ERZURUM KIRSAL KALKINMANIN NERESİNDE?
Bölgeler arası kalkınmışlık farkının asgariye indirilmesi çağdaş dünyanın önem verdiği bir konu. Peki, bölgeler arasındaki kalkınmışlık farkının asgariye indirilmesi, kalkınma nimetlerinden bütün toplum kesimlerinin eşit şekilde yararlanmasını sağlayabilir mi? Kuşkusuz ki hayır!
Diyelim ki, uygun politikalarla bölgesel kalkınmada belli bir aşama kaydedildi. Eğer bölgenin bütün kesimlerine adil ve eşit bir yatırım seferberliği gerçekleştirilememiş ve kişi başına düşen gelir eşitlenememişse sorun devam ediyor demektir. Kalkınma ve refahın hakça paylaşımındaki en son halka ise “ KIRSAL KESİM” DİR.
15-20 yıldan beri “kırsal kalkınma” kavramı bütün dünyada ve özellikle gelişmiş ülkelerde sıkça gündeme gelen bir konu. Son yıllarda “tüm insanların mutlu ve refah içinde yaşadığı bir ortam dileği ve stratejisi ile, kırsal alanlarda yaşayanlara yönelik kalkınma arayışları hızlanmıştır.”
Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, Avrupa Birliği üye ya da ilgili ülkelere kırsal kalkınma konusunda duyarlı olmalarını sürekli telkin ediyorlar. AB, şu anda tüm üye olmuş ülkelere, tam üyelik müzakeresi aşamasında “ bölgeler arası kalkınmışlık farkının “ giderilmesi ve kırsal kalkınmanın sağlanması konusunda çok titiz davranmış ve sorunun çözümü için ciddi miktarlarda kaynak aktarmıştır. Ülkemizle yapılacak müzakerelerde bu amaçla yeterli kaynağın aktarılmayacağı yolunda bir kanaat uyanmışsa da, “ kırsal kalkınma “ hedefinden AB ‘NİN vazgeçmeyeceğini söyleyebiliriz.
Nitekim, “ Ortak Tarım Politikalarının (OTP) bir parçası olarak tarım sektörünün yapısal sorunları ile ilgilenen bir politikadan, mal ve hizmet üretiminin yanında tarımın topluluk üzerindeki çok yönlü etkisini ve kırsal alanların karşı karşıya kaldığı sorunları dikkate alan bir politikaya dönüşmüştür. OTP’nda ve yapısal fonlarda AB tarımının rekabet edebilirliğinin artırılması, çevreyle ilgili konuların entegre edilmesi, genişlemeye hazırlıklı olunması ve kırsal kalkınma politikasının daha kolay uygulanabilir ve entegre hale getirilmesi amacıyla, 1996 Cork Kırsal Kalkınma Konferansı bildirgesi de dikkate alınarak, Gündem 2000 reform anlaşması kabul edilmiştir. “
DPT tarafından hazırlanan ” Ön Ulusal Kalkınma Planında” da konuya özel bir önem verildiği görülüyor. (DPT 2005 ) Söz konusu planda “Bölgelerin Ekonomik Gücünün Artırılması, Bölgeler Arasındaki Gelişmişlik Farklarının Azaltılması ve Kırsal Kalkınmanın Hızlandırılmasına” vurgu yapılıyor.
Kırsal kalkınmaya özel bir önem verilen Ön ulusal kalkınma planı çok isabetli olarak şu hayati tespitte de bulunuyor : “
• kırsal alanda;İstihdam alanlarının artırılması ve gelir yaratacak faaliyetlerin desteklenmesi,
• Tarımsal arazilerin daha etkin kullanılması için kapasitenin geliştirilmesi,
• Modern tarımsal tekniklerin kullanılması yoluyla kırsal kesimdeki nüfusun yaşam kalitesinin artırılması,
• Turizm, tekstil, dokumacılık ve el sanatları gibi tarım dışı sektör istihdamının
sağlanması
• Dezavantajlı alanlarda tarım dışı gelir getirici faaliyetlerin yaygınlaştırılmasıyla kırsal kalkınmanın gerçekleştirilmesi.
ERZURUM AÇISINDAN TABLO
“ 1982 yılında Erzurum da ''kırsal kalkınma'' konulu bir proje başlatılmış ve dış borçlanma suretiyle yüklüce bir meblağ ayrıldığını “ çok değerli bilim adamı Prof.Dr. M.Sıtkı ARAS’IN Palandöken Gazetemizde yayınlanan makalesinden öğreniyoruz.
Saygıdeğer hocamızın yazdıklarına bir göz atalım : “ Yabancı olan proje liderine giderek bu paranın sadece onda birinin kültür balıkçılığına ayrılması halinde binlerce kişiye iş sahası açılabileceğini, yöre çiftçisine her yıl milyonlarca dolar ek gelir sağlanacağını ve daha önemlisi yöre halkına alabalık eti gibi üstün bir gıdanın sunulabileceğini söyleyecek olmuştum. Muhatabım ''Ben balığı ancak oltada tanırım'' diyerek meseleyi kesip atmışlardı.
O zaman demiştim ki '' Ben hem Erzurumlu hem de ziraat mühendisiyim. Dolayısıyla çevre tarımını çok iyi bilirim. Topraklarımız hayvancılık için yaratılmıştır. Bunun için ağırlık bu yöne kaydırılmalı, yem bitkileri devreye sokulmalı, hayvanlar ve barınakları ıslah edilmeli, modern et kombinaları ve süt işleme tesisleri kurulmalıdır. ''Sinirlenen yetkili ''Yayınsız hiç bir şey olamaz, biz ağırlığı buraya vereceğiz'' diyerek konuyu kapatmışlardı. Dört yıl süren projede bu maksat için ithal edilen bir çok makine çürümeye terk edilmiş, havanda su dövercesine yayım taklitleri yapılmış ve maalesef sularımız dipsiz kuyulara bağlanmış veya mermilerimiz karavanaya atılmış, barutlarımız heba edilmiştir. “
Muhterem Hocamızın “Topraklarımız hayvancılık için yaratılmıştır. Bunun için ağırlık bu yöne kaydırılmalı, yem bitkileri devreye sokulmalı, hayvanlar ve barınakları ıslah edilmeli, modern et kombinaları ve süt işleme tesisleri kurulmalıdır.” tespiti bu gün için de geçerliliğini koruyor.
Şu an adını hatırlayamıyorum, geçen gün bir konferansta konuşan uluslararası üne sahip bir strateji uzmanına gençler “ geleceğe nasıl bir yatırım yapmalıyız “ diye sormuşlardı da şu cevabı almışlardı : “ tarım sektörüne yönelin, yirmi otuz yıl sonrasının Bill Cates’leri tarım ve gıda alanından çıkacak… “
Bizce de, gittikçe kalabalıklaşan dünya nüfusunun doyurulması geleceğin en önemli faaliyet alanı olacak, Erzurum’da tarım ve hayvancılık diğer sektörlerin lokomotifi haline gelecek.
O halde şimdiden bu potansiyele yönelik çabalara ağırlık vermemiz gerekiyor. Kırsal Kalkınmaya yönelik proje ve çalışmalara, dünyanın bu gün geldiği noktadan bakmalıyız. Kırsal Kalkınmaya ayrılacak kaynakları dağa taşa atılmış değerler olarak görmemeliyiz.Bu alanda uzmanların yönlendirmesine ihtiyacımız var. Öyle sanıyorum ki, bu konu Üniversitemizin değerli bilim adamlarının gündemindedir ve DPT ‘nin çizdiği genel çerçeve içinde gerekli çalışmalar yapılmaktadır.
Erzurum’dan Aşkale ve İspir’e gidenler, hemen yol kenarında yapılan afet konutlarını görmüşlerdir. Bu villayı andıran güzel konutları gördüğümde hem devletimizin gücünü ve şefkatini takdir etmiş, hem de bütün köylerin bu güzel dönüşümü daha afet gelmeden yaşamasını düşlemiştim. Şehirler için düşünülen “ KENTSEL DÖNÜŞÜM “ projeleri aklıma gelmişti ve şöyle fikretmiştim : acaba şu Nuh nebiden, Hitit ve asur devrinden kalan köy konutları için kırsal kalkınma projeleri çerçevesinde “ KÖYSEL DÖNÜŞÜM “ projeleri uygulanabilir mi?
Köylerimizi yaşanabilir modern merkezler haline getirmeden şehirleri yaşanabilir hale getiremeyiz.
Türkiye’nin çağdaşlaşması “ KIRSAL KALKINMA “ seferberliğinden geçiyor.
Vahdet Nafiz AKSU
|