Vahdet Nafiz Aksu

ANA SAYFABUGÜNKÜ ERZURUMYEREL YAZILAR MAKALE / FIKRA / ÖYKÜ ERZURUM YAZILARI KİTABITÜM ŞİİRLERİM PDF

serbest  şiirlerimheceyle şiirlerim heceyle rübailer sesli şiirlerim resimli şiirlerimşiir sunuları

 

Vahdet Nafiz Aksu

E-KANAL CANLI YAYIN

TRT'DEKİ SÖYLEŞİLERİM

USTALARDAN SESLİ ŞİİRLER

ŞİİR VİDEOLARI -VNA

HER ŞEYİN BAŞLADIĞI ŞEHİR

ÖNERİLER/ETKİNLİKLER

STRATEJİK HEDEFLER

BELGELERLE ERMENİ ZULMÜ

NET KÜTÜPHANE

100 TEMEL ESER

TARİH/ KÜLTÜR SOHBETLERİ

OSMANLI TARİHİ

SARI GELİN KİMİN TÜRKÜSÜ

ERZURUM  FIKRALARI

ÖZGEÇMİŞİM

FOTOBEN

KİTAPLARIM



SÖZÜN SERHADDİ DUA




stratejik araştırma kurumları

araştırmacılar için kaynaklar

Türk dünyası araştırmaları

filozofların fikir dünyası

mevlana ney ve sema

Türk edebiyatı kolleksiyonu

edebiyat söyleşileri

düşünce dergi ve siteleri

e-kitap bankası

altı çizili satırlar

kuran ufku

öğrenciler için kaynaklar

ekovart tv-sanat haberleri

Türk islâm sanatları

kültür ve turizm bakanlığı

kent kent yeryüzü

yapı kredi kültür-sanat

gazetelerin birinci sayfaları

yerel medya

gazetelerin internet sayfaları

bebek ve anne com

gerekli tüm linkler



 
SIK DİNLEDİKLERİM

 




kelâm-ı kibar


 

 

  İletişim Formu


 

bu sayaçtan önceki ziyaretçi:
165900

 

 

Google Site

 

 

 
 
ERZURUM'UN KALKINMA DAVASINDA KAYNAK SORUNU

Doğu Anadolu Kalkınma Programının ana hedefleri ve bölgesel kalkınma konusunda yetersiz kalışıyla ilgili görüşlerimi birkaç yazıda okuyucuyla paylaşmıştım. Büyük umutlar bağlanmasına rağmen amaçlarına ulaştığını söyleyemeyeceğimiz DAKAP, yine de bölgenin ilk kalkınma programı olması bakımından önem taşıyor.
Söz konusu programın ana hedef ve amacı şu şekilde belirtiliyor : "Bu program, istihdamı artırmaya, gelir yaratıcı eğitim ve becerileri geliştirmeye, yerel kalkınma kapasitelerini artırmaya, başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere kırsal nüfusun temel sosyal hizmetlere ulaşmasını sağlamaya yönelik teknik işbirliği faaliyetlerini desteklemek ve teşvik etmek suretiyle, Doğu Anadolu Bölgesindeki genel sosyal ve ekonomik kalkınmanın gerçekleşmesini ve kalkınma eşitsizliğinin azaltılmasını amaçlamaktadır.( www.dakap.org.tr) DAKAP'ın öngördüğü bölgesel hedefler, tek tek bölge illeri ve Erzurum için de geçerlidir. Erzurum’un il olarak hedefi de hiç kuşkusuz "genel sosyal ve ekonomik kalkınmanın gerçekleşmesi ve kalkınma eşitsizliğinin azaltılmasından " başka bir şey değildir.
DEKAP'ın dışında, 8.Beş Yıllık Kalkınma planı da, bölge de kişi başına düşen GSYİH’ nın uzun vadede ülke ortalamasına ulaştırılması ana hedef olarak belirleniyor. Bunun için temel bir şart var: DAP bölgesinde kişi başına düşen GSYİH'nın plan dönemi sonunda, Türkiye ortalamasına yaklaşabilmesi için, bölge büyüme hızının ülkenin büyüme hızından yüksek olması gerekiyor. ( www.dpt.gov.tr) DPT'nın bölge için öngördüğü bu tespiti, Erzurum için de rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Erzurum'un, plan dönemi sonunda gelişmiş illere GSYİH ve kalkınma düzeyi olarak yetişebilmesi için ( yani 70 ili geçebilmesi için ), ortalama yüzde 7 civarında büyümesi gerekiyor.
Erzurum'un, gelişmişlik düzeyi bakımından diğer illerin çok gerisinde kalışını belirleyen temel faktörler nelerdir peki ?
Türkiye'de bölgeler ve iller arası eşitsizliğin durumunu ortaya çıkarmayı hedefleyen analizlerde kullanılan göstergeleri bir hatırlayalım :
• Kişi başına banka mevduat oranları,
• Öğrenciöğretmen oranları,
• Ortaöğretimde okullaşma oranları,
• Hekim başına düşen nüfus miktarları,
• Kişi başına elektrik tüketimi,
• Kırsal yerleşimlerde asfalt karayolu oranları,
• Kişi başına düşen katma değer miktarları,
• İnsani gelişmişlik endeksi,
• Kişi başına düşen gayri safi milli hasıla miktarları,
• Tarım, sanayi ve hizmet sektörlerindeki istihdam oranları.
• Demek ki , eğer Erzurum’un kalkınma davasından bahsedeceksek, öncelikle yukarıdaki ana noktalarda Türkiye ortalamasının üzerinde bir gelişme sağlamamız gerekiyor. Bu da hızlı , sürdürülebilir, kaynak ve finansmanı sağlanmış projelerin süratle devreye sokulması demek.
Başta DPT olmak üzere, HAZİNE, KOSKEP, KALKINMA BANKASI ve diğer önemli kurum ve kuruluşlar, geri kalmış bölgeler ve illere yönelik bir çok kalkınma projesi üzerinde çalışıyorlar.
Devletin rafları çekmeceleri, arşivleri projelerle dolu. Erzurum için, hep söylüyoruz, yapılması gereken mevcut projeleri bir öncelik sırasına koymak. Temel kalkınma stratejisini ve öncelikleri tespit etmek.
Bu alanda mevcut kafa karışıklığının süratle bertaraf edilmesi gerektiğinin altını tekrar çizmek istiyorum. El yordamıyla arayışları, karanlıkta yitik iğne bulmaya çalışmayı bir kenara bırakmamız lazım. İlk önceliğimiz kalkınma stratejimizi, önceliklerimizi tespit olmalı.
Ve asıl hayati noktaya geliyoruz. Kaynak temini.
Bununla ilgili olarak DPT çok önemli bir analizde bulunuyor :
Erzurum gibi geri ekonomik ve sosyal göstergeler bakımından geri kalmış illerde
"Etkin kamu politikaları ve dışsal müdahale olmadan, bu illerin kendi dinamikleriyle mevcut kısır döngüyü kırmaları mümkün gözükmüyor. "
İşte bütün mesele etkin kamu politikalarını oluşturmak ve dış imkanları şehre çekecek ortamı hazırlamak.
Her iki alanda da sorunlarla karşılaştığımız bir gerçek. Hükümetin gerçekten çok iyi niyetle uygulamaya soktuğu TEŞVİK yasası beklenen sonucu vermedi. Bu, şehre yönlendirilen birinci önemli dışsal kaynağın yeterince değerlendirilemediğinin bir göstergesi. Nedenlerin analizi başka bir yazı konusu.
Bir diğer dışsal kaynakta, Bölgesel Kalkınma Projeleri için AB'nin öngördüğü kaynak transferiydi. Yeni aday üyelere verilmesi beklenen toplam fondan Erzurum'un azami ölçüde yararlanması kaynak sıkıntısı için bir çıkar yol olabilir miydi? AB yardımları birer hibe biliyorsunuz. Hibe, evet ama bu hibelerden yararlanmanın yolu, en az %25 yerel katkıda bulunmaktan geçiyor.
Erzurum müteşebbisi hem uygun proje hazırlamak, hem bu payı sağlamak konusunda bu güne kadar yeterli desteği görebilmiş değil… Dolayısıyla AB kaynaklı fonlar konusunda da bir hayal kırıklığı yaşadığımız söylenebilir. Şehrin mali yapısı, ön görülen projelerin şehir gerçekleriyle tam örtüşmemesi, AB normlarına uygun projelerin hazırlanamayışı gibi genel nedenlerden ötürü, Erzurum’da yerel yönetimler, KOBİLER ve küçük yatırımcıların AB fonlarından istenen ölçüde yararlanması şimdilik çok zor görülüyor.
PEKİ, YA ÇÖZÜM?
Temmuz Erzurum için hareketli bir ay. 23 Temmuz Kongremizin yıldönümü kutlanacak. 2 Temmuz'da, Abant Platformunun toplantısı şehrimizde yapılacak. 3 Temmuzda Geleneksel Sultansekisi toplantısı var.

ERVAK'ın genç ve iddialı yönetimi güzel etkinliklerle şehrin sorunlarını gündeme taşıyacak. İşte bu ortamda biraz da bu meseleler tartışılsın diye, hepinizin malumu olan bir iki noktaya tekrar işaret ettim.
Gelin, ana gündem bu olmasa bile, ucundan kulağından bu meseleleri o platformlara taşıyalım. Öncelikle de "dışsal kaynak" temini meselesine kafa yoralım. Bu alanda bir beyin fırtınası yapalım.
Yerel yöneticilerin, mahalli siyaset erbabının, sivil toplum kuruluşlarının, kent aydınlarının birinci vazifesi "kaynak temini" noktasında üzerlerine düşeni yapmaktır. Kaynakların iyi ve etkin idaresi en önde gelen yönetim maharetidir. Ancak bir şeyin yönetilebilmesi için mevcut olması lazımdır. Erzurum yöneticilerinin yüz yüze olduğu zorluk budur işte: olmayan parayı harcamak, bulunmayan kaynağı idare mecburiyeti. O yüzden bir numaralı seferberlik konumuz, kaynak teminidir.

Hikayeyi biliyorsunuz: Önemli bir muharebeyi kaybeden paşa'nın kellesi tehlikededir. Divanı harpte sorarlar :
"Paşa bu ağır hezimetin nedenlerini söyle bize." Paşa cevaplar: "Efendim yenilgimizin on nedeni var, ilki barutumuz yoktu" Diğerlerini saymana gerek yok, deyip beraatına hükmederler mağlup paşanın…
Şimdi, "neden kalkınmıyor şehir, neden yatırım yok" diye sığaya çektiğimiz her yöneticinin haklı bir mazereti var : "kaynak yok"

Ve de haklılar, ancak unutulmamalı ki, hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz. Üstelik kaynak bulmaya uğraşmakta, kaynak yok diyenlerin görevi değil mi?

Vahdet Nafiz AKSU