YEREL ÜRÜNLERDE MARKALAŞMA İHTİYACI
Ankara dışındaki hemşerilerimizle ne zaman bir sohbete koyulsak, sözün ucu mutlaka yerel ürünlerimize gelir dayanır. Hatta bir çok hemşerimiz mahalli ürünlerimizi tedarik edecekleri satış merkezlerinin gerekliliği üzerinde ciddi olarak fikir yürütürler.
Erzurum’da yahut şehir dışında yaşayan kardeşlerimizin ortak arzusu, yurt içi ve yurt dışı pazarlara sunulabilecek evsafta Erzurum markalı ürünlerin yaratılabilmesi ve mevcut yerel ürünlerinde kolayca temin edilebilmesidir.
Yerel özellik taşıyan civil peyniri, kadayıf dolması, su böreği gibi yiyecek maddelerinin bile temiz ve güvenilir bir şekilde pazarlanabilmesi halinde önemli bir Pazar payı elde edileceğine hiç kuşku yok. Nitekim bu alanlarda şöhret kazanan ve ciddi başarı sağlayan firmalarımızı piyasalarda görmeye başladık bile. Böyle faaliyetlere tanık oldukça işin doğrusu göğsümüz kabarıyor.
İç ve dış piyasalara açılma çabalarının sadece yerel mutfak ürünleriyle sınırlı kalmayıp, imalat sektörünü de kapsayacak kapasiteye ulaşması en büyük dileğimiz. Tekstil, dericilik, hayvansal ürünler yan sanayii gibi bir çok sektörün yatırım yapmasına çok elverişli bir ortam mevcut şehrimizde. Öncelikli olarak hemşeri sermayenin bu alanlarda yatırım yapmak üzere Erzurum’u seçmesi kendi çıkarlarına olacaktır. Sigorta, stopaj ve benzeri teşvik unsurları uygulanırken, ucuz işgücü mevcutken bu alanda yeterli canlılığın sağlanamayışı üzerinde daha ciddi şekilde durulmalı bence.
Bakıyorum da, başta sayın Vali ve Belediye başkanları olmak üzere yerel bürokrasi bu konuda çok titiz ve hassas çalışıyor. Adeta seferber olmuş vaziyette, gelen yatırımcılara kucak açıyorlar. Milletvekilleri de şehirde yatırım yapmaya arzulu hemşeri ya da yabancı sermayeye gayet duyarlı davranıyorlar.
Yerel kalkınmada, yerel bürokrasinin önemini her fırsatta vurgulayan, şehrin ekonomik seferberliğinin başarısını yerel yöneticilerin maharetine bağlayan birisi olarak bu konuda iyimserliğimi ifade ediyorum. Yerel yöneticilerin ve sivil toplum örgütlerinin olağanüstü çabalarını yürekten destekliyorum.
Bu temel tespiti yaptıktan sonra, çok önemli bir konuya yerel inisiyatifin dikkatini çekmeyi gerekli görüyorum.
Bir kentin ekonomisini sadece hizmet sektörü ile ayakta tutmanın imkansız olduğunu söylemeye gerek var mı? Şehri eğitim,sağlık ve turizm merkezi haline getirmeyi amaçlayan temel ekonomik stratejilerin bir ayağını da mutlaka “üretime“ yönelik çabalar teşkil etmelidir.
Şehirde faaliyet gösteren KOBİ ve şirketleri kendi aralarındaki rekabette üstün kılacak olan temel unsur “kalitede sürekliktir.” Şehirlerarası ve hatta uluslar arası rekabet ortamında şirketlerin yaşayabilmelerde buna bağlı. Kalite ve kalitede sürekliliği sağlamanın bir adım ötesi “"kaliteyi pazarlama stratejisi"dir.
Bin bir güçlükle kurulup üretime başlayan bölgesel ölçekteki KOBİLER’İN her fırsatta dile getirdikleri haklı bir şikayeti siz de duymuşsunuzdur: “ Bu kadar zorlukla tüketiciye sunduğumuz ürünler tercih edilmiyor, büyük markalar tüketiliyor.” Erzurum’da üretilen margarin,boya ve benzeri mallar depo ve raflarda beklerken, belki onlardan daha kalitesiz benzer ürünlerin kapış kapış satılması elbette bizi de üzüyor, kızdırıyor, hırslandırıyor. Ancak bu alanda belirleyici olan duygular değil, ekonomik kurallardır. Ekonominin kendi kural ve kaideleri, hemserilik, dostluk,vatandaşlık gibi moral unsurlara her zaman galip geliyor. Tüketici tercihleri arasında marka ve kalite bu gibi unsurları geride bırakıyor. Hiç kimse “ biraz daha kalitesiz ama, madem hemşehri ürünü, öyleyse onu tercih edeyim “ gibi bir mantıkla hareket etmiyor. Öyleyse, şehir üreticisinin önce teşkilatlanması, çağdaş KOBİLER haline dönüşmesi, sonra da markalaşması icap ediyor.
Bu yoğun işsizlik ortamında bir küçük atölyenin, bir minik iletmenin,bir ufak KOBİ’NİN bile ne büyük nimet olduğunu kim inkar edebilir?
Eğer bu şehir ekonomisi daha da canlansın, işsizin işi, aşsızın aşı olsun istiyorsak şehrimizdeki KOBİ'lerin daha güçlü olmalarını sağlamamız gerekiyor. Çünkü İstihdam sağlamada, bölgeler arası dengesizlikleri gidermede KOBİ'ler çok önemli rol oynuyor. Şehrimizde KOBİ'lerin şu anda sahip olduğu seviye maalesef Türkiye ortalamasının bir hayli altında. Türkiye ortalamasının da AB normlarının altında olduğunu hesaba katarsak, kat etmemiz gereken ne büyük mesafeler olduğu kendiliğinden ortaya çıkıyor.
İşte şehrimizdeki işletmeleri katma değeri yüksek, markalı ürün üretimine yöneltemezsek ne işsizlik sorunumuzu çözebilir, ne de şehrin ekonomik canlılığını sağlayabiliriz.
Bu açıdan baktığımızda, yerel ürünlerin markalaşma ihtiyacı, ekonomik gündemimizin bir numaralı maddesi haline gelip oturuyor. Bir yandan hizmet sektörüne verdiğimiz önemi sürdürürken, diğer yandan yerel kobilerimizi Yurtiçinde ya da yurtdışında marka olabilmiş, ürününü tanınmış ve güvenilir bir marka haline getirmiş firmalar haline getirmeye çalışmalıyız.
Yerel ürünlerimizin iç ve dış pazarda tutunabilmesi için kendi markalarımızı yaratmak ve markalaşmayı teşvik etmek çok meşakkatli bir iştir evet, ama tek çıkar yol da budur!
Vahdet Nafiz AKSU
|