Bir Yolculuk Öyküsü
Yolcu suskun ve susamış..
Dermanı kesilmiş dizlerini titreterek
Dayanmış zaman yeniği asasına
Bir çeşme arayıp durur tozlu yollarda
Susuzluktan inleyerek
Kesik köpek havlamaları şehirlerden...
Zayıf, titrek ışıklar yükselir virane evlerden
Ve rüzgarların sessizliği delen besteleri...
Bahara veda öpücükleri küskün güllerden...
Zamanı nadide tohumlar gibi ekip geldiğimiz
Verimsiz, çorak, susuz bahçelerde
Sandık ki açacak rengarenk iri güller
Biz bir meçhul seraba akın akın koşarken
Farkındaydı imkansızlığın bülbüller
Bir fanilik bestesidir kulaklarımızda çınlayan
Sonsuzluk umutlarına beşik yaptığımız her hayal...
Gerçeğin önünde reveranstadır her daim
Yalnız ve mutsuz prensesler gibi ihtişam içinde
Ama sessiz hıçkırıklarla ağlayan
Düşlerimiz.....
Ve günün birinde
Suskun ve susamış her yolcunun
Dermanı kesilmiş dizlerini titreterek
Varacağı sessiz, sakin kaptan köşkünde
Yorgun ve bitkin konuklarını
Hışımlı gülücüklerle karşılar
Ev sahibesi.........
Vahdet Nafiz AKSU
|