İki bin Dördün Sonbaharı
güneşin kuru dudaklarıyla öptüğü
yüzümüze rüzgâr havuzdan su damlacıkları taşır her yapraktan bir canın
çekildiği andır bu an her kökten bir damla ab-ı hayat uzaklaşır
nemli gözlerimize yeşilin vedasıdır ölüm yeni boyanmış evler gibi
kokar musalla ses tellerinden vurmuş bülbülü felek a gülüm bülbül
işaretle şarkılar söylemekte hala
leylekler gibi yuva yapmayı bilseydim
ben de cennet köşkleri kurmaz mıydım viranelere kahreden nefesler
verilmiş olsaydı bana da ne oyunlar ederdim Eylül gibi divanelere
yolumu kesen dilenciye harçlık vermemişim selamlaşmamışım sokağın en
garibanıyla köşe başında kediciğe gülümsememişim tanıştım tanışalı
ikibindördün sonbaharıyla
(Eylül Şiirleri)
Vahdet Nafiz Aksu |