İsimsiz ve Tarihsiz
Ben de unutmuşum adı sanını
Bir mektup…evrak içinde..solmuş
Bilmiyorum ne zaman ve kimden gelmiş
Nerdeyse yırtıp atacaktım
Miadı dolmuş
Şöyle yazmış ,el yazısıyla:
“Kaygan bir urgandı hayat ipliği
Bir ucu bir uca bağlayamadım
Gerçi ağlanacak çok halim vardı
Korktum boğulmaktan ağlayamadım “
Kimsin şair, mektubunun arşivimde işi ne?
Salmışsın okları peşi peşine,
Yüreğimi nişan alarak…
Senin öfkelerle yazdığını
Bil ki okuyorum ben ağlayarak
Saatlerdir yiyor içim içimi
Hayat ipliğini bağlamış mısın
Bu geçip giden zaman içinde
Bulup cesareti ağlamış mısın
Şimdi seninle bir sabah kahvesinde
Seherden hemen sonra
Ayağı aksak tabureler üstünde oturarak
Ve hiç konuşmadan
Çay içmeyi çekti canım
-hem de senin ikramın –
Mesela yüklemişsin ucuz soma kömürünü
At arabasına – kaldı mı bilmiyorum-
Ya da kamyonete
Erzurum’un zemherisinde
Bıyıkların buz tutmuş…
Bir soluk alıp ısınayım demişsin
O yüzden..Akabinde … mesela Gürcükapıda
Çay evindeymişiz.
- İsmini çıkaramadım-
Ya da farz u mahal evindeymişiz..
Bir cevap alamadım çağrıma
Yenilmiş olabilir misin yürek ağrına
A be ahbap…
Ömrümden asırlar çalan
İçime çarmıh mıhları gibi çakılan
Son kıtanı da yazacağım Antolojiye
Diğerleri özel demişsin – tamam-
“ Doğumum bir kere, bin kere öldüm
Bu acı bir tebessüm,sanma ki güldüm
Kederi topladım, sevinci böldüm
Hesabı denkleyip sağlayamadım “
Meçhul şair..
Kimsin sen..adın ne…
Hadi bunları söylemedin
Arkadaş mıyız..ahbap mı.?
-yoksa han duvarlarındaki
garibin soyundan mısın-
Neden bana mektup yazmışsın
Hiç değilse şunu söyle:
Şehrin hangi şehir..
Hemşeri miyiz?
Vahdet Nafiz AKSU
|