ERZURUM' UN MANEVİ MİMARLARI
Erzurum'un çok zengin bir kültürel birikime sahip olduğunu hep söyler, geçmişteki kültürel zenginliğimizle övünürüz. Doğru bir tespit ve haklı bir iftihardır bu. Ancak bu haklı gururu, bir yandan geçmişten tevarüs ettiğimiz kültürel yapıyı koruyarak, diğer yandan da "kültürel ve bilimsel üretime" önem vererek taçlandırmamız gerekiyor.
Yerel, ulusal, küresel çapta bilim, sanat ve kültür adamları yetiştirmek gibi büyük amaçlarımız olmalı. Kültür ve medeniyet ufkundan maziye baktığımızda palandöken kadar yüce şahsiyetlerin azametli hatıralarıyla yüz yüze geliyoruz. Elli yıl sonra bu topraklarda yaşayacak olanların da aynı zengin mirasla şereflenmeleri gerekir. Bunu sağlayacak olan biziz. Fikri hayatın doğal seyri gelişmedir. Bu alandaki duraklama ve geriye gidiş kültürel çoraklık illetidir ki, milletlerin zevali böyle başlar. Buna meydan vermemeliyiz. Nasıl başaracağız, tevarüs ettiğimiz manevi mirası geleceğe taşımayı?
Bu ağır ve şerefli görevin ilk adımı, manevi mimarlarımızı tanımak, sevmek, benimsemek ve onlara layık olmaya çalışmak değil midir?
Bunu yapabilirsek eğer, onlardan aldığımız solukla "ebediyet yolunda" büyük hedeflerimize doğru emin adımlarla yürüyebiliriz.
Kültür ve bilim ufkunda yol gösterici bir yıldız edasıyla parlayan M.Sıtkı ARAS gibi değerli bir evladı var bu şehrin... Hocamızın "ERZURUM'UN MANEVİ MİMARLARI" adlı eserinin 3. baskısını yaptığını işittiğimde ne kadar sevindiğimi anlatamam. Bizler gücümüzün yettiğince şehrin maddi kalkınması hakkında bol bol yazıp duruyoruz.Gerekli ama hatalı ve eksik bir yaklaşımdır bu. İşin doğrusu, şehrin kalkınma davasını bir bütün olarak ele almaktır.
Bir yandan ekonomik ve toplumsal gelişmenin yolları aranırken, diğer yandan şehrin kimlik ve kişilik erozyonuna uğramaması için çaba gösterilmelidir. Şehrin sağlam bir kültür politikası olmalıdır. Yerel hizmet planlamasında kültür' ün yeri başköşe değilse eğer, karşımızda kimliksiz ve kişiliksiz bir kent tablosu var demektir. Bu tabloda refah, mutluluk, gelişme, kalkınma renkleri aramak beyhude bir çabadır.
Manevi Mimarlarını tanımayan bir şehrin, maddi imar yolundaki çabasından ne çıkar? Ben "ERZURUM'UN MANEVİ MİMARLARI" kitabını okuyuncaya kadar kendimi kültürel yetim gibi hissederdim. Şehrimin tarihi ve kültürel zenginliğinden haberdardım. Ama benim bu zengin kültürel ummandaki halim, soğuk pınarlar başında susuzluk çekmek gibi bir garabetti.
Sanamerli Hacı Ahmet Baba, Solakzade Sadık Efendi, Vehbi Efe, İhmal İmamı, Çöğenderli Hacı Salih Efendi gibi zatların namlarını duyar, haklarında anlatıları işitirdim. Derli toplu bir şekilde kendileri hakkında inanın fazla bir bilgi sahibi değildim. Ta ki bu güzel kitabın ilk baskısını okuyuncaya dek.
Kitabın ilk baskısına kavuşmam, kendi şehrinin kültür çöllerinde susuz kalmış bir yolcunun buz gibi suya kavuşması gibiydi. Soluk almadan, altını çize çize okuduğum bu eserin, geliştirilmiş üçüncü baskısını da, kitabı ilk kez elime alıyormuş gibi okudum. Okudum da demeyeyim, adeta hıfzettim. Kaç gündür kitapta anlatılan zatların manevi iklimindeyim. Ve bundan son derece memnunum. Sıtkı Hocam, kültürel eserlerinde sadece akademik bir eda sergilemiyor. Bir romancının tasvir gücü ve bir şairin tatlı üslubuyla yazıyor. Onun bütün kitap ve yazılarında insani bir sıcaklık ve bir gönül atmosferi buluyorum. Onun bir kitabını okuduğumda sanki kendisiyle sohbet ediyorum. Sadece kendisiyle değil, kitabında anlattığı zatlarla da lisan-ı hal ile söyleşip duruyorum. İyi kitabın ölçüsü bu olsa gerek.
"Erzurum'un Manevi Mimarları" eserini mutlaka okuyunuz.Eseri okuduğunuzda şöyle diyeceksiniz: Kitabı okumadan önce başka bir Erzurumluydum ben ve okuduktan sonra başka bir Erzurumluyum. Daha bir Erzurumluyum.İyice Erzurumluyum...
Sadece bu eseri değil, Erzurum Kitaplığının bütün eserlerini okumalısınız. Her Erzurum hanesinde bu kitaplığın bütün serisi bulunmalıdır. Eğer yavruma gerçek dadaşlık değerlerini kazandırayım, evladımı kültürel yozlaşmanın ve kimliksizleşmenin zehrinden koruyayım diyorsanız, ilk panzehiriniz bu kitaplardır.
Çok zengin, çok derin, çok bereketli kültürel geçmişimizi bugüne taşıyıp, zihnimizde birer hayalden ibaret olan manevi mimarlarımızı ete kemiğe büründüren saygıdeğer Sıtkı Hocamıza Allah uzun ömürler versin. Ondan daha nice güzel eserler bekliyoruz.
Vahdet Nafiz AKSU
|