Gezinti (Bir Perdelik Oyun)
Bir sandal tut a canım açılalım
Kürekleri leylek kanatları gibi mukavim..
Gövdesi asırlık çınarlar kadar zamana aşina…
Bir de kaptanı olsun eyvallah demeyecek cinsten
Limanların kurdu kuşuna
Götür beni biraz geçmiş zaman öykülerime
Tutuştur hatıraları bir çiçek buketi gibi ellerime
gençlik dumanı sarmış başlarını
biraz aşmışlar gibi yaşlarını
makyaja erken başlamışlar
etek boyları erken kısalmış
boy vermişler erken
–hepsi serv-i revan -
erken almışlar kaşlarını
görüyorum evet sisler arkasında
mahallemin şımarık kızlarını
davul zurna seslerinin hüzne kaçan neşesi
ya askere uğurlanıştır veya nikah nişan gibi bir şey
sigara dumanlarının gizemli kavisleri
bardak sesleri..taş sesleri…
belli ki burası bir kahve köşesi
çoluk çocuk …hastalıklar… ölümler…
tedarikte zorlanılan takılar...dost nikahları, düğünler
işe giriş...ekmek kavgası...bir koltuk kapmanın şehevi keyfi
terfiler…yükselişler…(ve daha nice hayat yaygarası)
bir öykü bu : adı hayat …bir adım öncesi ezel
ebed ötelerde…bir adım sonrası “ terk-i hayat “
zaman göçmen kuşların takılıp peşine
süzülmüş pervasızca gök yüzüne
öyle uzaklar ki mum ışığı misali titrek parıltılar
(hayaller,çabalar,umutsuzluklar,anılar)
hepsi gittikçe nuru zayıflayan birer yıldızlar
ışık hızıyla dönseniz varsayalım geriye
çekip alır “hal”e bir kudretli el sizi
kahreden pençesiyle
hükmeden pençesiyle
(hangi kurşun yemiş kuş kurtulmuş bir şahin pençesinden)
tam güneş batarken…ışık el sallarken… enginden
bir veda nidası gelir bulutların bakıra dönmüş renginden
süvari hızla atına biner
sandal geriye döner
perde iner …
Vahdet Nafiz AKSU
|