Hazan
Pencereden kendini seyreden
Yorgun gözlere aldırmadan
Tekerleklerle dövüşüyordu yol
Kızgın asfaltlara sıra sıra
Sahipsiz yürekler dizilmişti
Üstelik yetmemiş gibi bu keder
Yaya geçidine yakın bir yerde
Alaca karanlıkta fark edilmeyen
Bir köpek yavrusu ezilmişti
Ah …Eylülün çakırkeyif akşamı ah
Dudaklarının değdiği her alna
Özenle gurbet notaları nakşedilir
Asılır gökyüzünden sihirli bir ayna
Yoldaş yıldızların tantanalı eşliğinde
Fanilik en çok o an fark edilir
Devriyeler bile gezmez
Yalnızlığa müptela sokaklarda
Başıboş, hür, biraz da serseridir gece
Lambalar kırmızıyı,yeşili terk etmiştir
Siyaha teslimiyet vardır kavşaklarda
Bir şeyler…bilmediğimiz bir şeyler
Ellerimizin arasından kayıp gider
Yıldızların düştüğü dipsiz kuyulara
Işık, hızından emin olsaydı eğer
Teslim olmazdı kuytulara
Şaşırır ruhumuz bazen vaktini
ve bakar ki mevsimler girmiş iç içe
İlkbahar zanneder hazan vaktini
….
Sıradan bir gündü işte
Bir Eylül akşamüstü …
Rüzgardan istediği şarkıyı
Dinleyemeyen bir yaprak
Dala küsmüştü …
(Eylül Şiirleri)
Vahdet Nafiz AKSU
|