Vahdet Nafiz Aksu

ANA SAYFABUGÜNKÜ ERZURUMYEREL YAZILAR MAKALE / FIKRA / ÖYKÜ ERZURUM YAZILARI KİTABITÜM ŞİİRLERİM PDF

serbest  şiirlerimheceyle şiirlerim heceyle rübailer sesli şiirlerim resimli şiirlerimşiir sunuları

 

Vahdet Nafiz Aksu

E-KANAL CANLI YAYIN

TRT'DEKİ SÖYLEŞİLERİM

USTALARDAN SESLİ ŞİİRLER

ŞİİR VİDEOLARI -VNA

HER ŞEYİN BAŞLADIĞI ŞEHİR

ÖNERİLER/ETKİNLİKLER

STRATEJİK HEDEFLER

BELGELERLE ERMENİ ZULMÜ

NET KÜTÜPHANE

100 TEMEL ESER

TARİH/ KÜLTÜR SOHBETLERİ

OSMANLI TARİHİ

SARI GELİN KİMİN TÜRKÜSÜ

ERZURUM  FIKRALARI

ÖZGEÇMİŞİM

FOTOBEN

KİTAPLARIM



SÖZÜN SERHADDİ DUA




stratejik araştırma kurumları

araştırmacılar için kaynaklar

Türk dünyası araştırmaları

filozofların fikir dünyası

mevlana ney ve sema

Türk edebiyatı kolleksiyonu

edebiyat söyleşileri

düşünce dergi ve siteleri

e-kitap bankası

altı çizili satırlar

kuran ufku

öğrenciler için kaynaklar

ekovart tv-sanat haberleri

Türk islâm sanatları

kültür ve turizm bakanlığı

kent kent yeryüzü

yapı kredi kültür-sanat

gazetelerin birinci sayfaları

yerel medya

gazetelerin internet sayfaları

bebek ve anne com

gerekli tüm linkler



 
SIK DİNLEDİKLERİM

 




kelâm-ı kibar


 

 

  İletişim Formu


 

bu sayaçtan önceki ziyaretçi:
165900

 

 

Google Site

 

 

 
 
ERMENİ KONFERANSI VE ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

Ermeni diyasporasının gönüllü işbirlikçileri, tarihin en büyük yalan ve iftirasını körü körüne savunmayı "konferans" diye yutturmaya çabalıyorlar. Zamanlamayı ustaca ayarladılar. Türkiye'nin eli kolu 3 Ekim kemendiyle bağlı çünkü. Fikir tetikçilerini iyi seçtiler. Yolacakları sakalı da, oturacakları kucağı da maharetle tespit ettiler.

Osmanlının son dönemlerinde taşnak ve hınçak tetikçilerini kullanmayı amacına uygun gören diyaspora ve emperyalist güçler, şu anda "bilimsel tetikçileri " tercih ediyorlar. Bir zamanlar ASALA militanlarının eline silah veriyorlardı, şimdi ilim kisveli taşeronların eline kalem tutuşturuyor, dudaklarına mikrofon uzatıyorlar.

"Tabuları yıkıp, gerçekleri dile getiriyoruz " diye ortaya çıkan İlim kisvesine bürünmüş uzaktan kumandalı kuklalar, kulaklarına ne üflenmişse mikrofonlara onu söylemekte. Tarihe, ecdada, gerçeklere saldırmanın adına " fikir hürriyeti " denmekte. Tarih adına tarihin en alçak ve sefil herzeleri, alkışlar ve takdir çığlıkları eşliğinde yenmekte.

Bilgi Üniversitesinde iki gündür devam eden "ermeni konferansının " özeti budur. Böyle tek taraflı görüşlerin ortaya konduğu monologa ne zamandır konferans deniliyor? İbret alınası bir durumdur. Konferans çerçevesinde paneller de yapılıyor. Türkiye'nin haklılığını savunacak bir tek bilim adamına konuşma imkânı tanınmıyor.

En ağır insanlık suçuyla itham edilen Türk Milletini savunmak birkaç çürük yumurtayla, biri iki domatese kalıyor. İki koca gün süren konferans ve panellerde şu kısacık sorular sorulmuyor, sorabileceklere mikrofon verilmiyor:

•Anadolu’da; Armenakan ve Vatan Koruyucuları", Cenevre'de; Hınçak Tiflis'te; Taşnak" komiteleri neden ve kimler tarafından kurduruldu?

•Bu komitelere hedef olarak neden doğu Anadolu toprakları gösterildi?

•Bu terörist çeteler, Osmanlı Devletinin savaş halinde bulunduğu ordularla işbirliği yapmadılar mı, kendi devletlerine isyan etmediler mi, tarihin en acımasız katliamlarını yapmadılar mı, yüz binlerce günahsız Türk'ü öldürmediler mi?

•Devlete karşı kışkırtılan Ermeni komiteleri, ilk olarak 1890 Erzurum isyanı olmak üzere, Kum kapı gösterisi, Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon olayları, Sason isyanı, Babı Ali gösterisi, Zeytun ve Van isyanı, Osmanlı Bankası' nın işgali, Abdülhamit’e suikast teşebbüsü ve 1909 Adana isyanlarını çıkartmadılar mı?

•Bu çeteler özellikle Doğu Anadolu Bölgesinde, Erzurum'da büyük katliamlar yapmadılar mı, halkı mezalim altında inletmediler mi?

•Erzurum'daki şu yanık dereye neden bu ad verilmiş acaba, Ermeniler orada odun, kömür, tezek yaktılar diye mi? Ya şu camilerde yakılan yüzlerce Müslüman, karınları süngüyle deşilen bebekler. Ya şu onlarca toplu mezar.

Evet, bu soruları gündemi ve muhtevası önceden ayarlı zeminlerde elbette kimse sormaz. Sorsa da " bunlar resmi görüşün tespitleri " denilip küçümsenir, cevaplanmaz. Bu konu asla tartışılmasın demiyoruz. Tarafsız, önceden şöyle veya böyle kurgulanmamış, tezgâhı hazır hale getirilmemiş bilimsel platformlarda özellikle bu mevzu tartışmaya açılmalıdır. Bilim adamlarımız, aydınlarımız, öğrencilerimiz bu konuya kayıtsız kalmamalı. Basınımız, görsel medyamız diğer bütün tarihi gerçeklerimiz gibi bu konuya da ışık tutucu yayınlara ağırlık vermelidir. Birinci dünya savaşı, özellikle Türkiye tarihini değiştiren, derin toplumsal ve kültürel değişimlere yol açan sonuçlar doğurmuştur. Böyle olmasına rağmen bu dönemi işleyen tarihi, fikri, edebi eserler bakımından çok fukara olduğumuzu gizleyemeyiz. İşte bu bilimsel ve fikri fukaralığın sancıları böyle politik sonuçlara da yol açıyor.


Batılılar ve Ermenilerin bu konuda milyonlarca yayınları var. Biz yıllarca gaflet uykusunu titiz ve meşakkatli çalışmalara tercih etmişiz. Şu anda uluslararası arenada sürüklendiğimiz ürkütücü yalnızlığın mimarı öncelikle kendimiz değil miyiz? Uydurukta olsa bir yığın iftiranın karşısına Kitapsız, belgesiz, araştırmasız çıkmanın ne faydası var.

Fikri tecavüz tehlikesinden mahkeme kararıyla korunmak mümkün müdür?
Fikre karşı fikir, bilgiye karşı bilgi, belgeye karşı belge.

Şehit kanlarıyla yazdığımız şanlı bir tarihi, yalan ve iftira ile kirletmek isteyenler mi var? Çaresi, yalanı gerçekle, iftirayı belgeyle çürütmek. Öyleyse öncelikle tarihi gerçekleri kendimiz doğru kaynaklardan mükemmel bir şekilde öğreneceğiz, sonra da bu bilgi dağarcığımızı basın, yayın, Internet ortamında bütün dünyayla paylaşacağız. Zor fakat geçerli olan yol budur.

ATATÜRK ÜNİVERSİTESİNE DÜŞEN ROL

Ermeni diasporasının gönüllü işbirlikçileri yoğun bir atağa geçtiler diye moral bozmaya gerek yok. Onlar yalan ve iftiraları süsleyerek söylediler. Bu vatanın bilim haysiyetiyle donanmış gerçek bilim adamları da, gerçekleri en sade haliyle dünya kamuoyuna haykırmakla görevliler. Bu iftiralar karşısında bilim susarsa " dilsiz şeytan " sıfatına müstahak olur. Erzurum, Ermeni zulmünü görmüş iller arasında en büyük ve köklü bilim yuvasına sahip ilimiz. Bu bakımdan önderlik bize düşüyor. Her yıl 12 Mart günümüzü, düşman işgalinden kurtuluşumuzun günü olarak kutlamıyor muyuz?

Bu yıl 12 Martta gerçek bir kurtuluş yıldönümü şöleni yapalım. Atatürk Üniversitemiz 11 Martta başlayıp 12 Martta sona erecek bir "Tarih boyunca Türk Ermeni ilişkileri ve Türk Soykırımı" konferansı düzenlesin. Hatta Van Yüzüncü Yıl Üniversitemizle de müşterek bir program yürütmekte mümkün. Ama bir monolog konferans değil. Bu konuyu tartışmaya ehil dünyaca ünlü bilim adamlarına söz hakkı verilecek bir bilimsel ve fikri zemin. Hatta BERKAY ve PAMUK'UN bile çağrıldığı. Tarih Kurumu Başkanımızın, konu üzerinde eser vermiş önemli bütün bilim adamlarının hazır bulunacağı muazzam bir organizasyon. Uluslar arası medyanın da katılımının bir şekilde sağlandığı bir toplantılar zinciri.

Söyleyecek bir şeyi, Türk düşmanlarının iftiralarını çürütecek belgeleri olan her bilim adamına bu fırsatı versin Üniversitemiz. Söyleyecek bir şeyimiz varsa bu gibi bilimsel ortamlarda, bu zeminlerde söylemeliyiz. Yoksa eğer, domates ve çürük yumurta atmaya devam!

Vahdet Nafiz AKSU