haykırışıdır yerel basının sesi... Yerel bir kültürel lezzet, mahalli bir sosyal zenginliktir mahalli yayın organlarında yer alan haber, yazı ve yayınlar...
Yeri gelmişken bir hususa daha işaret etmek istiyorum. Erzurum'un yerel medyası insan kaynakları ve teknik donanım bakımından Türkiye ortalamasının çok üzerinde bir kalite seviyesine ulaşmış bulunuyor. Şu anda Erzurum'da yayınlanan birçok gazete haber, yorum, köşe yazısı bakımından iftihar edebileceğimiz bir düzeyde. Bunu söylerken elbette belli bir yayın politikası, mesleki amacı, entelektüel çabası olmayan " teksir fotokopi" ceridelerinden bahsetmiyorum. Gazetenin, televizyonun, radyonun ne demek olduğunu bilen, mesleklerinin hakkını veren ve çilesini çeken gerçek gazetecilerdir söz konusu ettiklerim.
İstisnaları hariç tutarak önemle vurguluyorum ki Erzurum, yerel medyasıyla ne kadar iftihar etse azdır. Bıkmadan usanmadan şehrin meseleleri üzerinde kafa yoran, fikir üreten, zaman eleştirileriyle soğuk olmayı göze alan, hatta yüklü tazminatlarla karşı karşıya kalan bu fikir ve aksiyon kervanının yolu açık olsun.
Onları eleştirirken, hesaba çekerken lütfen ölçüyü kaçırmayalım, bu fikir çilekeşlerini rencide edici tavırlar sergilemeyelim. Saygıya layık olmak için özen göstermek gazetecilerin, layık olanlara saygıda cömert olmakta kamuoyunun görevi.
Şehrin, muhteva olarak dolu ve çok satılan gazeteleri, dergileri, kaliteli programlarıyla çok izlenen televizyonları, dinlenilen radyoları varsa… Bu yayın organlarında yüksek fikirler imal ediliyorsa… Şehrin politik elit'i ile fikir erbabı arasındaki kanallar açıksa… Öyle bir şehirde hemşerilik enerjisi had safhadadır, küçük şehir psikolojisi kırılmıştır ve şehrin kalkınma hamlesi için her şey hazır demektir.
Yazımı değerli hemşerimiz, araştırmacı gazeteci Sayın Mustafa Çetin BAYDAR beyden bir alıntıyla bitirmek istiyorum. Muhterem BAYDAR, Palandöken Gazetesinin Ankara'da verdiği iftar yemeğini değerlendirirken şöyle diyor:
"•Sadece Gazeteciyiz, ne şirketimiz, ne partimiz, ne özel gruplarımız olacak.
•Ticari gazeteciliğin bütün ayak oyunlarından, pisliklerinden arınmış, ancak zaruret miktarı bu alana takılan, bunu da işletmeyi ayakta tutmaktan başka bir iş için yapmayan, halka yaptığı enformasyon karşılığında sadece ondan aldıkları ile çarkını döndüren, kendini Erzurum problematikini çözmeğe,
•Erzurum'a teceddüt hamlesi kazandırmaya adamış ve onun vicdanı olmayı hedef seçmiş bir anlayış Palandöken'in şahsında ilk kafile olarak yola çıkmıştır.
Bu kafilenin ilk eylemini Türkiye'nin payı tahtı Ankara'da yapması manidardır. Artı: Toplantının ilgi görmesi manidardır. "
Palandöken'in bundan sonraki yayın politikası ve hedefleri konusunda fikrim sorulsa idi, gazetenin mütevazı bir hissedarı ve yazarı olarak bundan daha güzel bir şekilde ifade edemezdim.
Vahdet Nafiz AKSU
|