"BÜYÜKBAŞ HAVYAN ISLAHINA HIZ VERİLDİ, KOYUNCULUK ISLAH ÇALIŞMALARI YETERSİZ, HALBU Kİ BÖLGE ÇİFTÇİSİ İÇİN KOYUNCULUK ÇOK ÖNEMLİ..."
   
 
ZİRAAT ODASI BAŞKANI HARMANDAR:
 
 "Çiftçimizin karar vermesi gereken bir şey var. Öncelikle ihtisaslaşma gerek… Hayvancılık yapan hayvancılık yapmalı… Tarım yapan tarım… Süt hayvancılığı yapan süt, besi yapan besi yapmalı."
 
"HAYVANLARIN İLAÇ VE TEDAVİ MASRAFLARI ÇOK PAHALI. YETERLİ EKONOMİK GÜCE ERİŞİNCEYE KADAR BU KONUDA KAMU KATKISI GEREKLİ."
 
“Bugünkü Erzurum” yazı dizisinin bazı bölümlerinde sohbetlere de yer vereceğim. Bilerek söyleşi, ya da röportaj demiyorum. Çünkü o formatlara çok uygun değil konuşmalarımız. Bazı dost ziyaretlerindeki karşılıklı konuşmalarımızı, fikir alışverişlerimizi muhataplarımın izniyle ses cihazına kaydettim. O kayıtları çözerek, bütünlüğünü ve doğal halini bozmadan sizlere aktaracağım.
 
Sohbet çözümlerini okuduğunuzda muhtemelen “bunları zaten biz de biliyoruz, sürekli konuştuğumuz, tartıştığımız şeyler…” diyeceksiniz. Evet, bu tespitiniz çok isabetli. Amerika’yı yeniden keşfetmiyoruz. Bilinen sorunları dile getiriyoruz, yine bilinen sorunlara birçoğumuza bildik gelen çareler öneriyoruz.
 
Biliyor musunuz? Türkiye’nin de, Erzurum’un da “sorunların isabetli teşhis ve tespitiyle” ilgili çok fazla sıkıntısı yok. Erzurum için söyleyelim, birkaç gündür konuşup tartıştığımız bütün meseleler üzerinde yıllardır kafa yoruluyor. Üniversitenin ve diğer birçok kuruluşun raflarında sayısız incelemeler, araştırmalar, öneriler var.
 
Sanıyorum asıl mesele, bunların uygulamaya sokulmayışında, eski tabirle “kuvveden fiile” geçilmeyişinde… Hizmet planlamasında mevcut birikimden yeterince yararlanılmıyor, öncelik tespitinde, strateji oluşturmakta kafalar karışıyor. O yüzden yazının ilk bölümünde “ERZURUM’UN İL GELİŞME STRATEJİLERİ VE PLANI “ üzerinde özellikle durmuştum. Böyle b r planlama mantığı ile “mevcut yerel bilimsel birikimin” taranması , “yerel mesleki tecrübelerin uygulamaya aktarılması” mümkün hale gelecektir.
 
İşte sohbetlerimiz de “yerel mesleki ve ilmi birikimden”  birkaç damlayı sizlere aktarma amacını taşıyor. Ola ki bir dost sohbeti hacminde ortaya konulacak fikirlerden yararlananlar, ders alanlar, bu fikirler etrafında yeni fikirler ortaya koyanlar olur da, bizim de çorbada tuzumuz bulunur.
 
Sözün burasında vurgu yapmamızın belki yararlı olacağı bir husustu şudur. Bir konunun uzmanı ya da bir mesleki kuruluşun yöneticisinin çok değerli fikir ve kanaatleri bazen kendi alanıyla sınırlı olabiliyor. Kendi alanında çok doğru şeyler söylüyor. Ama bütüncül olarak şehrin sorunları sadece bir sektörle ilgili değil. İşte o nedenle bu gibi yazı dizilerinin “olayın bütününü” kavramaya yardımcı olmak gibi yararları oluyor.
 
Bugün iki değerli dostumuzla daha önceden yaptığımız sohbete yer vereceğim. Bunlardan birisi çok değerli gönül, fikir ve bilim insanı Prof. Dr. Sıtkı ARAS, diğeri de Erzurum Ziraat Odası Başkanı Mücahit HARMANDAR. Metinlerdeki siyah dizili bölümler benim, normal alanlar ise sohbet ettiğim kişilerin konuşmalarıdır.
 
Değerli Başkan, Erzurum Ziraatçısının yerel önderisin. Ziraat odaları yasayla kurulmuş, yıllardır çiftçimize kısıtlı imkânlarıyla hizmet vermeye çalışan saygın bir meslek teşekkülü. Tabi sizin işiniz biraz daha zor. Hem çiftçinin sorunları ağır, hem burası bir hayvancılık merkezi, hem de hayvancılıkla uğraşanların sıkıntıları var. Daha sonra belki ayrıntıya gireriz, şimdi çiftçimizin temel sorunlarını özetleyelim, istersen…
Ziraat işlerini de konuşalım ama. Erzurum daha çok bir hayvancılık merkezi. Yöre hayvancılığının üç büyük meselesi var. Kısa vadeli olanı hayvan sağlığı ile ilgili işlerde çok geri oluşumuz. Şap hastalığı son on yıldır çok büyük bir sorun. brossella başımızın belası. Aşısı çok ucuz… Diyebilirim ki en ucuz aşı… Bir aşı bir lira. Devlet ücretsiz bile verse bir şey tutmaz. Yılda iki kez aşılama lazım. Ama hayvan sağlığı elemanı yok. Temini için bir çaba da yok. Hayvan varlığımız kırılıp gidiyor. Biz de, tarım kuruluşları da seyredip duruyoruz. Yardımcı hayvan sağlığı personeli de yok, ama asıl veteriner sıkıntısı had safhada…
 
Şaptan çok telefat mı oldu, yoksa…
 
Toplam hayvan varlığından aşağı yukarı yüzde on beş kaybımız var…
 
Demek ki sizi çok etkileyen üzen bir konu bu. İşin doğrusu böyle bir mesele benim hatırıma hiç gelmemişti. Et ve süt hayvancığlı bakımından verimlilik nasıl, köylünün hayvancılıkla ilgilgili bilgi düzeyi… Sadece hayvan sayısı bakımından değil bütün bu unsurları göz önüne aldığımızda gerçekten Erzurum bir hayvancılık merkezi midir? Yoksa böyle bir niteleme bizim hüsnü kuruntumuzdan ibaret bir şey midir? Ben sizinle bu gibi temel sorunları konuşacakken, siz hayvan sağlığını sözün başına oturttunuz.
 
Benim düşünceme göre Erzurum bir hayvancılık bölgesi. Erzurum kırsalında bundan başka iş olmaz.  Bunun için hayvan ıslahı en mühim meselemizdir. Suni tohumlama çok iyi… Ama bu yöntemden önce bizim çiftçimizin karar vermesi gereken bir şey var. Öncelikle ihtisaslaşma gerek… Hayvancılık yapan hayvancılık yapmalı… Tarım yapan tarım… Süt hayvancılığı yapan süt, besi yapan besi yapmalı.
 
Diğer tarım faaliyetleriyle hayvancılı karıştırıyoruz. Biraz ondan biraz ondan yapıyoruz. Ve hiç birisini iyi, doğru düzgün yapamıyoruz. İkisinden de verim alamıyoruz… Süt hayvancılığı yapan tek kalemde onunla uğraşacak. Sığırcılık yapan sığırcılıkla. Hububat eken onu ekecek, yem bitkisi eken yem bitkisi ekecek… İşleri bir birine karıştırmayacak. Devlette planını, projesini buna göre yapacak;  teşvikini, kredisini buna göre ayarlayacak…
 
Bildiğimiz işlerle uğraşmayınca sonuçlar kötü oluyor. Mesela süt ineklerini kışın iyi besleyemiyoruz… Hayvanı zayıf bir şekilde meraya bırakıyoruz… Islah çalışmalarının başarısızlığında bir etken budur.
 
Bende bunu hep merak etmişimdir. Hayvan ırkının ıslahını neden başarılamadı… Yeterli boğa verilmedi mi… Yeterli suni tohumlama yapılamadı mı?
 
Tarım teşkilatlarımızın yetersizliği en büyük nedendir. Boğayı verdiler, götürdük elverişsiz ahırlara bağladık. Çiftçimize anlatamadık. Tarım teşkilatları… Muhtarlar ve idare çiftçiyi konuya iyi hazırlamadı… Bir ara köylü “ İnekler boğalardan döl tutmuyor, suni döllenme de iyi sonuç vermiyor, hayvanlarımızın kısır kalma yüzdesi çok yüksek oluyor, zarar ediyoruz…” diye itiraz etti, yanaşmadı bu işe… Köylünün haklılık payı da vardı, yeterli teknik destek ve eğitim hizmeti verilmeyince bu sakıncalar yaşandı. İtiraz var…
 
Demek boğa teslim edildi çiftçiye, arkası unutuldu, sürekli eğitim falan verilmedi…
 
Son iki yıldır valilik ve kaymakamlıklar canla başla çalışıyorlar… Ama bu sadece bunların çalışmalarıyla olacak iş değil.  Öncelikle köyde yaşayan kişilerin ehemmiyet vermesi lazım. Veterinerlerin ve ziraat fakültemiz elemanlarının sürekli köyleri gezmeleri ya da toplu eğitim yapmaları lazım… Köy halkıyla sürekli irtibatta olunması lazım…
 
Bu konuda ziraat odasıyla vilayet üniversite üçlü işbirliği yapsanız. Her yıl… Tespit edilen, planlanan köylerde suni tohumlama bilimsel koşullarda yapılırsa belki daha iyi sonuçlar alınır…
 
Zaten bu işe sivil toplum kuruluşları, muhtarlar gönülden el atmadan… Bilim adamları ve idareciler işbirliği yapmadan bu işi gerçekleştiremeyiz. Kaynaklar fikirler birleşmesi. Lazım…
 
Hayvan ırkını hızlı ıslah edeceğiz derken vilayet sizinle yeterli iş birilği yapıyor mu?
 
Şu ara ilişkiler iyi… Titizlikle konunun üzerinde duruluyor… Bu işi yapanlarla birebir ilişki içindeyiz… Üretici katılınca işin içine, çok iyi sonuçlar alınmaya başlandı. Bu hızla giderse, ısrarla çalışırsak, üretici birebir içinde olursa… Beş–on yılda bu hayvan ıslahı işini tamamlarız. Bu sürede tamamlarsak, Erzurum ekonomisi çok canlanır… Üç yıllık boğa bir buçuk milyar…
 
Bir yandan ıslah çalışması yapılırken, bir yandan da tabi mevcut hayvan varlını korumak gerek. Çok ciddi ve sistemli şap hastalığı taramazsı lazım… Hem de ücretsiz… Tam tarama olmazsa yapılan da boşa gidiyor
 
Hayvan sağlığı açısından aşılamada ve koruyucu hayvan sağlığı hizmetlerinde sorunlar gözüküyor, galiba bunun yanı sıra hasta hayvanların tedavisinde de ciddi zorluklarla karşı karşıya Erzurum çitçisi…
 
Evet, hasta hayvanı tedaviye yönelik hizmetler yeterli değil… Bunun sağlanması lazım. Yoksa ırkı ıslah etsen ne olacak? Sen ıslah et, ıslah ettiğin hayvan şaptan ölsün..Bir anlamı var mı? 
 
Hayvanların ilaç ve tedavi masrafları çok pahalı. Yeterli ekonomik güce erişinceye kadar bu konuda kamu katkısı gerekli.
 
Bu konuda kamu desteği lazım. Hayvan sağlık sigortası olması lazım… Ya da hayvanlara sağlık güvencesi getiren sistemler geliştirilmeli. Bu konuda doğuya öncelik tanıyan yeni bir anlayışa ihtiyaç var.
Ziraat Odası Başkanımız üzerinde çok durulması gereken noktaya parmak basıyor. Erzurum’a hayvancılık merkezi diyoruz. Bir açıklama yapsalar ki hayvan başına düşen veteriner sayısı kaçtır? Rakamı ben biliyorum. Yetkililer açıklasın diye yazmıyorum buraya. Başkan ŞAP hastalığından hayvan telefatıyla başladı söze. En çok bundan canları yanmış belli ki. Hem koruyucu hayvan sağılığı, hem aşı kampanyaları ve hem de hasta hayvanların tedavisi bakımından ERZURUM tam manasıyla acınacak halde. İl ya da ilçe merkezlerinde hayvan hastanelerini geliştirip, buralara veteriner atamaktansa, MOBİL VETERİNER HİZMETLERİNİ geliştirmek daha çağdaş ve akılcı bir yol gibi gözüküyor bize. Artık bütün köylere ulaşım imkânı var. 18 İLYÇEYE 18 araç alınsa, 18 ARACA 18 Veteriner hekim ve birer yardımcı sağlık personeli atansa… Bu ekipler sürekli tarama yapsalar, aşı kampanyaları yürütseler…Muayene ve tedavi yapsalar…Çok uçuk bir öneri olduğunu sanmıyorum!!!
 
Hatırıma gelmişken söyleyim. Erzurum’da küçükbaş hayvancılığa yönelik yeterli ve ciddi ıslah çalışması yok.  Erzurum şartlarına hangi tür uygun, bunun çalışmaları yapılmış sanıyorum,  o çalışmalar ışığında bu işe da başlanmalı. Küçük baş hayvan ıslahında çok geç kalındı…Bu konuyu toplantılarda fanla sürekli konuşuyoruz…Şu anda çalışmalar sürüyor, inşallah sonuç alıcı olur.
 
Bizim bölgede küçükbaş hayvan erken meraya çıkıyor… Geç ahıra giriyor… O yüzden koyunculuk bizim şartlarımıza çok elverişli. Kırsal kesimde iyi bir ırkla çok olumlu sonuçlar alabiliriz…
 
Değerli Başkanım, yerli ırk dönüşünce verim artacak. Ama bu hayvanların beslenme sorunu ortaya çıkacak… Islah edilmiş ırk yerli ırkın beslendiği samanla, otla  beslenemiyor. Yem bitkileri ve yem sonu ortaya çıkıyor…
 
Yem bitkilerine çok iyi destekler var… Doğrudan gelirden bile daha iyi… Ekimi biçimi kolay. Bizim çiftçimiz alışık. Devlet bu bitkilerin tohumunun parasını veriyor… Yonca korunga,  fiğ ekimi çiftçimiz için çok elverişli bir alan. Mesela bu yol o teşvikler sayesinde kuraklığa rağmen fazlamız var… Hayvan oldukça yem bitkisi sorun olmaz…
 
Islah ve yem bitkilerini hallettik diyelim... Karşımıza başka orunlar çıkacak… Üzerinde siz de düşünüyorsunuz yetkililer de… Diyelim ırk ıslahında mesafe alındı, birde bunların barınakları önemli hale geliyor. Köylerimizde eski usulle yapılmış, sıhhi olmayan ahırlarımız var… Bunların modernize edilmesi ve çağdaş hayvan yetiştiriciliğine uygun hale getirilmesi için köylümüzün gücü yetecek mi? Al sana bir büyük mesele daha…
 
Geçenlerde bir toplantıdaydık ziraat odası olarak... Tarım kedi yüzde on iki faizle kredi veriyor, bu amaçla… Çok cazip bir kredi. Köylümüze anlattık, diyor ki çiftçilerimize Devlet,  yüzde sekseni bizden yüzde yirmisini siz karşılayın. Yeni ahır yaptırıyorsanız… Ç ok iyi bir proje. Eğer devlet işi ciddi tutar, biz de akıllı üretici olursak… Bu imkânı yi kullanırsak. Ahırların modernizasyonu konusunda iyi sonuçla alırız. Önümüzdeki beş on yılda o karınlık kasvetli sağlıksız ahırlar gidecek yerine çağdaş ahırlar yapılacak mı?
 
Şu anda bu yönde iyi gelişmeler var… Çitçi önce ahırını yapıyor… Köylerde değişim başladı… Yem ve besi teşviki     ve devletin bu gibi destekleri köylümüzü ayağa kaldıracak… Yeri gelmişken burada bir konuyu daha söylemem lazım. Bundan beş yıl öncesine kadar …En varlıklı  çitçinin bile sosyal güvencesi yoktu…O zengin insanlara bile yeşil kart veriyorduk…Ya da Sosyal yardımlaşmadan yararlanıyorlardı.Tarımla, köyle uğraşanın sosyal güvenceye kavuşmalı ve özel uygulamalara bağ kurlu yada sigortalı olmalı.kendi ayaklarımızın üstünde durabilmeliyiyiz…Karşılıksız yardım yerine…Sosyal güvenceye yönelik uygulamalar önemli...Tarım sigortası uygulaması çok gerekli.Tarım bağ kurlusu da olmalı bütün çiftçi…Çiftçi  devlet kapılarında dilenci durumundan  kurtarılmalıdır…Tarım sigortası çok hayati bir mesele…
 
Sanırım Erzurum çiftçisinin, hayvan yetiştiricisinin önemli sorunlarından birisi de, ürününe Pazar bulamayışı… Yıllardır kombina önlerinde çok zorluklar çekti çitçimiz. Malını hem ucuza verdi, hem parasını zamanında alamadı. Ne zaman kombinanın özelleştirilmesi lafı geçse karasabanlar bastı müstahsili. Çünkü devletten başka düzgün alıcı yok. Sütte de öyle… Diğer ürünlerde de… Orta ciddi bir Pazar bulma, müşteri bulma, ürünü değerinde satma meselesi var değil mi? Birde yerel ürünlerin markalaşması konusu üzerinde çok duruyorum ben.
 
Evet, meseleye iyi parmak bastınız. Besici bir türlü darboğazı atlatamıyor. İhracat yok. Kurban bayramı gelecekte, hayvan pazara sürülecek. O da elde mi kalır, satılırı mı belli değil… Erzurum dışına kurbanlık götürüp iflas edenleri biliyorsunuz. Eti ürün halinde satıp yüksek katma değer kazanmak yolu varken, biz eti kesip satıyoruz, hem de düşük fiyatla. EBK kombinasının insafına kalmışız. Almam dese mal elde kalacak. Süt ürünlerinde de durum içler acısı… Sütün piyasa değerinden alınması gerek. Paketlenmesi ambalaj… Hepsi sorun… Hem mal başına az süt alıyoruz, hem sütü işleyemiyoruz, hem satamıyoruz. İş adamlarımızın işletmeler, fabrikalar kurması lazım. Küçük işletmelerin desteklenmesi. Lazım… Tesisleşme lazım… Evet, söylediğiniz gibi yerel markalaşmaya ihtiyaç var…
 
Pazarlama işinde şirketleşme kooperatifleşme, ortak iş yapmada sıkıntılarımız var. Bunun bir şekilde sağlanması lazım. Hayvancılıktan para kazanmak istiyorsak işletmeler kurmamız lazım. Bir araya gelip fabrika, mandıra yapacağız.
Çitçi bu alanda küçük birlikler mi, büyük işletmeler şeklinde mi örgütlenmeli, sizce?
 
Küçük işletmelerin yararlı olacağını sanıyorum. Öyle işletmelerin giderek büyümesi, gelişmesi lazım… Başka illerde gördüm, öyle güzel tesisler var ki, bizim gibi hayvancılık merkezinde neden yok, neden olmuyor, üzüntü verici.  
 
Bir sohbet sınırı içinde genel olarak hayvancılıkla ilgili konuştuk. Bununla birlikte diğer tarım faaliyetleri konusunda da bir şeyler söylesek iyi olacak…Erzurum’da sulanabilir arazi miktarı artıyor…Daphan, demirdöven barajları Erzurum  ve Pasin ovaları artık daha çok sulanıyor... Çoruh üzerinde yeni barajlar kuruluyor… Erzurum’un gelecek on yılında artık sulanabilir arazi çok artacak…Bu yeni imkanlar alternatif ürünleri ,yeni ürünleri gündeme getirecek.Bu konuda çiftçimiz yeterli bilgiye sahip mi ve bu konulara ilgisi nasıl…Yeni ürün ekmeye, uzun yıllardır tarım yapılmayan arazileri tekrar tarıma kazandırmaya hevesli mi?
 
Şu ana kadar dsi sondaj-sulaması kooperatifler eliyle yapılıyordu… Şu anda bu işten çifitçi zarar ediyor. Sulama suyu pahalı… Sulamanın fiyatları yüksek… Bunu halletmemiz şart. Tam teşekküllü sulama kanalları… Çiftçi su parasını tam  veriyor,suyun üçte ikisi  tarlaya ancak gidiyor…Evet, daphan yemyeşil oldu…Her yönüyle yeni bir tarım manzarası var. Erzurum’un tarımsal kaderi değişmeye başlamıştır..Çevre güzelleşiyor,ekonomi gelişiyor…Şu anda bazı yerlerde göç azaldı.
 
Sulanabilir arazimizi sulamaya başlayınca tam olarak,  bir tarladan  alacağımız verim ne kadar artacak, biliyor musunuz? Bu neyi getirecek…
 
Etimizin girdisi düşecek, et fiyatı düşecek,  Avrupa’ya da uyum sağlarız bu sayede. Girdilerimiz yükseldikçe bizim her şeyimizi olumsuz etkiliyor. Yem bitkileri pahalı olunca besimizi etkiliyor. Şimdi sulanabilir araziden ucuz yem temin ettik mi, besicimiz de zarardan kurtulacak.
   
 
Son yıllarda Üniversite çiftçi işbirliğinde büyük gelişme oldu. Şimdiye kadar ziraat fakültesi nerde, Dekanı kimdir bilmezdik.Şimdi hepsiyle iyi ilişkilerimiz var..Bu ilişkiler sadece çiftçinin temsilcisiyle değil bütün çiftçiyle olmalı, çiftçiyle bilim kaynaşmalı. Tarımda birden bire bir sıçrama olacak buna biz çiftçiler inanıyoruz. İşte bu hususta şu anda gönlümüz rahat.
Şu anda bizler Ziraattaki, Gıdadaki bütün hocalarımıza çok rahat ulaşıyoruz. Ne amaçla gitsek güler yüz görüyoruz. Şu anda oradaki idarecilerin, hocaların isimlerini ezberden biliyoruz. Prof Dr. Mükerrem KAYA hem üniversite hem bizim için büyük şans. Bizimle  çok iyi ilişkiler geliştirdi. Gece gündüz demeden hem üniversitesi hem bizim için çalışıyor. Ekibi de öyle. Diğer hocalar da öyle.
ba_kan__ner_yor.gif
 
Hangi ürünleri ekeceğimiz hususunda üniversitemiz yarda araştırma enstitülerimiz çitçimize daha çok rehber olmalı, sürekli eğitimler olmalı.
 
Bunların yanı sıra, çok hızlı bir şekilde gezici laboratuarlar kurulması lazım. Batıda başarıl örnekleri var. Biz onlara toprak analizleri yaptıralım. Ona göre ekim yapalım. Bu teknoloji devrinde bir toprak analizi için günlerce bürokrasi kapılarında sürünmeyelim. Çiftçi ekonomik durumunu düzelttikçe bu gibi hizmetleri zaten kendisi yapacak ve devletten talep etmeyecek. Gelir seviyemiz yükseldikçe hepimizin ekonomisi düzeldikçe hepsi düzelecek. Bizim çiftçimiz gelişime açık…
 
Şimdi bu alternatif ekim iyi de, daha önce konuştuğumuz bir mesele var ki, çok üzerinde durmamız lazım. Sulama imkânlarıyla alternatif ürünler çoğaldıkça, Pazar bulma meselesi daha da önem kazanacak.  Bu konudaki hazırlıklara şimdiden başlamamız gerek. Üniversitenin önderlik konusundaki işbirliğini artırmasını istiyoruz.
 
Birazda, tarımda makineleşme, tarımla ilişkili sanayi ve geleceğin Erzurum tarımını, AB sürecini konuşsak.
 
Makineleşme  yeterli değil…2005 te hız verildi, iki yıldır hızla  makineli tarıma geçiyoruz..doğru bir kredi sistemi bu sonucu sağladı…traktör sayısında çoğalma var...Zirai Makinemiz  arttıkça verimimiz de artıyor. Bu artış süreklilik kazanmalı, açık kapatılmalı.
 
AB süreci çiftçi açısından sıkıntılar getirecek… Çitçimizi devletimizin buna hazırlamasını bekliyoruz. Bu mali yapımızla, bu gücümüzle müzakere sürecinde en büyük sıkıntıyı biz çekeceğiz. Miras hukuku nedeniyle ekilebilir alan azalıyor… Benim bir gözlemim var, şu anda göçte azalma var. Merkez köylerde özellikle durmuş vaziyette… Sulanabilir arazinin artması bunu sağladı… Göç eden insanlar gittikleri yerde de huzursuzluk çıkarıyor,  kendiside huzursuz oluyor… Ama ne yapsın… Bu şartlarda bölgemizde kalması hem bizim için hem kendisi için hem de memlekete için daha yararlı…
 
Köylüsünü, ziraatçısının hayat eviyesini yükseltemeyen bir memleketin kalkınmasını tamamlaması mümkün değil… Böyle bir kalkınma tek ayaklı, sakat bir kalkınma olur, o iflahta etmez.
 
Köylerimizin altyapı hizmetleri.Köye hizmet götürmeyi yol,su hizmetleri ötesinde düşünmek gerekmiyormu..daha bir çağdaş, yaşanabilir köyler..2006 türkiyesinde seninköyüne su götürdüm bir hizmet midir?
 
56 tane köyü mahalle yaptılar adı mahalle yaşantımız köy. Bu konuda sıkıntılar var…
 
Son olarak, Erzurum Ziraat Odası olarak beklenti ve tekliflerimizi şöyle sıralamak istiyorum.
 
  1. Destekleme araçlarının en büyük kalemini oluşturan DGD, Tarım Strateji Belgesinde de belirtildiği üzere cari yıl içinde ödenmelidir. Ödemelerdeki gecikmeler çiftçimizi sıkıntıya sokuyor.
  2. Türkiye yağ açığını ithalatla kapatmakta ve ham yağ ve yağlı tohumlara yılda bir milyar doların üzerinde döviz ödemektedir. 1998 yılından beri soya, kanola, ayçiçeği gibi yağlı tohumlu ürünlere prim uygulaması devam ediyor. . Bu çerçevede, Pasın ovamız için şeker pancarına alternatif bir ürün olarak ekilen mısır slajının da özel olarak desteklenmelidir.
  3. Desteklemelerin zeminini oluşturan çiftçi kayıt sistemine, halen hazine arazileri üzerinde ecrimisil ödeyerek tarımsal üretim faaliyetinde bulunan, davalı arazileri olan ve varisleri bir araya gelemediğinden intikal yaptıramayan pek çok çiftçi girememekte ve desteklerden faydalanamamaktadır. Özellikle intikal işlemlerinde tüm varislerin bir araya toplanması şartı aranmadan intikal yaptırılabilmeli, tarımsal faaliyette bulunan tüm çiftçiler Çiftçi Kayıt Sistemine girmelidir.
  4. Tarımsal üretimde kullanılan elektrik enerjisi başta sulama olmak üzere, seralarda (ısıtma, havalandırma, nemlendirme, serinletme), hayvansal üretimde tarımsal girdi olarak kullanılmakta olup, ürün maliyetleri içerisinde oldukça önemli bir paya sahiptir. Tarımda kullanılan elektrik tarifesi daha düşük uygulanmalıdır.5335 sayılı Kanunla Elektrik borçlarına ilişkin yapılan son yapılandırmadan tarımsal sulama abonelerinin ancak %30'u faydalanabilmiştir. Ürün fiyatlarının düşük, maliyetlerin yüksek olması sebebiyle pek çok çiftçi yapılandırmadan faydalanamamıştır. Yapılandırmanın tekrar gözden geçirilerek elektrik borcu olan tüm çiftçilerin yapılandırmadan faydalanması sağlanmalıdır.Sulamada kullanılan elektrik desteği 2006 yılında da artırılarak devam etmelidir. Sulama Birliklerinin de enerji desteğinden faydalanması sağlanmalıdır.
  5. Şeker pancarı sadece şeker ihtiyacını değil, şeker sanayinin yan ürünü olan küspe ve melas ile fabrikalara yakın yörelerde hayvancılığın gelişmesine katkılarda bulunarak ülkemizin kaba yem açığının bir bölümünü de karşılamaktadır. Şeker pancarı üretiminde kota düşüşlerinin ERZURUM BÖLGESİ için gözden geçirilmesi gerekmektedir.
 
                                                         vahdet_nafiz_aksu@yahoo.com