YEREL TARIM TEŞKİLATLARININ YENİDEN YAPILANDIRILMA İHTİYACI
Geçen gün bir ulusal televizyon kanalında Erzurumlu çiftçiyle yapılmış söyleşi yayınlandı.
Delikanlı eliyle yeni yeni yeşermeye başlayan tarlayı göstererek dedi ki “arazilerimiz yeterince sulanmıyor, ne ekip biçeceğimizi bilemiyoruz, yerli ırk hayvanımız para etmiyor, ırk ıslahını da başaramıyoruz!”
Spiker “Avrupa Birliği, uyum süreci“ falan diyecek oldu. Çiftçimiz bu noktadaki perişanlığımızı bir iki cümleye sığdırmayı başardı : “ Bu konuda kimse bize bilgi vermiyor, ne yapacağımız, ne edeceğimizi, ne ekip biçeceğimizi bilmiyoruz”
Gürcükapı, Erzincankapı, Mahallebaşındaki köhne kahveleri bilirsiniz. Ekim mevsiminde de, sulama döneminde de, hasat zamanında da tıklım tıklım çiftçi doludur buralar. Oksijen cenneti ovalarını, envai çeşit çiçek kokan tarlalarını bırakıp bu sigara dumanlı yarı zindanlara kendilerini neden mahkûm ederler köylülerimiz?
Dünyada kim kazancı bırakır da fukaralığa gönüllü talim eder? Gizli işsizliğin pençesine kim kendini bırakıverir? Boş tarlalar, kullanılmamaktan harabeye dönen ahırlar; iaşe, harçlık bekleyen onlarca nüfus? Bu yaman çelişkiyi bizim yarı aydın bürokratlarımız ve çare üretme özürlü yöneticilerimiz kestirmeden izahta ustadırlar:
“ Efendim, köylümüz tembel!”
Çare üretme tembelliği, proje geliştirme üşengeçliği, araştırma geliştirme beceriksizliği kürkünü kim giyer ki? Yıllardır öndersiz, sahipsiz, desteksiz bırakıp “pişpirik kölesi” haline getirdiğin “gerçek efendiye” kes faturayı, yan gel yat. Sallabaşını al maaşını. Havale et ele güne “kalkınma telaşını!”
Hâlbuki bu işleri düşünsün taşınsın, planlasın, icra etsin diye kurulmuş teşkilatlar var. Kapısında görkemli tabelaların asıldığı, padişah sarayı gibi binaların tahsis edildiği anlı şanlı müesseseler mevcut.
Tarım ve Hayvancılığı geliştirmekle görevli kuruluşların en üst basamağı Tarım ve Köyişleri Bakanlığıdır. O bakanlığın kuruluş yasası şöyle başlar: “kalkınma plan ve programları doğrultusunda, köylerin kalkındırılması, tarım ve hayvancılığın geliştirilmesini sağlamak, görev alanına giren altyapı tesisleri ile tarımsal, sosyal ve ekonomik kamu hizmetlerinin yürütülmesi için, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının kurulmasına, teşkilat ve görevlerine ilişkin esasları düzenlemektir.”
Kalkınma planı diyor, köylerin kalkındırılması diyor, tarımın hayvancılığın geliştirilmesi diyor yasa, ama fiili durum “başka şeyler” diyor.
Bakanlığı bir yana bırakarak meseleyi daha mahalli çapta ele alalım. Demek ki, tarımla ilgili kuruluşların “köylerin kalkındırılması, tarım ve hayvancılığın geliştirilmesini sağlamak “ gibi temel görevleri var.
İdari kuruluşların yanı sıra, araştırma enstitüleri mevcut. Ve daha onlarca irili ufaklı kuruluş. Onlarca müdür, yüzlerce şef. Hantal bir bürokrasİ
Üstelik Erzurum, Türkiye’nin en eski Ziraat Fakültesine sahip. Bu fakültede alanında çok yetkin bilim adamları görev yapıyor. Bu köklü bilim yuvamızdan da yeterince yararlandığımızı söyleyemeyiz.
Televizyon mikrofonlarına konuşan köylümüz ne kadar haklı bir serzenişte bulundu ve dedi ki: “Hayvan ıslahını beceremedik” Evet beceremedik… İyi de kabahat kimin burada. Ana rahmine bırakılan kendi büyüklüğündeki yavruyu doğuramayan yerli ırk ineğin mi? Bölge şartlarına uyum gösteremediği için telef olan AVRUPALI boğanın mı? Yoksa kabahat elli senedir uygun bir boğa-inek birleşmesini beceremeyen “yerel planlayıcıların” mı?
AB tarama süreci devam ediyor. 100 bin sayfalık AB uyum müktesebatının 60 sayfasını tarım konusu teşkil ediyor. AB sürecinde zaten gizli işsiz olan tarım nüfusumuzun yarısı gerçek anlamda işsiz kalacak.
Avrupa Parlamentosu Tarım Komitesi 2. Başkanı Baringdorf, geçenlerde yaptığı açıklamada şöyle demişti: “Türkiye tarımla ilgili AB katılım müzakerelerinden kazançlı çıkmak için entegre edici bir kırsal kalkınma planı yaratmalı”
Erzurum’un kırsal kalkınma düzeyi Türkiye ortalamasının çok gerisinde. Tarım ve hayvancılıktaki durumu da malum. Hayvancılığa özel bir teşvik uygulamasının acilen başlatılması ve Erzurum’un bu uygulamada “pilot bölge ilan edilmesi“ teklifimi tekrarlıyorum.
Erzurum çiftçisi ne ekeceğini, ne zaman ekeceğini bilmiyor. Ektiğini pazarlayamıyor. Erzurum ovasının bir bölümü sulanmaya başlandı, buna rağmen tarlalar boş yatıyor. “Tarlalar bomboş, kahvehaneler dopdolu” manzarasına artık bir son vermeliyiz.
Bunun için çok mesafeler kat etmemiz lazım, ama ilk yapılması gereken iş, Yerel Tarım Örgütlerinin yeniden yapılandırılmasıdır. Bu hantal yapının bundan böyle varacağı nokta, bu güne kadar gelebildiği noktadan farklı olmayacaktır.
Yapısal reform, ama nasıl mı?
Onu da, mangalda kül bırakmayan projeci uzmanlarımız düşünsün!
Vahdet Nafiz AKSU
|